Kitap tanıtımı: Yarın bizimdir yoldaşlar

Bu eser sade ve akıcı diliyle baştan sona okuyucuyu etkisi altına alıyor. Güçlü içeriğiyle muazzam bir devrimci roman olan "Yarın Bizimdir Yoldaşlar", içeriği ve muhteşem anlatımının yanı sıra edebi yönden de başarılı.

  • Mücadele postası
  • |
  • Kültür-sanat
  • |
  • 26 Mayıs 2020
  • 17:27
ikon

Manuel Tiago Kimdir?

Kitap bir çekmecede bulunduğu sırada, romanı yazanın kim olduğu bilinmiyordu. Çok sonraları, ‘Manuel Tiago’ takma adını kullanan yazarın, Portekiz Komünist Partisi (PKP) lideri ‘Alvaro Cunhal' olduğu anlaşılır.

Alvaro Cunhal, 1912 yılında Lizbon'da doğmuş, 1931 yılında Komünist Partisine katılmıştır. Daha sonraki yıllarda cezaevine girmiş, serbest bırakıldıktan sonra ise partideki rolü giderek artmış, partinin yeraltı çalışmasına önderlik etmiştir.

Uzun yıllar boyunca diktatör Salazar faşizmine karşı mücadelede Portekiz Komünist Partisine liderlik eden Cunhal, "Karanfil Devrimi”nden sonra (1974 yılına kadar Paris’te sürgündedir) Portekiz'e dönmüştür. Portekiz Komünist Partisinin legal alana çıkmasıyla birlikte parti liderliğine seçilmiş ve 1992 yılına kadar bu görevi sürdürmüştür. Cezaevinde kaldığı dönemlerde ‘Manuel Tiago’ adıyla çeşitli yazılar ve romanlar yazmış, ‘Yarın Bizimdir Yoldaşlar’ romanı, en çok tanınan eseri olmuştur.

Kısa özet

Roman, köylüler arasında örgütlenme çalışması yapan PKP’nin bir yeraltı komitesinin toplantısıyla başlıyor. Bir taraftan köylü komiteleri ile örgütlenme çalışması yapan parti diğer taraftan şehirlerde işçi komiteleri kurarak bir grev örgütlemeye çalışmaktadır. Uzun çabalar sonunda grev örgütlenir, çok güçlü bir yankı yaratan, tüm bölgedeki fabrikaları ve köyleri doğrudan etkisi altına alan grev dalgası faşist yönetimi şoke eder. Grevin ardından komünist avına çıkan faşist devlet tüm fabrika ve köylerde polis terörü estirir.

Tutuklanan devrimciler arasında, ağır işkenceler sonucu çözülen ve polisle işbirliği yapanlar olsa da, çoğunluk işkence karşında devrimci kimliğini korumuş, bazıları bu uğurda can vermiştir. Polisin işkenceyle yaptığı sorgularda istediğini tam olarak alamadığı için, parti zaman kazanmış ve tekrar güçlü bir örgütlenme yaratılmıştır. Polis saldırısıyla darbe alan parti, buna rağmen yaşadığı zor süreçten güçlenerek çıkmayı başarmıştır.

Yarın bizimdir yoldaşlar

Yarın Bizimdir Yoldaşlar tam anlamıyla bir devrimci örgütsel çalışma romanıdır. Kitabın odaklandığı nokta partinin (Portekiz Komünist Partisi) yeraltı çalışması ile kasaba ve köylerdeki örgütlenme mücadelesinin sorunlarıdır. Yapılan tartışmalar bazen örgütlenme sorunları üzerine, bazen parti sorunları üzerine, bazen de devrimci kadroların kişisel sorunları üzerinde gelişiyor. Bu tartışmalar o kadar gerçekçi ki, yazarın bu karakterleri kurgusal bir şekilde yaratmadığını, adeta gerçek yaşamın içinden çekip çıkardığını okurlar kolaylıkla gözlemleyebilir.

Romanın ilerleyen bölümlerinde, devrimci disiplin üzerine ciddi tartışmalar, fikir ayrılıkları ve bu fikir ayrılıklarının yarattığı sorunlar da öğretici bir şekilde işlenmiştir. Parti kararlarını tam olarak kavrayamayıp, partinin yanlış kararlar ve politikalar uyguladığını düşünen ve buna itiraz edip kendi fikirlerinin doğru olduğunu dikte edenlerle yapılan ideolojik tartışmalar, gelecekte tehlikeli sonuçlar yaratacak olayların ön provası gibidir.

Kitapta üzerinde sıklıkla durulan diğer noktalardan biri de örgütün gizliliği üzerine alınan önlemler ve bu önlemlerin pratikteki ciddi yansımalarıdır. Yazar, bunu olumsuz yönde bir-iki karakter üzerinden de işlemiştir. Bunların, bazı katı kuralların gereksiz olduğunu düşünen ve bunları göz ardı edip hem kendini hem de partiyi siyasi polise karşı ciddi derecede zaafa uğratan tutumları ile örgütsel disipline ve kurallara sıkı sıkıya bağlı kadrolar arasındaki yaşamsal farkı gösteriyor.

“İsçiler savaşmak istiyor, bizim görevimiz kuyrukta değil başta olmak” (s.213). Kitap örgütsel sorunların yanı sıra örgütlenme sorunları üzerine de ciddi değerlendirmelere ve tarihsel deneyimlere yer veriyor. Örneğin sendikal anlayış üzerine şu değerlendirme yapılıyor; “Fabrika yöntemi beni sürekli olarak sendikaya gönderiyor, çünkü sendika yönetimi patronların hizmetinde bir faşist sürüden oluşuyor(...) eğer oralardaki tüm fabrikalarda mücadele başlarsa işletme patronlarına yapacağımız baskının yanı sıra, faşist sendika yöneticilerini de zorlar, yerine getirilecek ve tüm işçi sınıfını kapsayacak biçimde genişletilmek üzere istemlerimizi hükümete iletmesini sağlarız. Ve sonuçta bu çeteyi kovarız" (s.99)

Bir başka pasajda şunlar söyleniyor “Biliyorsunuz patron kendi çanak yalayıcılarından bir komisyon kurmak istiyor. Sadece bu komisyonu tanıyacağını söyleyip eski komisyondakileri gürültücü ve bozguncular çetesi olarak nitelendirdi.” (S.118). Bu yazılanlar bugün Türkiye işçi sınıfının da içinde bulunduğu sendikal anlayışın tarihsel izdüşümü niteliğindedir.

Faşist Salazar rejiminin Portekiz’de uyguladığı politikalara da değinen yazar, isyan eden köylülere acımasızca kurşun sıkan askerleri, polis merkezlerinde yapılan ağır işkenceleri, sokak ortasında yargısız infaz yapan siyasi polisi, tutukluları aşağılayan ve onlarla dalga geçen polisin alçaklığını da etkili bir şekilde yansıtmaktadır.

Sonuç olarak bu eser sade ve akıcı diliyle baştan sona okuyucuyu etkisi altına alıyor. Güçlü içeriğiyle muazzam bir devrimci roman olan "Yarın Bizimdir Yoldaşlar", içeriği ve muhteşem anlatımının yanı sıra edebi yönden de başarılı. Bu uyumlu bütünlüğüyle kitap, okunması gereken önemli devrimci romanlar listesinin ilk sıralarına yerleşmeyi hak ediyor. İyi okumalar.

Esenyurt’tan bir sınıf devrimcisi