Milli Eğitim Bakanlığı, geçen yıl 67 öğretmenevinin kapısına kilit vurulmasına neden olan “yüzde 10 doluluk” şartını bu yıl yüzde 20’ye çıkardı.
Yapılan yönerge değişikliği ile hizmet vermeye devam eden 751 öğretmenevinin yüzde 35’inin daha kapanması gündeme geldi.
Ne güzel!
Eğitimde her şey yoluna girdi, düzgün gitmeyen tek öğretmenevleri kalmıştı, şimdi onlara da çeki düzen veriliyormuş.
MEB’den de bu beklenirdi.
Ellerine sağlık.
Hazır elli değmişken keşke okulları da kapatsalar.
PISA testlerine göre Avrupa’da en son sıradayız.
Mademki verimli çalışmıyorlar, kapatalım gitsin...
Ve yine hazır elimiz değişken, öğretmenlerin hepsini birden kapı önüne koyalım.
Çünkü eğitimdeki başarısızlığın en büyük nedeni onlar!..
Ayrıca her olaya bu şekilde bakacak olursak, bu meclise kadar gider.
Ne işe yarar orayı da kapatalım diyenler çıkar.
Çüş dediğinizde de size verimlilikten bahsederler.
Bu mantığa göre, el üstünde taşımamız gereken kurumlar, sadece bankalar ve borsa.
Çünkü, en büyük karlılık oranı onlarda...
Eğitim ve ticaret
Ömer Dinçer, her konuyu, verimlilik açısından ele alıyordu. Fayda, zarar ilişkisine bakıyor, ona göre karar veriyordu. İşin sosyal boyutu, onu fazla ilgilendirmiyordu. Hep hoca olarak kaldı. Politikacı olamadı. Belki de bu yüzden hiç beklenmedik bir anda görevden alındı. Çünkü siyasetin, böyle bir lüksü yok...
Söz konusu karar, Dinçer zamanında alınmıştı. Nabi Avcı’nın henüz bu konuda bir karar verdiğini de sanmıyoruz. Muhtemelen, diğer pek çok konuyu olduğu gibi bu konuyu da soğutmaya aldı. Çünkü böylesi bir dönemde, böyle bir karar, tepki almanın ötesinde bir işe yaramaz...
Çünkü o evlerin kurulması için az emek verilmedi, az para harcanmadı.
Daha da önemlisi onlar olmasaydı, sadece öğretmenlerin değil, tüm kamu çalışanlarının, taşrada gidip kalabilecekleri başka konaklama mekanları yoktu. Hala da pek çok il ve ilçede durum farklı değil!..
İyi işletilemiyormuş!
MEB’in de iyi işletilemediğine inanlar var. Hem de çok fazla.
Peki o zaman MEB’i de mi kapatalım?
Öğretmenevleri zaten kar etsinler diye kurulmadı.
Eğer zarar ediyorlarsa da, kapatma yerine karlı hale getirelim.
Amaç dışı kullanılıyorsa, amacı doğrultusunda çalıştıralım.
Ama ne olur, en kolayına kaçıp kapılarına kilit vurmayalım.
Yok eğer, 12 Eylül kurumu diye kapatılıyorsa, ondan önce YÖK var.
Neden YÖK’ün kapısına kilit vurulmuyor da, öğretmenevleri hedef alınıyor?
Verimlilikse, YÖK’ten daha verimsizi bulunamaz.
Bir yıldır hazırladıkları taslak çöpe atıldı, geçen yıl 170 bin kontenjan boş kaldı, ülkemizin dinamikleri doğrultusunda insan gücü planlaması sıfır!
YÖK kapatılmasın, öğretmenevleri kapatılsın, oh ne güzel!..
Daha iyileri açılsın
Öğretmenevlerinin kapatılması kararı, tıpkı serbest kıyafet, 4+4+4, dershaneler ve FATİH projesi gibi yeniden gözden geçirilmelidir.
Daha iyisinin istendiği konusunda kuşkumuz yok. Ama bu kapatılarak çözülmez.
Köy enstitüleri kapandı da ne oldu?
Hala okuma yazma bilmeyen milyonlarca insanımız var.
Keşke kapatma yerine, neden şikayetçilerse onu düzeltselerdi, bugün bambaşka bir Türkiye olurdu.
Böylesi kararları anlamak gerçekten çok zor.
İyileştirme ya da çok daha iyilerini açmak varken neden kapatılır?
Üstelik onlar, öğretmenlerden kesilen aidatlarla, bağışlarla açılmadı mı?..
Okullar olmasa !..
Osmanlı Maarif Nazırı yani Eğitim Bakanı Emrullah Efendi’nin “Şu okullar olmasa Maarif ne güzel idare edilirdi“ sözleri hep yanlış yerde kullanılıyor. Onun amacı, okulları kapatmak değil, okullarla ilgili isteklerini abartılı bulanların ağzını kapatmaktı. Ne zaman eğitim, yatırım, kalite diyecek olsa, öf yine mi eğitim diye sızlanan milletvekilleri için söylenmiş bir sözdü...
Belki ondan yanlış esinlenip, kurumları kapatarak sorunların çözüleceğine inananlar olabilir ama kazın ayağı hiç de öyle değil.
Darbeler yapılıp, parlamento kapandıkça demokrasimiz gelişti mi ki, öğretmenevleri, okullar kapatılarak, eğitim iyileşsin...
Özetin özeti: Eğitim yapmayı, üretmeyi, düzeltmeyi, onarmayı, yeşertmeyi, verimliliği, mutluluğu öğretmeli, yıkmayı, kapatmayı, cezalandırmayı değil!..
Milliyet / 20.02.13