Şimdiye kadar hep Sağlık Bakanlığı’nın verileri üzerinden değerlendirme yaptık: Test sayısı az, filyasyon çalışmaları yetersiz, “normalleşme” kararları erken, artık salgının kırıp geçirdiği Avrupa ülkelerinden bile daha kötü durumdayız… gibi.
Bunların tamamında Sağlık Bakanlığı verilerine güvendik. Çünkü ortada aksini gerektirecek somut bir veri yoktu.
Veri güvenilirliği açısından tek itirazımız vaka tanımının DSÖ kriterlerine göre yapılmıyor oluşuydu. Buna bağlı olarak hasta ve ölüm sayıları eksik saptanmış oluyordu. Ancak Bakanlık da bu durumu zaten kabul ediyordu.
Verilerin dili
Ama bu kez verilerin güvenilirliğini sorgulamamızı gerektiren farklı bir durum söz konusu: Günlük hasta sayısı 15 Haziran’dan beri hafif de olsa düzenli biçimde azalırken, yoğun bakım ve entübe hasta sayıları 1 Haziran’dan beri tam tersine artıyor.
Üstelik yaklaşık 6 milyon kişinin iki hafta önce sınav nedeniyle iki gün üst üste hareketlendiği, asker uğurlamalarının herkesin diline düştüğü bu koşullarda.
Oysa bu üç veri kümesinin birlikte aynı yönde hareket etmesi beklenir. Ne oluyor? Neden hasta sayısı azalırken, durumu ağır seyreden hasta sayısı artıyor?
Her zamanki gibi önce tablomuzu oluşturalım ve bulguları sıralayalım.
1-Yoğun bakım, entübe ve günlük hasta sayılarında 1 Haziran “normalleşme”si sonrasında çok önemli artışlar oldu.
2-Günlük hasta sayısı maksimum değerine 15 Haziran’da ulaştı: 1.592. Sonra azalmaya başladı. Azalma oranı %30’u buldu.
3-Buna karşılık yoğun bakımdaki ve entübe durumdaki hasta sayıları 1 Haziran’dan beri kesintisiz düzenli artış içinde: Oran yoğun bakım hasta sayısında %82, entübe hasta sayısında %42.
4-Günlük ölüm sayısı ise 20 civarında salınıyor. Bu gidişle biraz daha artar.
Yoğun bakım ve entübe hasta sayıları artarken, günlük hasta sayısı nasıl oluyor da azalıyor?
Olasılıklar şunlar olabilir:
1-Virüsün bulaşıcılığı aynı kalır ya da azalırken, hastalandırıcı etkisi artmış olabilir, ama henüz dünyada bu varsayımı destekleyen bir araştırma yok. SARS-CoV-2 için bu ikisi şimdiye kadar el ele hareket ettiler. Dolayısıyla bu seçenek ekarte edilmeli.
2- Virüsün hastalandırıcı etkisi artmamış olsa bile eskisine göre daha fazla sayıdaki hasta yoğun bakıma yatırılıyor olabilir. Ama bu tamamen saçma bir varsayım. Neden durumu ağır olmayan hastalar eskisine göre daha fazla oranda yoğun bakıma alınsın ki? Bu seçenek de elenmeli.
3- Virüsün hastalandırıcı etkisindeki artış nedeniyle (ama bu seçeneği 1. maddede zaten ekarte etmiştik) hastaların yoğun bakım ve entübe durumdaki süreleri uzamış, dolayısıyla yoğun bakım ve entübe hasta havuzları büyümüş olabilir. Öyle de değil, zira Sağlık Bakanı 8 Temmuz’daki basın toplantısında, eskiden yoğun bakım yatış ve entübe durumda kalış süreleri 15-20 gün iken, son 1 haftadır 2-3 güne indi dedi. Dolayısıyla bu seçenek de iptal.
4-Yoğun bakımdaki ve entübe durumdaki hastalar arasında her gün iyileşenler oluyor. Dolayısıyla bu iki gruptaki artış iyileşenlerden daha fazla sayıdaki hastanın yoğun bakıma alınmasıyla, entübe edilmesiyle ortaya çıkıyor. Bu ölçekteki bir artışın, günlük hasta sayısında en azından aynı oranda bir artış olmadıkça gerçekleşmesi olanaksız.
5- Acaba bu acayipliğin nedeni, herkesin gözünü günlük vaka sayısına diktiği, başarı ilan saatinin 1.000’e kurulduğu bu turizm mevsiminde, memleketin büyük menfaatleri adına, birilerinin veri toplama mekanizmasının değişik aşamalarında günlük hasta sayısını olduğundan daha az bildirmesi mi?
Sağlık Bakanlığı sayılardaki tutarsızlığın nedenini açıklamalı.
soL / 12.07.20