Örgütlü mücadeleyi büyütelim

Unutmamalıyız ki biz işçilerin en büyük gücü üretimden gelen gücüdür. Üretimin durması ve şalterlerin inmesi karşısında ne patron ne de onların yöneticileri durabilirler.

  • Mücadele postası
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Ağustos 2020
  • 08:35
ikon

Avcılar’daki bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Bir kadın işçi olarak çalıştığım fabrikada birçok hak gaspıyla karşı karşıya kalıyoruz. Yaşadığımız hak gaspları özellikle pandemi sürecinde arttı. Fabrikada esnek ve güvencesiz çalışma hayata geçirildi.

Biz işçiler sorunlarımızı dile getirdikçe, firma yöneticileri “işler yok, çıkartmalar başlayacak” diyerek, bizleri korkutmaya ve sindirmeye çalışıyorlar. Maaş zam ayımız geldi geçti ama fabrika patronu ve yönetim, salgını fırsata çevirerek, pandemiden dolayı zam yapamayacaklarını söylediler. Bireysel olarak zam istemeye giden arkadaşlarımıza da “Kendi isteğinizle çıkabilirsiniz” diyorlar. Öyle ki işten çıkmaları için işçilere zorlama ve baskılar dahi yapılıyor. İşçilerin hiçbir hak talep etmeden işten çıkmalarını istiyorlar.

Son zamanlarda fabrikada korona vakalarıyla da karşılaşıyoruz. İki arkadaşımız koronaya yakalandı. Yönetimin aldığı tek önlem maske, dezenfektan ve ateş ölçmekten ibaret. Hasta olan arkadaşın ateşi yüksek çıktığı halde çalıştırmaya devam ettirdiler, “Acil işler var yetişmesi gerekiyor” dediler. Arkadaşı ancak mesai bitimine yakın bir saatte hastaneye gönderdiler. Vakanın çıktığı bölümdeki işçiler tedirgin oldukları halde çalışmaya zorlandılar. Aynı makinalarda çalışmamıza rağmen hiçbir önlem alınmadan ve test yapılmadan öylece eve gönderilmeye çalışıldık.

Gece mesai bitiminde biz işçilerin zorlamasıyla ve diretmelerimiz sonucunda bizleri de teste götürmelerini sağladık. Fakat yöneticiler test için sözleşmeli oldukları özel hastaneyi tercih ettiler. Özel hastaneye götürmeleri, sonuçlar erken çıksın, herkes hemen vardiyasına gelebilsin diyeydi. Hatta şirket yöneticileri hastane yönetimiyle konuşmuş, “parası neyse verelim”, yeter ki sonuçlar erken çıksın diye çabalamışlar. Sonrasında test sonuçları çıkmadığı halde ise çağırdılar. Virüsün diğer işçi arkadaşlara bulaşma riskini hiç önemsemediler. Fakat vakaların çıktığı bölümde çalışan işçiler, test sonuçları çıkmadan işe gelmeyeceklerini söylediler.

Sonra firma yönetiminin tek yaptığı şey vardiya değişimi oldu. Sonuçları bekleyen işçiler gece vardiyasına alındı. Sözde yönetimin acil önemleriymiş. Acil önlemler sadece işler aksamasın, kârları eksilmesin diye yapıldı.

Ertesi sabah yönetim işçilerle bir toplantı yaptı. Patronlar, burada yaptıkları konuşmalarda “Sağlık da önemli ama biz fabrikada çalışmaya iki gün ara verirsek diğer firmalar bizim siparişleri başkasına verecekler, döndüğümüzde çalışacak iş bulamayacağız” mealinde, dolaylı tehdit içeren şeyler söylediler. Tabii bir de pandemi döneminde zarar ettiklerini söylüyorlar ama üç vardiya halinde çalışan biz işçilere “işler acil” diye baskı yapıyorlar. Yani hiç durmadan çalışmaya devam ediyoruz.

Sermaye sınıfı ve devleti için sömürü çarklarının dönmesi her şeyden daha önemli olabilir. Biz işçiler içinse bizlerin ve ailelerimizin canı sermayenin parasından daha kıymetlidir. Bu nedenle aşağıdaki acil taleplerin yerine getirilmesini istiyoruz:

- Tüm işçilere ücretsiz aralıklarla test yapılmalıdır!

- Sağlıklı beslenmeye yeten yemekler verilmelidir!

- Fabrikalarda hijyen kurallarına uyulmalıdır!

- Artan vakalar nedeniyle tüm işçilere ücretli izin verilmelidir!

Bu hakları kazanmak için işçiler olarak örgütlenip, birliklerimizi kurmamız gerekiyor. Kapitalistlere ve onların hizmetindeki devlete bakacak olursak, yaşamlarımız patronların kârından önemli değil. Nedir ki bizlerin geleceği birkaç kişinin ağzından çıkacak sözlere bağlı olamaz. O yüzden insanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadeleyi yükseltmek ve birlikte hareket etmek zorundayız.

Unutmamalıyız ki biz işçilerin en büyük gücü üretimden gelen gücüdür. Üretimin durması ve şalterlerin inmesi karşısında ne patron ne de onların yöneticileri durabilirler.

Avcılar’dan bir tekstil işçisi