Ankara’dan işçiler, işçi sınıfının güncel sorunları ve çözüm yolları konusundaki sorularımızı yanıtladılar…
- İstanbul işçi-emekçi mitingi ile ilgili düşünceleriniz nedir?
Ferhat: Miting bireysel olarak bana özgüven getirdi. İlk defa katılıyordum. Bazı çekincelerim vardı. Ama sonra kendimde bir cesaret buldum. Ve mitingde birçok işçinin olması beni mutlu etti.
- Peki sizce işçiler ne yapmalı, nasıl mücadele etmeli?
Ferhat: İşçiler sürekli seslerini duyurmalı, biraz daha fazla bir araya gelmeliler. Kendi sorunlarına sahip çıkmalılar. Örneğin, asgari ücret ile ilgili aza razı olmamalı, hakkımızı almalıyız. Biz mücadele eden işçilere katılmalıyız.
- Sizce asgari ücrete yapılan zam ne kadar olmalıydı ve yapılan yeterli mi?
Ferhat: Asgari ücret bugün en az net 5.000 TL olmalı. Simit bile iki buçuk lira. Benim hiç mi ailem ile sosyal bir yaşamım olmayacak, hiç mi arkadaşlarımla bir şey yapmayacağım? Çocuklarımın özel masraflarını nasıl karşılayacağım? Ev kiram zaten 750 TL. Dolapta yalnız peynir, zeytin ve domates var. Maaşımı alınca bir tane sucuk alıyorum, beş günde bitiyor. Sonra 25 gün sucuğa hasret yaşıyoruz. Bugün yapılan bu zam hiçbir şekilde yeterli değildir. Aslına bakarsanız zam yapılmamıştır.
- İşçiler nasıl birleşmeli ve örgütlenmeli?
Ferhat: İşçiler her yerde aynı. Diyarbakır’daki işçi ile İzmir’deki işçi aynı. Hepsi bir araya gelmeli. İşçi-Emekçi Mitingi niye sadece İstanbul’da oldu, her yerde olmalı. Aynı anda işçiler her yerde bir araya gelmeli. İşçiler birbiri ile bağlantılı olmalı. İşçi birlikleri işçileri bir araya getirmeli. Zaten gücümüz zayıf, bir araya gelmeliyiz. İşçi-Emekçi Mitingi’nde olduğu gibi, işçilerin söz aldığı kurultaylar yapabiliriz belki. Her ay sürekli etkinlikler olsa iyi olur. Sendikalar zaten mücadeleyi bırakmış, bize hiçbir faydaları yok. Biz kendi birliğimizi kurmalıyız. İşçi kurultayı yapmak zorundayız.
- İşçilerin örgütlenmesi için ne gibi çalışmalar yapılmalı?
Seyhan: Sendikaların durumu ortada. Yakın zamanda işçiler adına Türk-İş yöneticileri asgari ücret görüşmelerine katıldı. Ama onların bizi gerçekten temsil etmediklerini biliyoruz. DİSK’in hali de zaten ortada. O da bitmiş durumda. Doğru düzgün işçi hareketi de yok. İşçiler kendi sorunlarına sahip çıkmıyor. Hep başkalarından bekleniyor. İşçilerin birlik olması şart. Yoksa hep yoksulluk içinde olacağız.
Mesela işçi kurultayı vb. gibi etkinlikler yapılabilir ama sendika başkanlarının başını çektiği değil, işçilerin olduğu, işçilerin konuştuğu etkinlikler olmalı bunlar. Birlik beraberlik oluşmalı, yoksa etkinlik düzenlemek/yapmak da yetmez. Konuşulmalı, anlatılmalı ama örgütlenme de olmalı. Sağı solu olmadan birlik olmalı, “Bugün yaptık, bitti” olmamalı.
- Mesela bir işçi kurultayı düzenlense bu sizin için ne anlam ifade eder?
Seyhan: Tabi ki sorunlarımızı ortaya koymalıyız. Ama zaten birçok sorun genel olarak belli. Her bölgenin kendine göre olumsuz durumu da var. Mesela Sincan OSB için ulaşım bir sıkıntı. Geceleri fabrikalardan çıkan zehirli havayı soluyoruz. Denetleme, önlem vs. yok. Yani sorunlar var ama çözüm de üretmeliyiz, müdahale de etmeliyiz.
İşçi-Emekçi Mitingi oldu İstanbul’da ama sadece oradaki işçilerin mi sorunu var? Kurultay olacaksa birleştirici olsun, hepimiz ortak çabalamalıyız.
- Genel olarak bir durum değerlendirmesi yapabilir misiniz?
Ahmet: “Birleşik mücadele ihtiyacı ve İşçi-Emekçi Mitingi” ile “Düzenin Açmazları ve İşçi Sınıfının Birliği” yazılarına verdiğim yanıtlarda genel durum üzerine belirlemeler yapmıştım. Ek olarak belirtmek istediğim şudur: İşçi ve emekçiler için ekonomi ve bağlı olarak enflasyon çok ciddi bir sorun ve belirleyici rol oynuyor. Sağlıktan eğitime devlet güvencesinde olan her şeyin özelleştirilerek paralı hale getirilmesi, önemle üzerinde durmamız gereken sorunlardır. Gelinen noktada işçi ve emekçilerin tutumu, izleyecekleri yol belirleyicidir. Dolayısıyla sınıf devrimcilerine her zamankinden daha çok görevler düşmektedir.
- Sizce bu görevler nedir?
Ahmet: Günübirlik, sonuç alınamayan, geleceğe dair kazanımlar elde edilemeyecek, işçi sınıfını örgütlü güce dönüştürmeye katkı sağlamayacak pratik faaliyetlerden uzak durulmalı. Hedefli ve planlı bir çalışma örülmeli. Mesela işçi kurultayı önerimi burada bir kez daha yineleyeyim.
- Neden işçi kurultayı?
Ahmet: Sendikaların durumu ortada. En son Ankara’daki “Geçinemiyoruz” mitinginde DİSK’in acizliğini ve rezilliğini net olarak gördük. Yıllardır işçi sınıfının en önemli günü olan 1 Mayıslarda reformist, düzen içi hareketlerin tutumu, basıncı ve kısmen hakimiyeti ortada. Hepimizin sadece genel hatları ile ortaya koyduğu bir şey var: “Sınıfa karşı sınıf!” Sorun da zaten burjuvaziye karşı sınıf bilincini oluşturmakta. Kısacası işçi sınıfını saran hastalıklı reformist hareketin basıncını kıracak, muhalif emekçi kitleleri düzene bağlamaya çalışan anlayışı parçalayacak, işçi ve emekçilere sınıf bilincini taşıyacak bir pratik hedef olarak işçi kurultayları örgütlemeliyiz.
Elbette ki genel hedeflerimiz var. Ama somut hedeflere kilitlenmek biz sınıf devrimcilerine de önemli katkılar sunacak, bizleri daha düzenli, planlı ve disiplinli bir çalışmaya yönlendirecektir. Sınıf devrimcilerinin sarsılarak yeni döneme bilinç ve enerji ile hazır olmaları, işçi sınıfının “kendine gelme” ihtiyacından fazladır. İşçi-Emekçi Mitingi’nin coşkusu vücudumuzdaki tüm hücrelere yayılmalı, giderek artan bir ivme ile pratik bir yol almalıyız.
İşçi kurultayı bir ilde belki bir kez yapılacak. Belki bölge kurultayları da yapılacak. Mesele kendi başına kurultay yapmak da değil. Kurultay öncesi de önemlidir. Örneğin, kadın sorunu, emek-sermaye çelişkisi veya artı-değer nedir gibi konular üzerinden yaptığımız panel ve seminerler doğrudan hedefe kilitlenmiş, sınıf devrimcilerinin işçi kurultayına yönelik faaliyetleri olarak yapılmalı. 8 Mart etkinliği, müzik dinletileri, piknikler, tamamen işçi kurultayına yönelik çalışmalar olmalı. Yani kesintisiz, sürekliliği olan ve birbirine bağlı pratik bir hat oluşturmak zorundayız. Mutlaka anlık gelişmeler olacaktır. Biz sınıf devrimcileri olarak refleks göstermekte asla tereddüt etmeyeceğiz. Bu noktada planlı ve düzenli bir çalışma içerisinde üst düzey bir bilgi birikimi, sosyalizme olan inançla tereddütsüz bir yoldaşlık ilişkisine dayalı, devrimci ahlaka uygun, birbirine sımsıkı bağlı, devletin tüm saldırılarına hazırlıklı bir anlayışla hareket etmeliyiz.
Son olarak belirtmek istediğim, işçi kurultayları önerisidir. Sendika ağalarını, sarı sendika anlayışını yerle bir edecek, işçi sınıfının birliğini sağlayacak, 1 Mayısları işçi sınıfının birlik ve mücadele gününe dönüştürecek, kürsüleri işçilere teslim edecek bir çizgide mücadelemizi sürdürmeliyiz.
Kızıl Bayrak / Ankara