Suriye’nin başkenti Şam, ancak Suriyeliler, “Suriye’nin kalbi Halep’te atar” derler veya derlerdi. Halep, küçüklü büyüklü binlerce atölyesi, fabrikası ve iş yeri ile Suriye’nin sanayi başkenti idi. Uç uca eklendiğinde 14 kilometreye ulaşan tarihi çarşıları, kalesi, yüzlerce yıllık evleri, mutfak kültürü Halep’i ülkenin en çok turist ağırlayan şehri haline getirmişti. Her yıl yüzlerce konsere, festivale, organizasyona ev sahipliği yapan Halep, ‘90’lı yılların sonundan itibaren dışarıya açılmaya başlayan Suriye’de altın dönemlerinden birini yaşıyordu.
2011’e kadar en çok iç göç alan, insanların çalışmak için gittiği bir kentti Halep. İş yeri ve fabrika sayısı hızlı bir şekilde artarken şehir de kırsala doğru büyümeye başlamıştı.
Sadece bölgenin değil dünyanın sayılı kadim şehri, hakkında her dinde farklı versiyonları ile efsaneler anlatılan Halep uzunca bir aradan sonra tekrar kapılarını dünyaya açıyordu.
Halep’e özel el sanatları, sabunları, kumaşları dünya piyasasında yer bulmaya başlamıştı.
Günün 24 saati hareketli olan Halep’te vardiya değiştiren binlerce işçi, oteller, restoranlar sokakları sürekli canlı tutardı.
Halep çarşılarını gezenler bilir, dükkanlar 2-3 metrekareden büyük değildir ancak Halepliler her gün o küçük dükkanların olduğu çarşılarda birkaç milyon doların döndüğünü anlatır.
23 milyon nüfuslu, uzunca yıllarca kapılarını kapalı tutmuş ve kendine has kapalı bir ekonomi sistemi olan bir ülke için günde birkaç milyon dolar büyük bir miktar ki, Halep dışarıya açılmaya başlayalı çok olmamıştı.
Halep, Suriye’yi topyekün kalkındıracak birçok projenin de merkezindeki şehirdi. Türkiye’yi körfez ülkelerine, Irak’ı Akdeniz’e bağlayacak otoyol projelerinin kavşağı olacaktı Halep.
Müslüman, Hristiyan, Arap, Ermeni, Kürt, Türkmen nüfusu ile demografik olarak da birlikte yaşamanın mümkün olduğunun örneğiydi. Her kesimin kendi bağlantıları, ticari ağları olması topyekün şehrin büyüyüp zenginleşmesine büyük katkı sağlıyordu.
Savaş öncesinde birçok kez gittiğim şehirdi Halep. Şam’dan arabayla 3-4 saat, uçakla 1 saatten az… Zaten son yıllarda Şam-Halep uçak seferleri günde ikiye çıkmıştı ve özel şirketler de küçük uçaklarla seferlere başlamıştı. Ürdün’den, Irak’tan Halep’e direkt uçuşlar yapılması gerektiği, havaalanının bunca trafiği kaldıramadığı için büyütülmesi gerektiği konuşuluyordu.
2011’de başlayan şiddetli savaş Suriye’nin tamamında olduğu gibi Halep’te de çok şeyi değiştirdi.
Halep muhtemelen Arap Ayaklanması’nın başlamasının ardından hem Suriye’de hem de bölgede en yıkıcı çatışmalara sahne olan yerlerden biri oldu.
Halep kırsalında başlayan çatışmaların şehrin içine sıçraması 2012’nin ortalarını buldu çünkü Halep tüccar ve esnaf kentiydi. Söyleme değil güvenilirliğe ve istikrara bakardı. Aynı Şam gibi…
2012 sonlarına doğru çatışmalar şiddetlenerek Halep içine kadar uzandı. Şehrin yüzlerce yıllık tarihi yapılarının, çarşılarının, kalesinin olduğu kısım silahlı gruplarla Suriye ordusu arasında son cephe hattı olarak kaldı yıllarca. Silahlı gruplar yıllarca Özgür Suriye Ordusu adı altında anılsa da ÖSO adı bir şemsiye oldu. El Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi’nden gerçekten silahlanmak dışında başka yolu olmadığını düşünen ve cihatçılarla alakası olmayan isyancılara kadar yüzlerce grup vardı Halep’te. 100 metrelik bir sokağın bir tarafının bir silahlı grupta diğer tarafının başka bir grupta olduğu ve iki grubun çatıştığı zamanlardan geçti Halep.
Dar sokakları, yüzlerce yıl içinde yeni evlerin eklenmesi ile büyüyen labirent gibi sokakları ile Halep’in en kıymetli bölgesi Eski Halep savaş alanına döndü. Silahlı grupların tüneller kazarak binaları havaya uçurduğu, Suriye ordusunun hava bombardımanları yaptığı yıllarda şehir fiilen ikiye bölündü.
Eski Halep’te yaşayan on binlerce insan ya Türkiye başta olmak üzere başka ülkelere göçtü ya da Suriye ordusunun kontrolündeki Yeni Halep’e veya Lazkiye ve Şam gibi şehirlere…
2016 yılının sonunda Türkiye’nin de dahil olduğu bir süreçle Eski Halep’teki silahlı gruplar bulundukları yerlerden çıkarıldı. Binlerce insan yıllar sonra evlerinin, iş yerlerinin durumunu görmek için Eski Halep’e döndü. On binlercesinin dönmesi hâlâ çok zor.
Üstelik artık savaş döneminde şehir ikiye bölünmüş olmasına rağmen, her gün çatışmaların, keskin nişancı ve roket tehlikesinin günlük hayatın bir parçası haline geldiği şehri terk etmeyenler de göç ediyor.
24 saat canlı olan Halep sokaklarında artık çatışma, ölüm tehlikesi yok ancak dükkanların çoğu kapalı, 4-5 katlı binalarda 1-2 evin ışığı yanıyor.
Eski Halep ise büyük ölçüde harap durumda. BM ve çeşitli uluslararası kuruluşların fonlaması ile restorasyon çalışmaları başlamış ancak yeniden yapılması gereken on binlerce dükkan ve ev var. Tarihi bir bölge olduğu için inşaat değil restorasyon yapılması gerekiyor ki, Suriye’nin inşaata bile ayırabilecek bütçesi yok.
Zaten tarihi yapılara has demir, ahşap, süsleme gibi detaylar büyük ölçüde kayıp sayılıyor. Az sayıda taş, ahşap ve demir ustasının kaldığı Halep’te restore edilecek tarihi kapı, pencere, süsleme de pek kalmamış.
2017’den itibaren yeniden toparlanmaya çalışan atölyeleri, fabrikaları, restoranları, otelleri ekonomik yaptırımlar ve Covid-19 dalgası bir kez daha vurmuş gibi görünüyor.
Halep kırsalındaki atölyelerin küçük bir kısmı yeniden çalışmaya başlamış ancak hem yaptırımlar hem de salgın sebebiyle sınırların kapalı olması yüzünden ülke dışından ham madde, teknoloji başta olmak üzere gerekli ihtiyaçlarını temin edemediklerini anlatıyor Halepliler.
Zaten şehrin istikrarı Halep’i Şam’a ve diğer şehirlere bağlayan M-4, M-5 karayollarının durumuna bağlı.
O iki kara yolunun durumu da İdlip’e...
M-5 karayolu açılalı birkaç ay oldu daha. İdlip’te Rusya destekli Suriye ordusunun yeni bir operasyona başlaması halinde yolun tekrar kapanabileceği konuşuluyor.
Binlerce yıl boyunca binlerce saldırıdan ve savaştan sağ çıkan Halep’in yarısı tamamen harap. Ayakta kalabilen kısmı da ekonomik krizle boğuşuyor.
İnsanlar büyük ölçüde ümitsiz, “Savaş zamanı en azından sebebin savaş olduğunu biliyorduk” diyenler var.
Halep’in bir kez daha ayağa kalkması çok kolay olmayacak gibi görünüyor.
Evrensel / 22.09.20