Yaşlanmaya bağlı bağışıklık düşüşünün tedavisinde yeni yaklaşım

Sonuç olarak, bu yaklaşımın yaşlı organizma üzerinde gençleştirici etkisi oldu. Ayrıca tedavi, yaşlı farelerin bağışıklık sistemi üzerinde de gençleştirici bir etkiye sahipti. Biliminsanları çalışmalarındaki bir sonraki aşamanın, bu bilgiler ışığında insanlarda sağlıklı yaşlanmayı teşvik etmek ve sürdürmek için kullanılabilecek terapötik (tedavi edici) yaklaşımlar geliştirmek olacağını söylüyor.

  • Çeviri
  • |
  • Dünya
  • |
  • 10 Temmuz 2020
  • 16:30

Bağışıklık düşüşü yaşlılıkta karşılaşılan durumlardan biridir. Bern Üniversitesi’nden ve Bern Üniversite Hastanesi’nden araştırmacıların yeni çalışması, yaşa bağlı bozuklukların yeni bir yaklaşım kullanılarak durdurulabileceğini ve kısmen de olsa eski hale dönüşün sağlanabileceğini ortaya koyuyor.

Bağışıklık sisteminin fonksiyonu yaş ilerledikçe azalma periyoduna girer, bu nedenle yaşlı insanlar bulaşıcı hastalıklara daha kolay yakalanabilir. Söz konusu durumun etkisi grip, COVID-19 gibi hastalıkların salgınlara dönüştüğü dönemlerde daha da belirgin hale gelir. Araştırmacılar artan hızla yaşlanan popülasyonda sağlıklı yaşam süresini artırmak için benimsenebilecek yeni bir yaklaşım geliştirmek için yola çıktı. Biliminsanları uzun yıllar boyunca kronik düşük dereceli inflamasyonun (low-grade inflammation) yaşlanma süreçlerini ve yaşa bağlı bozuklukların gelişimini hızlandırdığını düşünüyorlardı. Daha önceki çalışmalar, viseral (iç organlarla ilgili/iç organlardaki) yağ dokusunun kronik düşük dereceli inflamasyonun gelişimine yüksek oranda katkı sağladığını göstermişti. Bern Üniversitesi’nden araştırmacıların çalışması bu dokudaki bazı bağışıklık hücrelerinin kronik düşük dereceli inflamasyon ve yaşlanma süreçlerinin düzenlenmesinde önemli bir rol oynadığını ortaya koydu. Biliminsanları doku içerisindeki hücrelerin yaşlanmaya bağlı bağışıklık süreçlerini tersine çevirmek için kullanılabileceğini raporladı.

Nature Metabolism dergisinde yayınlanan çalışmada ekip, eozinofiller olarak bilinen ve çoğunlukla kan dolaşımında bulunan belirli bir tür bağışıklık hücresinin hem insanların hem de farelerin viseral yağ dokusunda bulunduğunu gösterdi. Bu hücrelerin parazitik enfeksiyonlardan koruma sağladığı bilinse de, viseral yağ dokusundaki eozinofiller yerel bağışıklık homeostazını (iç denge/denge) korumaktan sorumludur. Yaş ilerledikçe viseral yağ dokusundaki eozinofillerin sıklığı azalır, pro-enflamatuar makrofajların sayısı artar: Bu dönedeki bağışıklık hücresi dengesizliği nedeniyle, yaşlılıkta viseral yağ dokusu pro-enflamatuar (inflamasyona sebep olabilecek nitelikte olan) aracıların bir kaynağına dönüşür.

Araştırmacılar çalışmalarının bir sonraki adımında viseral yağ dokusundaki bağışıklık hücresi dengesi eski haline getirildiğinde yaşa bağlı bozukluklarda nasıl bir değişim olduğuna odaklandı: Bu değişiklikleri tersine çevirmek mümkün müydü? Çalışmanın yürütücülerinden Dr. Alexander Eggel, “Farklı deneysel yaklaşımlarda genç farelerden yaşlı alıcılara eozinofil transferinin sadece yerel bir etkiye sahip olmadığını, aynı zamanda düşük dereceli inflamasyonu da çözdüğünü gördük” açıklamalarında bulundu. Çalışmanın diğer yürütücüsü Dr. Mario Noti, “Deneylerde, aktarılan eozinofillerin seçici olarak yağ dokusuna girdiği gözlemlenmiştir” dedi. Sonuç olarak, bu yaklaşımın yaşlı organizma üzerinde gençleştirici etkisi oldu. Ayrıca tedavi, yaşlı farelerin bağışıklık sistemi üzerinde de gençleştirici bir etkiye sahipti. Biliminsanları çalışmalarındaki bir sonraki aşamanın, bu bilgiler ışığında insanlarda sağlıklı yaşlanmayı teşvik etmek ve sürdürmek için kullanılabilecek terapötik (tedavi edici) yaklaşımlar geliştirmek olacağını söylüyor.

Kaynak: SCIENCE DAILY

Çeviren: Gülseli Kırgıl

Bilim ve Gelecek / 09.07.20