Sağlıkta karşı devrim!

Sağlıkta yaşadığımız sorunların kaynağı sağlık çalışanları değil kapitalist düzenin sağlık sistemidir.

  • Mücadele postası
  • |
  • Güncel
  • |
  • 12 Kasım 2020
  • 13:55
ikon

Pandemi sürecinde sermaye devletinin işçi ve emekçilere reva gördüğü sağlık hizmeti, karşıdevrim niteliğinde. Bir yandan Şehir Hastaneleri açılışları ile propaganda yapıyorlar diğer yandan da hastane kapatıyorlar. Örneğin Ankara'da Bilkent ve Etlik Şehir Hastanelerini açmadan önce 6 hastaneyi kapattılar. Kapanması planlanan hastaneler olduğu da hekimler tarafından belirtiliyor. Ancak pandemi nedeniyle iki tanesini açmak zorunda kaldılar.

Sağlık çalışanlarının da çalışma koşullarının ne kadar ağır olduğunu hem basından hem de bizzat hastanelerdeki sohbetlerden anlamak mümkün. Örneğin “Cumhurbaşkanının talimatıyla 45 günde 1008 yataklı hastane yaptık” dedikleri Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi'nde görev yapan asistan hekimler 32 saat çalıştırılıyorlar. Bu hekimler aslında Bakırköy Dr. Sadi Konuk EAH'nin asistan hekimleri. Sabah 8'den 16'ya kadar Acil Durum Hastanesi'nde çalışıyorlar, ardından 16'da Sadi Konuk'a geçiyorlar. Sadi Konuk'taki nöbetleri ertesi sabah 8'de sona eriyor. Tekrar Acil Durum Hastanesi'ne geçerek 16'ya kadar çalışıyorlar. Toplamda 32 saat çalışıyorlar. Acil Durum Hastanesi'ndeki 8 saatlik çalışma sürelerinde yemek molaları dahi yok. Ayrıca Sadi Konuk'un yardımcı sağlık personellerinin büyük bir kısmı da Acil Durum Hastanesi'nde göreve katılıyor. Acil Durum Hastanesi'nin kendi kadrosu bulunmuyor. Çevre hastanelerden kısa süreli görevlendirilen pratisyen hekimler ile Sadi Konuk EAH'nin asistan hekimleri ve yardımcı sağlık personelinden oluşuyor. Ayrıca tıbbi sekreter sayısı da yetersiz olduğu için giriş işlemlerini dahi hekimler gerçekleştiriyor.

Covid-19 şüphesiyle hastaneye giden bir kişi barkod aldıktan sonra aslında hekim olan tıbbi sekreterin giriş yapmasını bekliyor. Giriş işlemi için de önünde 450-500 kadar yurttaş bulunuyor. Girişin ardından Triaj işlemi için sıra bekleniyor. Triaj işlemi de bittikten sonra Covid-19 polikliniği doktoru için sıraya giriyorsunuz. Onun ardından PCR Testi (sürüntü) için sıra bekleniyor. Tabii tüm bu işlemler uzun saatleri buluyor. 4 ila 8 saat arasında bir süre geçiyor. Yemek molaları dahi bulunmayan hekimler Covid-19 Polikliniği ve PCR sıralarının yoğunluğunun azalması için belli aralıklarla hastane girişlerini askıya alıyor. Ayrıca bu süre içinde yemek ihtiyaçlarını gideriyorlar.

Acil Durum Hastanesi'nde ve orası için çıkarılan 73H numaralı otobüs hattında sağlık emekçileri arasında gerçekleşen kısa konuşmadan bahsetmekte fayda var. Yukarıdakilerin bir kısmı basına yansıyanlar bir kısmı da doğrudan gözlemlerdi. Saat 19.00'da 73H ile hastaneye giden sağlık çalışanlarına “Çok bekliyor muyuz?” soruma, “Gel, sabah birlikte çıkarız. Biz buradayız.” diyor ve “Geçen akşam bir arkadaş akrabasına gece 3'te gel sakin oluyor dedi. Adam sabah 7'de çıktı.” diye de ekliyor. Covid-19 polikliniğindeki hekime, “Hocam siz nasılsınız?” soruma kafa sallayarak kötü olduğunu hissettiriyor. “Özellikle hekimlere test yapılmadığını duyuyoruz.” diyorum o da “Pozitif çıkacağını bildikleri için işyükü artacak diye test yapmıyorlar.” diyor. Saat 22'de de bir sağlık çalışanının hastalara tavsiyesi “Şimdi gelen beklemesin bence. Sabah 07.30-08.00'den erken çıkamaz. Sabah gelin.” oluyor.

Hastanelerin bu kadar yoğun olması, uzun kuyruklar, gece-gündüz soğuklarda dışarıda beklemeler vs. nedeniyle doğal bir tepki meydana geliyor. Bunun temel nedeni sermaye devletinin sağlık politikalarıdır. Düşünün ki yandaş inşaat firmalarına iş yaptırmak için tamamen işlevsiz, hastane diye devasa binalar diktiriyorlar. İşlevini yerine getiremeyecek diyorum çünkü, uzman hekimler ve bilim insanları işlevli bir hastanenin 200 ila 600 arası yatak kapasitesi olması gerektiğini belirtiyor. Yani 1000 yataklı bir hastane aslında müteahhitler için işlevli durumda, hastalar için değil. Ki bu hastanenin de şu anki durumu ortada.

Bu durma karşı doğal olarak oluşan bir tepki var. Ancak örgütsüzlük nedeniyle bu tepkiler hastanelerde sağlık çalışanlarına yöneliyor. Sağlıkta yaşadığımız sorunların kaynağı sağlık çalışanları değil kapitalist düzenin sağlık sistemidir. Bu bilinçle hareket etmeli ve sorunun asıl kaynağına, yani kapitalist düzene, sermaye devletine, sağlığı özelleştirenlere, yani sağlık alanında karşıdevrimci politikaları hayata geçirenlere tepkimizi göstermeliyiz.

Küçükçekmece'den Bir Kızıl Bayrak okuru