Altın tekellerinin örümcek ağı gibi sömürgeci yapısını, İliç’te apaçık görüyoruz. Ana sermaye ABD’den Avustralya’ya, Kanada’dan İsviçre’ye uzanıyor. Türkiye’deki işler, iktidarla siyasi bağ ve buna uygun bir yerli işbirlikçi (Çalık Holding) üzerinden yürütülüyor. Ama bu dev çıkar piramidinin geniş yüzeyini oluşturan bir de alt tabaka var. İlk anda açıkça görülemeyen, yerel siyaset ve bürokrasiyle iç içe, türlü gizemle örtülü bir tabaka: Yerel oligarşi!
Altın madenini güvenceye alan, meşrulaştıran, ona karşı mücadeleyi baskılayan esas güç buradan geliyor işte.
Peki kim bunlar? Yerel siyasetle, bürokrasiyle nasıl bir ilişki içindeler?
***
Balzac, 1841’de yazdığı Ursula Mirouet adlı romanında değirmenci, derici, küçük tüccar ve çiftçi olan dört kalabalık aileyi anlatır. Zenginlik fırsatı doğar doğmaz her biri kökten değişir. Aynı arı kovanından çıkanların yazgısı aynı kalmaz. Zengin Massin’ler, yoksul Massin’leri işçi olarak kullanır. Milyoner bir Minoret’yi, asker Minoret’ler korur. Ve nihayetinde aile bağı yerini çırılçıplak bir sömürü ilişkisine bırakır: “Aynı kanla dolu ve aynı adı taşımaktan başka benzerliği olmayan bu dört mekik, bir insan kumaşı dokumuşlardı durmaksızın; ama kumaşın kimi parçası giysi, kimi parçası havlu, kimi parçası çok güzel bir patiska, kimi parçası kaba astar olmuştu. Başta, ayaklarda ya da yürekte, çalışan ellerde, sakat bir ciğerde ya da deha dolu bir alında hep aynı kan dolaşıyordu.”
***
İliç’teki felaketten iki gün sonra AKP’li Belediye Başkanı Mustafa Gürbüz’ün söylediği bir söz, Balzac’ın romanını hatırlattı. Gazetecilere, “Yeğenim de göçük altında” diyordu. Kendisi madene taşeronluk yapan bazı büyük şirketlerin sahibiydi. Bu durum İliç için garip değildi aslında. Nesillerdir ortak kanı, ortak soyadını taşıyanlar, altın madeni geldiğinden beri aynı yazgıyı paylaşmıyorlardı.
Çöpler dahil üç köyün ağırlıklı bölümü Şavak aşireti mensuplarıydı. Türkiye-Irak-İran sınırlarının kesiştiği geniş bir bölgeye yayılmış kalabalık aşiret, yıllar boyu dört bir yana göç vermişti. Çöpler’dekiler, Keban Barajı’nın sular altında bıraktığı topraklardan akmıştı. Hayvancılıkla uğraşıyorlardı. Erzincan peynirlerinin ‘mucidi’ sayılırlardı. Yakın zamana kadar 50 binden fazla koyun olduğu söyleniyor. Şimdi parmakla sayılıyor. Altın madeni zenginlik fırsatı yarattı çünkü.
Anagold Madencilik, diğer altın tekellerinin başka bölgelerde başaramadığı bir şeyi başardı. Karmaşık bir yerel çıkar ağı ördü. Öyle ki; işçi de taşeron da, yeni zenginler de madenin etrafındaki siyaset-bürokrasi çemberi de, birkaç ailenin eseri. Hatta patron yanlısı sendikanın şubesi bile…
İliç’te onlarca taşeron şirket kuruldu
Maden sahasında daimi olarak irili ufaklı yaklaşık 36 taşeron şirket çalışıyor. Bunun dışında sipariş usulü iş gören 100’e yakın şirket daha bulunuyor. 10 bin nüfuslu İliç’te 2010’lardan sonraki şirket patlaması muazzam. Lakin yerel sermaye birkaç çekirdek ailenin elinde toplanmış. Sülalelerin geri kalanları ise sahada işçilik yapıyorlar.
Madenin daimi taşeronlarının listesi şöyle:
Aralarında AKP Milletvekili Asuman Erdoğan’ın eşi Fatih Erdoğan’la beraber Next Level AVM’yi diken Çiftay Taahhüt, tehlikeli atık nakliyecisi Kar-Sa veya küresel çapta zehirli atık havuzu kurma üzerine uzman yabancı Golder gibi büyükler var. Bunların dışındakiler madenin nimetiyle büyüyen bazı ailelere ait. Bir kısmı önceden yaptıkları ufak tefek tüccarlığı, inşaat ve akaryakıt işini genişletmiş.
Yerel çıkar manzarasını bütünüyle buraya aktarmak olanaksız. Fakat ilginç bir örnek fikir verebilir.
Sabırlı Gold, 1 Ocak 2023 günü kuruldu. 13 şirket ortak. Hepsi de Sabırlı köyü ağırlıklı birkaç ailenin maden geldikten sonra kurduğu şirketler. Mesela Elçelik Hafriyat, Elçi ve Çelik ailelerinin; Sabırlı Hanlılar ve Sabırlı Yıldırımlar, Yıldırım ailesinin; Sabırlı24, Demir ailesinin; Sabırlı Keklikler, Keklik ailesinin; Sabırlı Yiğitler, Gün ailesinin.
Aralarında AKP Milletvekili Asuman Erdoğan’ın eşi Fatih Erdoğan’la beraber Next Level AVM’yi diken Çiftay Taahhüt, tehlikeli atık nakliyecisi Kar-Sa veya küresel çapta zehirli atık havuzu kurma üzerine uzman yabancı Golder gibi büyükler var. Bunların dışındakiler madenin nimetiyle büyüyen bazı ailelere ait. Bir kısmı önceden yaptıkları ufak tefek tüccarlığı, inşaat ve akaryakıt işini genişletmiş.
Yerel çıkar manzarasını bütünüyle buraya aktarmak olanaksız. Fakat ilginç bir örnek fikir verebilir.
Sabırlı Gold, 1 Ocak 2023 günü kuruldu. 13 şirket ortak. Hepsi de Sabırlı köyü ağırlıklı birkaç ailenin maden geldikten sonra kurduğu şirketler. Mesela Elçelik Hafriyat, Elçi ve Çelik ailelerinin; Sabırlı Hanlılar ve Sabırlı Yıldırımlar, Yıldırım ailesinin; Sabırlı24, Demir ailesinin; Sabırlı Keklikler, Keklik ailesinin; Sabırlı Yiğitler, Gün ailesinin.
Çetin Buran taşeronlardan Gold Safety’nin sahibi. Aynı zamanda İliç’te okul aile birliği başkanı. Başkanı olduğu okul, Anagold Madencilik Ortaokulu. Maden tekeli 2016’da dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın katılımıyla açtı. 2022’de İliç’teki TÜBİTAK Bilim Fuarı’na desteğinden dolayı Anagold Madencilik’e ve Buran’a, Kaymakamlık tarafından plaket verildi.
2016’daki okulun açılış törenine, Erzincan ve İliç’te uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra Erzincan İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yükselen ve 9 yıl bu görevi yürütüp 2023 seçimlerinde MHP’den milletvekili aday adayı olan Aziz Gün’ün de katıldığını not edelim. Yukarıda Gün soyadına değinmiştik.
Yerel bürokratlara laf gelmişken, iki dikkat çeken soyadını daha analım. Birisi İliç Gençlik ve Spor Müdürü Sezai Öz, diğeri İliç Entegre Hastanesi Müdürü Zekeriya Elçi. Çok sayıda şirkette Elçi ve Öz’e rastlamak mümkün. Tesadüf mü? Son olarak madenle iş yapan İliç’in zenginlerinden Zekeriya Oğuz’un da 2021’de, Erzincanlı olan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Burhan İşliyen’in katılımıyla yatılı kız Kuran kursu açtığını hatırlatalım, yeter.
***
Anagold’un İliç’teki yerel ilişkileri saymakla bitmez. Elinin değmediği şirket, makam, mevki kalmamış. Yegane amacı Çöpler’deki altını sömürmek olan farklı kıtalara yayılmış küresel bir sermayenin sömürge ilişkileri, işte böylesine en küçük yerel hücrelere dek işlemiş durumda. Basitçe “para verip arazileri aldı” diyerek tarif edemeyeceğimiz; siyasetinden bürokrasisine, dinsel bağdan kan bağına, her şeyi bu uğurda seferber etmiş bir canavara bakıyoruz. Haliyle onunla mücadele de, her bir uzvuyla mücadele etmeyi gerektiriyor.
Gazete Duvar / 21.02.24