Kocaeli’de bir tekstil fabrikasında İSİG Meclisi’nin açıklamasına göre, içlerinde biri çocuk yaşta olmak üzere 6 kadın işçi yanarak can verdi. Katliamın yaşandığı Akpınar Textil’de, aslolan üretimin yürümesi, patronun kâr etmesiydi. Nasıl olsa oluşan risklerin bedelini işçiler ödeyecekti.
Yaşanan katliamın altından en kabasından ihmaller ve suçlar dizisi çıktı. Söz konusu fabrikada yangın söndürme cihazları yok, yangın merdiveni yok, çocuk yaşta işçi çalıştırma var, kayıt dışı işçi çalıştırma var…
Ölen işçiler Suriye ve Afganistan uyruklu işçilerdi. İçeriden verilen bilgilere göre yabancı uyruklu işçiler tıpkı Soma’da olduğu gibi dayıbaşı aracılığıyla işe getiriliyorlardı. Bu yüzden tatil gününde daha ucuza çalıştırılıyorlardı.
Bu yaşananları Soma’da, Ermenek’te, Torun Center’da ve Marmara Park AVM inşaatında gerçekleşen kitlesel iş cinayetlerinden biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki göstermelik cezalarla esas gerçek örtülecek, ölen işçilerin acıklı hikâyeleri, o da gerek duyulursa tabii, burjuva medyada kısaca yer alacak. Sonrasında burjuva yargısı, hizmet ettiği sınıfı aklayacak yine.
Daha şimdiden avaz avaz bağırıyor sermaye medyası, yangından sorumlu patron ve taşeron tutuklandı, adalet yerini buldu diye. Oysa daha geçen haftalarda Soma’da 301 kişinin katillerinden sadece biri olan, maden sahibi Can Gürkan serbest bırakıldı. Şimdi hızla unutturulacak 6 işçiyi göz göre göre katledenler mi tutuklu kalacak?
Ve “Biz devam ederken çarkları döndürmeye” yeni katliamların zemini fabrikalarda, rafinerilerde, inşaatlarda, limanlarda hazırlanmaya devam edecek.
Zalimlerin biz işçilere fıtrat, kader vs. diye dayattıkları bu kölece yaşam biz sustukça daha da ağırlaşacaktır. Soma’da sedye kirlenmesin diyen işçi, İstanbul’da ayağa kalkmadığı için sermayedar tarafından darp edilen işçi, işsizlik sonucu kendini yakan işçi… Hiçbirinde biz işçiler için güzel bir son yok.
Fıtrat ya da kader değil, hepsi planlı cinayet!
Bu kölece yaşam fıtrattan kaynaklı değil, örgütsüz oluşumuzun bir sonucudur. Evet, kredi borcumuz var, aldığımız maaşla kıt kanaat geçiniyoruz ve çalıştığımız halde yarına korkuyla giriyoruz. Çünkü kaderimiz patronların iki dudağı arasında. Oysa susup bu kadere razı olmak bir çözüm değil. Çözüm, fabrikalarımızda üretimin tümüne hakim olacak, söz, yetki ve kararın bizde olduğu bir düzen için mücadele etmekten geçiyor. Biz işçiler ancak patronların kâr çarkına dokunursak gücümüzü hisseder, geleceğimizi özgürleştirebiliriz. Sınıf mücadelesini yükseltmediğimiz sürece patronlar bizi ciddiye dahi almayacaklardır.
Sonra da yeni Somalar, Ermenekler, Kozlular bugün bizim, gelecekte de çocuklarımızın fıtratı olur, “biz devam edersek sermaye için çarkları döndürmeye…”
Sınıf bilinçli bir işçi