‘ABD sosyalist olmayacak’ çıkışı nereden icap etti? - Mühdan Sağlam

Bugün ABD’de güçlü sosyalizm seslerinden bahsedemeyiz, ancak Sanders ve Cortez gibi isimlerin yanında 18-29 yaş grubunda kapitalizm yerine sosyalizme sempati duyma oranındaki artış, sermayenin önlemler almasını gerekli kılıyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 20 Şubat 2019
  • 07:06

Sosyal devletin yerine, sermayenin yalnızca belli bir kısmının koruyucusu ve kollayıcısı olan devlet kısa sürede pek çok örnekle sivrilmeye başladı. Rusya’dan Latin Amerika’ya, Çin’den ABD’ye uzanan bu sarmal beraberinde büyük sorunlar da getiriyor. Dünyadaki bu eşitsiz düzene itirazın yükseldiği merkezlerden biri de ABD.

2008’de ABD gayrimenkul piyasasının çöküşüyle başlayan krizde, ABD’de özellikle gençlerden oluşan gruplar, dünyanın en önemli finansal merkezlerinden birinin önünde, Wall Street’te, “yüzde 98’in hakkı için buradayız” sloganları atmıştı. Kitlelerin isyanın temel nedeni, devletin evlerine el konulan yoksullar yerine sırtını finansa yaslayan ve krizin tetikleyicisi bankalara yardıma koşmasıydı. Yani yoksullara aslan kesilip “devletin kestiği parmak acımaz” diyenlerin sermaye gruplarının başını okşayıp bir daha olmasın demesi… 2008’den 2019’a ABD’de bazı ekonomik unsurlar değişti, ancak daha çok sermaye lehine. Örneğin artık yüzde 98 değil, yüzde 99’un hakkı aranıyor.

Bu hafta ABD’de Bernie Sanders ve Alexandria Ocasio-Cortez gibi isimlerin kongre ve senatoya seçilmesiyle dikkat çeken ABD’deki demokratik sosyalizm seslerinin neden yükselişe geçtiğini ele alacağız.

Adaletin bu mu ABD: Gelir uçurumu

İkinci Dünya Savaşı sonrasında filmlerde, reklamlarda, kitaplarda tanıtımı yapılan bir unsur vardı: Amerikan rüyası. Çok çalışma ile başarı, refah ve şöhretin yakalanabileceği fikrini savunan bir düşünce biçimi ve geleneği. Ancak veriler ve borç sarmalı rüyanın kabusa döndüğünü gösteriyor.

ABD’de 1980’den 2017’ye kadar varsıl sınıf ile nüfusun yarısını oluşturan yoksul sınıf arasındaki gelir adaletsizliği dudak uçuklatan boyutlara vardı. Forbes 2018 en zengin 400 ABD’li listesinde yer alan Bill Gates (97 milyar dolar), Jeff Bezos (160 milyar dolar) ve Warren Buffett’ın (88 milyar dolar) sahip olduğu toplam servet 250 milyar doların üzerinde. Bu servet, ABD’deki yoksulların toplam servetinin yarısına eşit. Örneğin 1982’de Forbes ABD ilk 400 zengin listesine girmek için 210 milyon dolar yeterli oluyorken, 2018 listesi için en düşük meblağ 2.1 milyar dolardı. Yani, zenginler ile yoksullar arasındaki uçurum büyüdüğü gibi zenginlik de belli sayıdaki kişide yoğunlaşıyor. Benzer biçimde ABD’deki yüzde beş toplam servetin yüzde 60’tan fazlasını elinde tutarken, ABD nüfusunun yüzde 70’ten fazlası yani 200 milyondan fazla kişi, bu servetin yalnızca yüzde 20’sini paylaşıyor. Ancak ABD’deki sorun yalnızca bununla sınırlı değil.

Amerikan rüyası ve borç batağı

ABD’de devletin kendisi de, vatandaşları da borçlu. Bankalara en fazla borcu olanlar mortgage kredisi (ev kredisi) alanlar. Onları takip eden grup daha ilginç: Öğrenciler. İyi eğitimin merkezlerinden biri olarak anılan ABD, aynı zamanda en pahalı eğitimi de sunuyor. Üstelik bunun için adı sanı duyulmuş üniversitelere gerek yok, herhangi bir eyalette bile küçük bir üniversitede eğitim on binlerce dolardan başlıyor. Peki öğrenciler neden borç sarmalında?

Bu soruya iş kaygısı diyerek kısa bir yanıt vermek mümkün. Aldığınız eğitimle orantılı, insan onuruna yakışır, insani koşullar sağlayan bir işte çalışma isteği, öğrencilerin temel hedefi. 2000’lerin başından itibaren lisans eğitiminin geçinmeye yetecek daimi bir iş bulma olanağının azalması, öğrencilerin yüksek lisans ve doktoraya kadar uzanmasına, bazen farklı dallarda yüksek lisans yapmasına neden oluyor. İşte bu durum, devletin karşıladığı yüksek öğretim pastasının kuşa dönmesi sonucunda 44 milyon kişinin borçlu haline gelmesiyle sonuçlandı. 44 milyon öğrencinin toplam 1.52 trilyon dolarlık borcu var. Borçlanmanın en yoğun olduğu yaş grupları geleceğe dönük karamsarlığın ve alternatif arayışların da nedeni. Forbes dergisine göre 44 milyon borçlu öğrencinin 29.1 milyonu yani yüzde 65’i 39 yaşın altında. Daha can yakıcı olan bu 29.1 milyonun 16 milyondan fazlasının da 18-30 yaş bandında yer alması.

ABD’de sosyalizme sempati ile bakanların sayısındaki artış ve özellikle bunun 18-29 yaş grubunda yoğunlaşması tam da yukarıda bahsedilen nedenden bağımsız değil. Başka faktörler de bu yönelimde etkili ancak eğitim bu anlamda en dikkat çekeni.

ABD’de iki yılda bir çeşitli bölgeler ve yaş grupları arasında sosyalizm ve kapitalizme dönük bakış açısı ölçülüyor. 2018’de yapılan anket çalışmalarına göre 18-29 yaş grubunda kapitalizmi destekleyenlerin oranı son iki yılda yüzde 12 azaldı. Benzer biçimde aynı yaş grubunun yüzde 51’i sosyalizmi olumlu bulduğunu söyledi. 2000 ve sonrasında doğdukları için Millennials adıyla anılan grubun neden böyle bir yönelime girdiği ABD ve dünyada tartışma konusu oldu.

Sağlık sistemi süper: Ne kadar ekmek o kadar köfte

İnsan haklarına dönük temel algı, insanın yaşam hakkı, işkence görmeme, kötü muameleye uğramama olarak sıralanıyor. Ancak tüm dünyada en temel dediğimiz insan hakları tartışma konusu olduğu için, sosyal hakların insan haklarının en önemli başlıklardan biri olduğu unutuluyor. Tekrarlayalım sağlık hizmetlerine ulaşma, sağlıklı yaşam hakkı insan hakkıdır. Ancak dünyanın en gelişmiş ülkesinde durum öyle değil.

ABD’nin nüfusu 325 milyon, bu insanların 44 milyonu öğrenci olarak borçlu. Bunun yanında 2017’de 28,5 milyon kişi hiçbir sağlık güvencesine sahip değil. Bir önceki yıla göre sağlık sigortası olmayan sayısı yarım milyon kadar arttı. Ancak kişinin sağlık güvencesinin olması kurtuluş değil, sağlık borçları ABD’de ilk beşte yer alıyor. Son verilere göre nüfusun yüzde 20’si yani 65 milyon insan sağlık harcamalarını ödemekte zorlanıyor. Bu insanların büyük bir kısmı ekstra iş yaparak veya varlıklarını satarak borçlarını ödemeye çalışıyor.

Hasta Koruma ve Ekonomik Sağlık Bakımı Yasası, bilinen adıyla Obamacare sağlık sistemi, şöyle bir düzenleme getirmişti: Yasaya göre Obamacare ile her 10 Amerikalıdan 6’sı aylık 100 dolardan daha az bir ödeme karşılığında sağlık sigortasına kavuşacaktı. Bunun sağlanması için yıllık geliri 250 bin dolar üzerinde olanlardan yüzde 3.5 ekstra vergi alınacaktı.

Trump yönetiminin başından beri sermaye çevreleriyle iyi ilişkileri var. Nitekim bu, sağlık reformunda da karşılık buldu. 2018 yılından geçerli olmak üzere çalışanlarına yüksek primli (toplam primi, bekarlar için toplam 10 bin 200 dolardan fazla, evliler için 27 bin 500 dolardan fazla) sigorta yaptıran işyerleri, yüzde 40 vergi indiriminden yararlanacak. Bu düzenleme küçük iş yerleri için çıkarılmıştı.

Trump yönetimi, bu uygulamayı büyük işletmeleri de kapsayacak hale getirmek istiyor. Yani dünyanın en büyük şirketlerine sırf çalışanlarının primini yüksek yatırdı diye yüzde 40 vergi indirimi yapılmak isteniyor. Dahası iş yerleri yerine kişilerin bireysel sağlık sigortasına yöneltilmesi teşvik ediliyor. Trump’ın bu hayali 2017’de Senatodan geçememişti. Ancak Trump Senato ve Kongreyi devre dışı bırakacak adımlarla sigorta sistemini kafasındaki plana göre şekillendirmekten vazgeçmiyor.

Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Hükümeti Zirvesi gibi pek çok küresel zirve, gelir adaletsizliği konusunu gündemine aldı. Bu gündemin devam etmesi de bekleniyor. Dünyadaki servetin büyük bir kısmını elinde tutan yüzde birin bunu gündeme alma gerekçesi, gittikçe yaşam koşulları kötüleşen insanların, yani büyük çoğunluğun içinden çıkan kıvılcımlar. Bugün ABD’de güçlü sosyalizm seslerinden bahsedemeyiz, ancak Sanders ve Cortez gibi isimlerin yanında 18-29 yaş grubunda kapitalizm yerine sosyalizme sempati duyma oranındaki artış, sermayenin önlemler almasını gerekli kılıyor. Ufacık bir kıvılcımın büyük bir yangına dönüşmesi ihtimali, en varsıl grupların korkulu rüyası. Bu nedenle dünyanın en zengin isimlerinden Bill Gates, zenginlerden daha fazla vergi alınmalı çıkışını yaptı. Trump’ın durduk yere ABD sosyalist olmayacak çıkışı da kulağına çalınan bu kıvılcımın ürünü.

Gazete Duvar / 20.02.19