Kürkçü: Sahici bir gerilim değil, Gladyo tezgahı

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 20 Şubat 2013
  • 08:12

BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Karadeniz gezisinde karşılaştıkları saldırıların bölge halkına değil; 'özel harp, gladyo güçlerine' ait olduğunu açıkladı. Kürkçü, Karadeniz'deki çalışmalarının devam etmesi halinde, bu bölgede de olumlu sonuç alabileceklerini kaydetti. Kürkçü, "HADEP'e zamanında şaşırtan oranda oy çıkan bir bölgeden bahsediyoruz" dedi. Kürkçü, Genel Merkez'de konuyla ilgili toplantı yapacaklarını bildirirken, "hassasiyetleri" hatırlatan çevrelere ise şu soruyu yöneltti: "Kürdistan şehitleriyle ilgili duyarlılıkları kim düşünecek?"

BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, HDK olarak Çorum, Sinop ve Samsun'da düzenledikleri Karadeniz gezisini ANF'ye değerlendirdi.

'SALDIRGANLAR KENTİN EĞİLİMİNİ YANSITACAK KİŞİLER DEĞİL'

Sinop ve Samsun'daki saldırganlar için, "kentin sözcüsü olacak insanlar ve yine kentteki halkın eğilimlerine tercüman olacak insanlar değildi" diyen Kürkçü, şunları kaydetti: "Geneli de bu kentlerden değildi. Çeşitli ilçe ve köylerden getirilen insanlardı. Şehrin (Sinop) pazarı olduğu için de şehir dışından insanlar vardı. Bunlar birbirleriyle irtibatta olmayan, birbirlerini tanımayan ve dolayısıyla bir küme oluşturmayan insanlardı. Kimi kışkırtmalarla, facebook gibi siteler üzerinden örgütlenerek gösterinin içine sokuldular."

Sinop'taki toplantı için çay bahçesinin planlandığını ancak planı öğretmen evi olarak değiştirdiklerini ifade eden Kürkçü, İl Emniyet Müdürlüğü'nü de suçladı: "Bu bizi büyük bir badireden kurtarmış oldu. Çünkü çay bahçesinde yapacağımız biliniyordu. Öğretmen evi kararı son anda çıktı. Buna rağmen, burada böyle bir saldırı olduysa çay bahçesinde nelerin yaşanabileceğini tahmin etmek bile istemiyorum. Çünkü korunaklı bir bina değildi. Bunu şu yüzden anlatıyorum; bizim yer değiştirmemiz daha iyi tertiplenmiş bir planı engelledi. Dolayısıyla 'Sinop'a giremediler' denmesinin önüne geçti. Her şeyden önce vekillerin güvenliğini almakla görevli olan Sinop Emniyeti'nin zaafının, ihmalinin, ateşle oynama eğiliminin bu olayları sağladığını söyleyebilirim."

'POLİS SALDIRGANLARA BİLGİ SIZDIRDI'

Sinop'ta şehirden ayrılırken de kendilerine dönük saldırı girişiminde bulunulduğuna dikkat çeken Kürkçü, polisin bu saldırılardaki rolüne değindi: "Şehirden çıkarken, tamamen değişik yollardan ve Emniyet'in yaptığı plana göre çıkıyorduk. Kimse tarafından güzergahımızın bilinmemesine rağmen araçlarımız yine taşlandı. Geçiş yerimizin öğrenildiğini anladık. Bu, açıkça polisin bilgi sızdırdığını gösteriyor. Zaten gün boyunca polisle saldırganların öğretmen evinin bahçesinde kol kola, samimi bir şekilde bulunduklarını gördük. Saldırganlar araçlarımızı tahrip ederken hiçbir engelle karşılaşmadı. Ankara ile temaslarımızın ve eş başkanlarımızın devreye girmesinden sonra bahçeyle bina arasında engel oluşturuldu."

Kürkçü, "birbiriyle irtibatsız insanları bir araya getiren bir aklın bulunduğunu" anlatarak, bu akıl neticesinde orantısız bir şiddetle saldırı düzenlendiğini ve kendilerine "geçit vermiyoruz" mesajının verildiğini belirtti. Kürkçü, "Karadeniz'deki özel harp yapısını korumak, onun sindirdiği halkın uykudan uyanmasını önlemek, onların kamplara bölünmüş milliyetler halinde ve gerilim içinde yaşamalarına devam etmelerini; böyle bir Türkiye tablosunun sürmesi hedeflendi" dedi.

'EMNİYET ÖZEL HARP PLANI UYGULUYOR VE HALKLA ARAMIZA GİRİYOR'

HDK'nin temel prensiplerini "barış, demokrasi, özgürlük" şeklinde tarif eden Kürkçü, Karadeniz halkının, bu prensipleri anlaması ve Kürt halkının taleplerine yabancı ve düşman olmaması için gezi düzenlediklerine vurgu yaparak, şöyle konuştu: "Bunlar kimin zararına? Bunları başka anlatanlar var da, onların rollerini mi çalıyoruz? Hayır. Meclisin üç partisi de bu bakımdan hemen hemen aynı yerde duruyorlar. Kürt düşmanlığını besliyor, ayrımcılıktan besleniyorlar. Buradaki emniyet gücü özel harp planının içinde yaşamaya devam ediyor. Gerilim siyaseti uyguluyor ve halkla aramıza bir kalkan kuruyorlar."

Özellikle Sinop'taki yetkililer ve İçişleri Bakanlığı'nı saldırılardan birinci derecede sorumlu olarak gördüklerini ifade eden Kürkçü, zamanında önlem alınsa ve saldırganlar hızla toplantı alanından uzaklaştırılsaydı, saldırının engellenebileceğini söyledi.

'KENTE GELMEK İSTEYEN ARKADAŞLARIMIZI ENGELLEMESEYDİK...'

Gerek Sinop, gerekse de Sinop dışından kendileriyle temasa geçerek bulundukları yere gelmek isteyenlerin olduğunu anlatan Kürkçü, "Arkadaşlarımızın bu arzularını, taleplerini geri çevirdik. Sürtüşmeye meydan verilmemesi ve burada çatışma ortamının doğmamasını istedik. Yoksa, çok kolaydı; karşılıklı bir tutum almak! Bundan sonra da olabileceklerin kontrolü kimsenin elinde olmazdı. Ama bunu istemedik" şeklinde konuştu.  Kürkçü, "Ancak şunu söyleyebilirim; bütün bu saldırı sırasında kırılan cam parçalarından arkadaşlarımız yaralanabilirdi; iyi bir tesadüfle yaralanmadılar. Araçlarımız parçalandı, yakılabilirdi de; bu da olmadı. İçeriye sistemli şekilde yanıcı maddeler atılabilirdi. Sadece bunlar yapılmadığı için yapılmadı. Yani, kimse önlemiş değil. Büyük bir riskten hep birlikte sıyrıldığımızı söyleyebilirim" diye ekledi.

'BÜTÜN KIŞKIRTMALARA RAĞMEN HALK KİTLELERİ SALDIRIDA YER ALMADI'

Kürkçü, "Gezi dolayısıyla ortaya şöyle bir tablo çıktığını düşünüyorum; halkın çoğunluğunda; burada çalışan, yaşayan, üreten, mücadele eden kitlelerde hangi eğilimden, dünya görüşünden olursa olsun bir dışlama, öteleme çabası yok. Onların bütün düşüncelere açık bir yapıda olduklarını şuradan anlıyorum; bunca kışkırtma, şiddet çağrısına rağmen, sağdan soldan verilen bunca kışkırtan mesaja rağmen halk kitleleri bu saldırganlığın içinde yoklardı" tespitinde bulundu.

Kürkçü, halktan olumsuz bir reaksiyon görmediklerini; "Sinop'ta kendin valisi, emniyet müdürü ve belediye başkanının aymazlıklarının soruna yol açtığını" dile getirerek, "Bunlar ziyaretimizi kendi bağlamından kopartarak bambaşka takdim ettiler ve özel harp, gladyo merkezince ortaya çıkmış cılız ama şiddetli saldırılarla karşılaşılmış olundu" dedi.

Kürkçü, çalışmalarına hız verdikleri takdirde Karadeniz'de de olumlu sonuçlar alacaklarını öngörerek, "Yerel olarak eğer daha derli toplu çalışılırsa, daha elle tutulur bir konum sağlarsak o zaman bütün bunlara dayanarak kentte daha açık şekilde kendimizi ifade etmemiz mümkündür" diye belirtti.

'YA KÜRDİSTAN'IN DUYARLILIKLARI?'

"Karadeniz halkı barışa hazır değil" söylemini doğru bulmayan Kürkçü, saldırılarda böyle bir sonuç çıkarmadıklarını kaydetti: "Karadeniz'in barışa hazır olmadığı, yada BDP ile görüşmeye hazır olmadığı doğru değil. Zamanında HADEP'e herkesi şaşırtacak oyları vermişlerdir. Ayrıca sürekli olarak 'BDP Türkiye partisi' olsun deniyor; Karadeniz'de BDP'li milletvekillerinin bir bölümü boy gösterince de 'Karadeniz'de ne geziyorlar' deniyor. Yaşamını yitiren askerlerin hassasiyeti varsa, bu, her yerde var. Peki, Kürdistan şehitleriyle ilgili duyarlılıkları kim düşünecek? Kürdistan halkının duyarlılıkları ne zaman hassasiyet olarak kabul görecek?"

'YOKSUL VE SİYASETEN GERİ BIRAKILMIŞ BİR BÖLGE'

Ertuğrul Kürkçü, Samsun ve Sinop için "sol politikaya ve Kürt halkının özgürlük mücadelesi tanımaya yabancı yerler" denilmesine itiraz ederek, şöyle konuştu: "Buralar Türkiye'nin başka yerlerinden daha milliyetçi, milliyetçiliğin anayurdu değildir. Bu açıdan da 'buralarda hassasiyetler var' laflarına karnım tok. Gladyonun hassasiyetleri var! bu palavrayı yemeyiz. Hrant Dink'in katlinin planlandığı yerdir. Her türlü ırkçılığın tezgahlandığı yer; Ahmet Türk'ün yumruklandığı Akın Birdal'ın saldırıya uğradığı, TAYAD'lı ailelerin, TKP'lilerin saldırıya uğradığı yerdir. Hepsinde de mesele, kontra güçlerinin bir avuç kişiyi yönlendirmesidir. İşsizlik yaygın. Karadeniz yoksul bir bölge. İnsanlar için ne kentlerde iş var ne de başka bölgelere göç edecek birikimler var. Genç nüfus çok fazla. Siyaseten son derece geri bırakılmış bir bölge. Sahici bir gerilimden söz edemeyiz. Yukarıdan aşağıya doğru yaratılmış, angaje yapılar tarafından sürdürülen ve emekçi halkla ilgisi olmayan bir saldırganlık kampanyası var."

Samsun'da Sinop'a kıyasla daha iyi tedbir alındığını söyleyen Kürkçü, saldırganlarla kendileri arasında fiziki temasın doğmasının engellendiğini belirtti. Ancak kentin merkezinde TKP, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Halkevleri, 78'liler Federasyonu'nun temsilciliklerinin binalarının saldırıya uğradığına vurgu yapan Kürkçü, "Emniyet Karadeniz'de esasen özel harp siyasetine tabi olarak faaliyetini sürdürmektedir. Bunu, kontrollü sürdürmektedir. Şeklen, politik muhalifin varlığına herhangi saldırı, devlet saldırısı yokmuş gibi görünmekle birlikte faşist saldırıya hoşgörü ve izin hakkı tanınmakta" dedi.

Ayrıca bu kentlerde, "ana akım partilere mal edilmeyecek karmaşık bir tabanın bulunduğunu; kaotik bir iç içe geçme halinin bulunduğunu gözlediklerini" açıklayan Kürkçü, ekledi: "AKP, MHP, CHP'li olmalarına bakmaksızın; arka fonda milliyetçilik, saldırganlık akrabalığı kuruluyor. Bunlar içinde kaotik siyaset yürütmek mümkün. Bütün partilere alt yapılarını gözden geçirmelerini öneririm. Buralarda kafa karışıklığı ve kaos hakim."

ÇORUM'DAN MEMNUN AYRILDIK

Öte yandan Çorum'daki temaslarının olumlu geçmesiyle ilgili olarak ise Kürkçü, şu yorumu yaptı: "Birincisi; Alevi dergahı Çorum'da demokratik sürece kapısını açtı. Bu çok önemli bir toplumsal destek demekti. Alevilik dünyasındaki pek çok insan -ki içlerinde bizi eleştirenler de vardı- yaklaşımlarını dinlemek ve anlamakla ifade ettiler. Toplantıya gelenlerden bize katılmayan çok insan vardı. Ama toplantıdan sonra fikirlerinin değiştiğini de gördük. Alevi dünyasının kurumsal sahiplenişi hakikaten işimizi kolaylaştırdı. 2 bine yakın insan toplantımıza katıldı. Kentin valisi de sürecin lehinde bir yaklaşım sergiledi."

'ANKARA'DA MASAYA YATIRACAĞIZ'

Bugünden itibaren Ankara'da bulunacaklarını ve genel merkezlerinde durum değerlendirmesi yapacaklarını bildiren Kürkçü, şöyle dedi: "Bu olup bitenleri masaya yatıracağız. Nasıl bir sayfa izlememiz yönünde kararlar alacağız. Çünkü bizim vermek istediğimiz mesajda uyumsuzluk yaşandı. Biz barış mesajı vermek istiyoruz. Şiddet perdesi çekiliyor. Halkla aramıza giriyor ve mesajlarımızın bulanıklaşmasına yol açıyor. Halkla temas etmeye çalıştığımız her yerde 'güvenlik' çemberinin arasında kalıyoruz. Bunları nasıl ortadan kaldıracağımızı düşünecek ve yeni siyasetle yolumuza devam edeceğiz."

Ali Barış Kurt - ANF / 20.02.13