Bir zengin Türkiye'ye bedeldir - Hayri Kozanoğlu

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 05 Mart 2013
  • 20:00

Ünlü Fransız romancı Honore Balzac’ın, “Her büyük servetin altında büyük bir suç vardır” sözü 19. yüzyıl Fransız burjuvazisine yönelik gözlemlerinin ürünüydü. İsterseniz, “Eğer büyük usta 21. Yüzyılın Türkiye’sinde yaşasaydı aynı sözü tekrarlar mıydı?” sorusunun cevabını bu yazıyı okuduktan sonra verin… 2013 Forbes  dergisinin, “100 en zengin Türk” anketine göre zenginlerimiz servetlerine servet katmaya devam ediyorlar. Forbes 100’ün toplam serveti yüzde 25.8 artarak 117.8 milyar dolara ulaşmış. Milyar dolar eşiğini atlayanların sayısı da tam 44’ü bulmuş. 3.4 milyar dolarlık servet sahibi Ferit Şahenk’le başlayan, 100. sıradaki Rezan Has ile noktalanan listeye daha önce gazetelerde rastladığınızı varsayarak bazı gözlemlerle yetinelim: Eğer bu servet artışları ekonominin hızlı büyüdüğü, istihdamın belirgin biçimde arttığı, ortalama yurttaşın yaşam standardının az da olsa yükseldiği bir yılda yaşansaydı, hak vermesek bile “zenginlerimiz artıyor” yollu estirilen bu mutluluk rüzgarını bir ölçüde kanıksayabilirdik. Altın ihracatı dışında ekonomi yüzde 1 ancak büyümüş, işsizlik yüzde 9’un altına inememiş. Ama zenginlerin keyfi bozulmamış…

 

Tablo 1: 2012’de Zenginlik Artışı (Milyar Dolar)

 

2011

2012

Değişim

 

GSMH

 

774

 

799

 

25

 

100 Zenginin Serveti

 

  93.1

 

117.85

 

24.75

 Kaynak : DPT Forbes

Ülkenin encamı çok net biçimde tablo 1’den izlenebiliyor. 74 milyon 999 bin 900 kişi yıl boyunca çalışmış, didinmiş, ter dökmüş, iş kazasında sakat kalmış; Ne var ki sadece 0.25 milyar dolarlık devede kulak bir oynamayla, ülkenin servet artışındaki payları %1’i aşamamış. Halbuki 100 “seçkin yurttaşımız” aynı yılda 24.75 milyar dolarla, bizim 99 katımız kadar servetini artırmayı başarmış! Diğer bir ifadeyle servet artışından, ortalama 100 zenginin her birinin payına geri kalan 75 milyona eşit bir miktar  250 milyon dolar düşmüş.

- Forbes 100’deki 87 kişi bir biçimde gayrimenkul sektöründe iştigal ediyormuş. Biliyorsunuz konut fiyatları giderek şişiyor; parasını yatırıp, başını sokacak evine kavuşamayan konut zedeler eylem yapıyor; soyadı “Ağaoğlu” olsun olmasın sektörün ağaları servetlerini koyacak yer bulamıyor…

- Rakamsal bazda Forbes 100’ün servetine en büyük katkıyı 14.4 milyar lira ile bankacılık sektörü yapmış. IMKB 100 endeksi 2012’de yüzde 55’lik artış gösterirken, IMKB Banka Endeksi yüzde 68 yükselmiş. ABD ve Avrupa Merkez Bankası başta olmak üzere metropol ülkelerden pompalanan likidite bizim gibi ülkelere oluk oluk akıyor. Tüm varlık fiyatları şişerken borsalar balon yapıyor, hisseleri piyasada işlem gören şirketlerin kağıt üzerinde servetleri katlanıyor.ABD subprime piyasasından patlayan, İspanya ve İrlanda’da en belirgin biçimde gözlenen, “gayrimenkul+finans” sektörü menşeli bir kriz Türkiye’de hızla mayalanıyor.

- Hala listede TÜSİAD üyesi kozmopolit sermayenin egemenliğinin sürdüğünü gözlemliyoruz. Hükümete yandaşlıkta sınır tanımayanlar haliyle biraz daha hızlı yükseliyor. Allahın inayetiyle mi, yoksa başka güçlerin şefaatiyle mi bilinmez, patronları muhafazakar kesimden gelmese de Umre ziyaretlerini aksatmayan Zorlu  Holding, Limak İnşaat, Acıbadem vites arttırırken, Kâbe’yi tavaflının ardından Aydın Doğan irtifa kaybını yavaşlatıyor. İslami burjuvazi üst sıralarda Ülker Grubu-Yıldız Holding ve Çalık Holding ile temsil ediliyor.

 

Dünyada da Zenginlerin Yüzü Gülüyor

Dünya genelinde de Türkiye’dekine benzer bir eğilim gözleniyor. Bloomberg Milyarderler Endeksi’ne göre 100 zengin kişi 2012’de servetlerini 241 milyar Dolar artırarak, 1.9 trilyon Dolara ulaştırmışlar. Morgan Stanley Dünya Endeksinin yüzde 13.4 artışı bu servet patlamasında çok etkili rol oynamış.

Amerikalılar “Top 100’e” 37 üye verirken, toplam servetin de yarısına el koymuşlar. Avrupa ise 34 Dolar milyarderi ile onları izlemiş. Zara hazır giyim zinciri kurucusu İspanyol Amoncio Ortega servetini 35.3 milyar dolardan 57.5 milyar dolara yükselterek üçüncü sıraya yerleşmiş. 2012’de servetini 13.4 milyar dolar zıplatan Meksikalı iletişim patronu Carlos Slim dünyanın en zengini ünvanını korurken, ikinci sırayı 12.5 milyar dolar geriden Microsoft kurucusu Bill Gates alıyor. “Dünyada sınıf savaşı tüm hızıyla sürüyor, çok şükür ki bizim sınıf kazanıyor” sözüyle anımsadığımız Amerikalı borsa yatırımcısı Warren Buffet ise dördüncü sırada bulunuyor.

Serveti en hızlı artan şahsiyetin küresel krizin en şiddetle vurduğu, 2012’de  ortalama yurttaşın servetinin yüzde 8’ini kaybettiği, gençler arasında işsizliğin yüzde 56’ya tırmandığı İspanya’dan çıkması ne kadar yaman çelişkilerle dolu bir dünyada yaşadığımızın en açık kanıtı olarak göze çarpıyor.

 

Küresel Krizin Başlıca Nedeni Adaletsiz Gelir Dağılımı

Genel kabul gören bir açıklama, küresel krize aşırı banka kredilerinin neden olduğu şeklinde. Neoliberal cenaha göre, merkez bankalarının bankacılık sistemini aşırı ucuza fonlaması bir kredi patlamasına neden oldu. Amerikan Merkez Bankası Fed faizleri 2004’teki %1’den, 2006’da %5.25’e kadar yükseltince konut fiyatları dibe vurdu, kişisel iflaslar ve çöken bankalar krizi doğurdu. Öyleyse çare bankaları kurtarmakta ve likiditeyi bollaştırarak banka kredilerini harekete  geçirmekte…

Keynesyen diyebileceğimiz görüş ise, kredi arzının artışının ardında kredi talebinin yoğunlaşmasının yattığını düşünüyor. Çünkü 80’lerden itibaren ağırlığını hissettiren neoliberal reçeteler gelir dağılımını şiddetle bozdu. Üretkenlik artışının tüm kremasını zenginler yuttu. Yaşamını idame ettirmek isteyen “aşağıdakilerin” yardımına da konut kredileri, kredi kartları, öğrenci kredileri koştu. Bıçak kemiğe dayanınca da kriz patlak verdi.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı UNCTAD da ikinci teze destek çıkanlar arasında. 2012 Dünya Kalkınma Raporu’nda “gelir dağılımı” sorununu enine boyuna masaya yatırdı. UNCTAD’a göre gelir dağılımı eğilimlerini iki yöntemle belirlemek mümkün: Birincisi, fonksiyonel gelir dağılımı, ikincisi ise kişisel gelir dağılımı.

Fonksiyonel gelir dağılımı emek ve sermayenin gelirden aldığı payı inceler. Yapılacak değerlendirmeler incelik gerektirse de; 1980’lerde neoliberal politikaların uygulanmasıyla ücretlerin GSYH içindeki payının nasıl da gerilediğini kabataslak gözlemlemek mümkün.Aynı zamanda, düşen ücretler nedeniyle talebin neden giderek zayıfladığını, bir türlü tatminkar büyüme hızları yakalanamadığını açıklamak da.

 

Tablo 2 : Seçilmiş Ülkelerde Ücretlerin Payı (Yüzde)

 

1980

1995

2010

 

Fransa

 

71.7

 

60.3

 

61.4

 

İngiltere

 

67.1

 

60.3

 

62.6

 

ABD

 

64.6

 

61.4

 

59.0

 

Japonya

 

54.6

 

57.3

 

55.0

 

Kore

 

44.3

 

52.7

 

50.6

 

Görüldüğü gibi durum özellikle Batı ülkelerinde daha vahim. Kore Cumhuriyeti’nde ise düzelmeden bile söz edilebilir.

 

Kişisel gelir dağılımında ise işin servet boyutuna, diğer bir deyişle gelir adaletsizliklerinin yıllar içinde birikmiş ifadesine bakılıyor. Aşağıdaki tablo seçilmiş ülkeler için bozuk gelir dağılımı yanında, servet dağılımının daha da beter vaziyette bulunduğunu gözler önüne seriyor :

 

Tablo 3 : Seçilmiş Ülkelerde Ücretlerin Payı (Yüzde)

 

 

Servet Payı

 

     Gelir Payı

 

 

 

 

 

 

 

 

Yıl

Alt %50

Üst %1

 

Üst %1

 

Kanada

 

2005

 

5.4

 

15.5

 

 

13.1

Fransa

2010

4.0

24.0

   

 

2010 yılında 32 sayfalık bir broşürle insanlara “öfkelenin” çağrısı yapan insan hakları savunucusu Stephane Hessel’i geçtiğimiz günlerde kaybettik. O artık yok; ama isyana davet ettiği tüm haksızlıklar, adaletsizlikler orta yerde duruyor. Öyleyse ne bekliyoruz “öfkelenmek” için!

Birgün / 05.03.13