AB’nin Türkiye'de kaos endişesi var- Fehim Taştekin

Türkiye Ege ve Doğu Akdeniz’de çözümsüzlüğü ya da belirsizliği tercih eden geleneksel yaklaşımını terk etti

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 01 Ocak 2022
  • 09:11

Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının belirlenmesiyle ilgili kavgada meselenin Mavi Vatan olarak kavramsallaştırılması beklentileri çok fazla şişirdi. Bir davaya ‘vatan’ dediğinizde sizden beklenen ülkenin askeri, insani, mali bütün kaynaklarıyla ilan ettiğiniz sınırların savunulmasıdır. Sonuçta ülkeler Türkiye’nin taraf olmadığı BM Deniz Sözleşmesi’ne göre konuşarak sınırlarını belirliyor ya da ‘savaş nedeni’ sayılacak pozisyonlar ilan ederek statükoyu koruyor. Türkiye Ege ve Doğu Akdeniz’de çözümsüzlüğü ya da belirsizliği tercih eden geleneksel yaklaşımını terk etti. Belki denebilir ki karşı tarafın maksimalist tutumuna bağlı olarak statükoyu değiştirmek kas gücünü gerektiriyor. Erdoğan bunu yaptı. Fakat suları o kadar köpürttükten sonra gemileri limanlara geri çektiler. Mavi Vatan birden bire unutuldu.

Aslında hesabını vermeleri gereken şey şu: Doğu Akdeniz’de 2003’ten itibaren adım adım enerji denkleminin dışında kalırken güç dengelerinin arz ettiği gerçekliğe uygun stratejiler geliştirmek yerine Ortadoğu ve Afrika’da maceracı politikalarla kendini yalnızlaştırdı ve nihayetinde oyunu kaybetti. Doğu Akdeniz Enerji Forumu’ndan dışlandı. Kendince oyunu bozmak için bir iki hamle yaptı. Libya ile deniz yetki alanları anlaşmasını imzalamak bunlardan biriydi. Fakat çok net olarak öngörülebilen bir gerçek gözardı edildi: Anlaşmaya imza atan ulusal mutabakat hükümetinin bunu parlamentodan geçirme şansı yoktu. Ülkü bölünmüş haldeyken ve parlamento karşı tarafta konuşlanmışken bu imkânsız. Buna karşı Yunanistan ile Mısır da karşı hamleyle 28 boylamın batısında deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşmaya imza attı.  Türkiye bu boylamın batısında açığa düşürülmüş oldu. Erdoğan baktı ki işler tersine gidiyor bu kez Mısır ve İsrail’i kendi oyununa çekmek için normalleşme arayışına girdi. Oradan da ilerleme olmadı. Çünkü Erdoğan’ın bölge siyasetini değiştirmesi bekleniyor ve burada ciddi bir tutarsızlık var.

+++ 

Doğu Akdeniz’de AB ve ABD’nin Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden yana durması da Türkiye’yi donanla gemileriyle caydırıcılık inşa etme stratejisinden geri adım attırdı. AB’nin yaptırımları, Fransa’nın Yunanistan’ı silahlandırması, ABD’nin bu ülkedeki askeri üslerini genişletmesi Türkiye’ye karşı açık bir pozisyondu. Biden’ın imzaladığı Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası da ABD’nin Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’in Doğu Akdeniz’deki rollerini güçlendirecek şekilde yardımların sürdürülmesini içeriyor. Bu desteğin altındaki temel motivasyon Türkiye’nin S-400 edinmiş olması. Bu konuda Türkiye’nin yumuşama ya da ara formül bulma beklentisi karşılık bulmadı. Şimdi Ermenistan ve İsrail’le ilişkiler normalleşirse belki Amerikan Kongresi’nde bir yumuşama olur diye yeni bir hesap yapıyorlar. 

+++ 

Erdoğan’ın otoriter rejim inşasıyla AB ile ilişkiler çoktan ortaklık zemininden zaten çıktı. AB kanadı artık Türkiye’ye ‘sorumlu ve istikrarlı bir komşu’ olsun yeter modunda bakıyor. Erdoğan AB içinde AB projesini tehdit edebilecek eğilimler taşıyan liderlerle yakınlık kursa da Avrupa genelinde Türkiye’nin içine sokulduğu pozisyon değer atfettikleri “istikrarlı komşu” tesellisini de anlamsızlaştıracak riskler taşıyor. 

+++

2021’de Erdoğan’ın en büyük kumarı Karadeniz’deki dengelerle ilgiliydi. Rusya’yı köşeye sıkıştırmak ve Biden yönetimini tavlamak için Ukrayna ile askeri ortaklık SİHA satışı ve ortam üretimini öngören anlaşmalarla ileriye taşındı. Kırım’da Türkiye Kiev’den yana öyle bir pozisyon aldı ki Rusya bunu toprak bütünlüğü ve egemenliğine tehdit olarak yorumlayıp Türkiye’nin iç sorunlarına el atmaktan bahseder hale geldi.

Çeçen lider Kadirov’un Dudayev isminin bir parka verilmesine karşı Öcalan isminin Grozni’de yaşatılması önerisi Kremlin’in Türkiye’ye vermek istediği yanıt skalası içinde yer alıyor. Fakat Erdoğan’ın Ukrayna’da çatışmayı körükleyecek bir yoldan gitmesinin sanıldığı gibi NATO ve ABD nezdinde de karşılığı yok. NATO’da kimse Ukrayna için Rusya ile savaşa girmekten yana değil. Batı kanadı Rusya’yı sınırlayacak ‘ölçülü’ gerilim siyaseti izlerken Erdoğan’ın risk çıtasını yukarı çıkarması ittifak içinde belki yeminli Rus düşmanlarını memnun edebilir ama ağır toplar bunu tehlikeli bir oyun olarak görüyor. Sonuçta ne olduğuna bakmak lazım: Putin kendi kartını çekti ve ABD’yi Ukrayna üzerinden oyunu kesmeye zorlayacak koşullar ileri sürdü. NATO’nun genişlemesini durdurması konusunda garantiler isteniyor. Ve Putin, karşı gerilim stratejisiyle bu konuları müzakere etmek üzere Biden’ı masaya çekmeyi başardı. Putin bir anlamda muhatabım Erdoğan falan değil NATO ve özelde ABD demiş oldu.

Artı Gerçek / 01.01.2022