Kazanmak için hazırlanalım!
Metal fabrikalarında 120 bin işçiyi kapsayan TİS sürecinin öngünlerindeyiz. 2015 Metal Fırtına’nın ardından ilk TİS süreci olması bu sözleşme dönemine ayrı bir önem kazandırıyor. Zira bir yandan Metal Fırtına’yı yaratan sorunlar zinciri aradan geçen zaman diliminde daha da katlanarak arttı. Diğer yandan ise yaşanan sürecin etkisi fabrikalarda hâlâ hissediliyor, metal patronları ve Türk Metal tarafından özel olarak önlemlere konu ediliyor. Başta metal işçileri olmak üzere işçi sınıfının bütününü ilgilendiren MESS Grup TİS süreci, içinden geçilen sürecin ortaya çıkarttığı çok yönlü gelişmeler, ihtiyaçlar ve geçmiş deneyimler üzerinden anlamlandırılmalı ve hazırlığa konu edilmelidir.
TİS süreci OHAL koşullarında karşılanıyor
Metal TİS sürecini OHAL koşullarında karşılıyoruz. Sermaye devletinin çok yönlü kriz içinde olduğu bir dönemde, baskı ve zorbalığın arttığı, keyfiliğin gündelik yaşamda rutin uygulama olduğu bir dönem bu. OHAL’in patronların çıkarı için kullanıldığının, kimsenin greve çıkamadığının, hemen müdahale edildiğinin açıktan AKP şefi tarafından dile getirildiği bir süreç...
Bu süreçte sermaye her koşulda sınırsız teşviklerle ihya edildi. İşçilerden toplanan paralarla oluşturulan fonlar sonuna kadar yağmaya açıldı. Vergiler alabildiğine arttırıldı. Temel yaşamsal ihtiyaçlara sürekli yeni zamlar yapıldı. Ve bu arada sosyal haklar gasp ediliyor, kölece çalışma hükümleri ağırlaşıyor, işten atmalar yaygınlaşıyor, ucuzun da ucuzu işçilik güvencesizlikle birlikte yaşamın temel bir yanını oluşturuyor vb.
Sermaye devletinin bir bütün olarak saldırdığı böylesi bir süreçte çalışma ve yaşam koşullarının giderek ağırlaşan tablosu, TİS sürecini ve işçi sınıfının bu süreç içinden kazanımla çıkabilmesini, zorunlu bir ihtiyaç olarak dayatıyor. Metal iş kolunda kapsam içi fabrikalarda alınabilecek mesafe diğer fabrikaları ve giderek sınıfın bütününü kesen kritik bir öneme sahip.
Bunun farkında olan MESS patronları, devlet ve sendikal bürokrasi yoğun bir çalışma içindeler. Metal Fırtına’dan bu yana fabrikalarda büyük bir kıyım yaşandı, baskı, sindirme operasyonları, tehditler süreklilik kazandı. Algı operasyonları yapıldı, sendika seçme özgürlüğü hiçe sayıldı. Türk Metal, MESS patronlarının elindeki en önemli denetim ve baskı aracı olarak sürekli kullanımdaydı.
Tüm bu saldırılara rağmen fabrikalarda Metal Fırtına’nın izleri silinemedi, metal işçilerinin hoşnutsuzluğu ve tepkisi dindirilemedi. Bugün için Türk Metal eliyle metal işçisinin denetime alındığı gibi bir izlenim olsa da bunun pamuk ipliğine bağlı olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.
Türk Metal’in süreç içinde bilinçleri bulandırmak için giriştiği tüm güzellemeler diğer bir dizi gelişmeyle beraber bu kaygının ürünüdür, bir yanıyla da çaresizliğin en önemli göstergesidir. Metal işçilerinin tepkisinden duyulan korku, artan sorunların, yakıcı hale gelen taleplerin basıncı, Metal Fırtına’nın etkisi vb. olgular, Türk Metal’i TİS taslağı anketleri yapmaya kadar etkisi altına almıştır. Türk Metal gerçekleştirdiği anketlerle, bir yandan taslağı beraber hazırlıyoruz görüntüsü yaratmaya çalışırken, diğer yandan da kendine uygun düşen misyonun gereği olarak işçilerin artan isteklerini bastırmak, talepleri ve beklentileri düşürmek hedefiyle hareket etti.
Türk Metal TİS taslağını açıkladı
Bütün bu sürecin ardından Türk Metal TİS taslağını açıklamış bulunuyor. Söylenen onca laf kalabalığına, ortalama %38 zam istiyoruz yaygarasına rağmen taslak metal işçisinin taleplerini karşılamaktan uzaktır. Türk Metal, taslağını güzellemelerle doldurarak, bir yanıyla da kafa karışıklıkları yaratarak süreci yürütmeye çalışıyor. Taslağı üç aşamalı kurguladıklarını ifade ediyorlar. Çekme, seyyanen zam, kıdem zammı üzerine ifade edilen bu üç aşamada; “çekme” ile “yıllardır yaşanan ücret dengesizliğini gidermenin hedeflendiği”, bunun üzerine saat ücretlerine seyyanen zam talebinde bulunulduğu ve son olarak da kıdeme göre ek zam istenildiği vurgulanıyor. İfade edilenlere göre saat ücretlerine %6,69 zam ile çekme uygulanacak. Bunun üzerine saat ücretlerine 1.75 TL seyyanen zam yapılacak. Sonra da kıdeme göre 0.15 TL fark alınacak.
Baştan belirtelim ki bu rakamların hepsi brüt ücret üzerindendir ve ifade edilen oranların hepsi alınan değil, taslakta talep edilenlerdir. Bu kadarı bile taslağı nasıl nitelendirmemiz gerektiği konusunda bir fikir vermektedir. Türk Metal’in taslağına göre bugün işe giren bir işçi yaklaşık 1750-1800 TL civarında net maaş alacak. Üzerine sosyal haklar eklenecek vb. Eski işçilerin oranının düştüğü, sürekli kıyımların yaşandığı bir süreçte fabrikada ana gövde olarak 1 ila 5 yıllık işçilerin varlığı gözetildiğinde istenilen ve üzerinde kıyamet kopartılan zam oranlarının kuş olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Açlık-yoksulluk sınırları baz alındığında, bunun üzerine yıl sonu 1400 TL asgari ücrete yeni zam geleceğini de hesaba katarak, Türk Metal’in esasta taslak olarak açıkladığı taleplerde dahi sınırını “makul” tuttuğunu söyleyebiliriz. Yani ortalama %38 zam talebi değil, bu zam talebinin kaç liraya tekabül ettiğidir önemli olan.
Taslakta açıklanan diğer maddeler ise görüntüyü şişirmek için ifade edilen, algıları bozmaya dönük hamleler olmaktan öteye gidemiyor. Sosyal haklarda %40 iyileştirme deniyor. Kurban bayramı harçlığında %60, bayramlarda çalışmaya %200... Yine yüzdelik dilimlerde büyük rakamlarla göz doldurmaya çalışılmış. Biz daha rahat anlaşılması için şunları ifade edebiliriz. 100 lira sosyal hakkınız var ise %40 eklenince 140 TL eder.
Taslakta yer alan “hafta sonu tatili Pazar günü olacak” ibaresinin, “Türkiye’nin en büyük sendikası” olarak böbürlenen bir sendikanın sermayenin saldırılarına çanak tutmasının, işçilerin tatil hakkının gasp edilmesine bile tek laf etmemesinin ardından, hiçbir anlamının olmadığını belirtelim.
Yine taslakta ifade edilen 30 günlük kıdem tazminatının korunması talebi, kıdeme dönük saldırı hazırlıklarının sürdüğü bir evrede önemlidir elbette. Ancak bu, Türk Metal için taslağı kalabalık göstermek adına yazılmış bir madde dışında bir anlam ifade etmiyor. Kıdem tartışmaları karşısında tek bir tepki süreci dahi örgütlememiş bir sendikanın TİS masasında bunu gündeme getirmesi, ihtimal olarak bile düşüktür.
Türk Metal yeni bir satışa hazırlanıyor
Mesele taslak açıklamak değil, açıkladığın taslağı almaya dönük ne yapıldığıdır. Sonuçta TİS süreci patronlarla yürütülen bir pazarlık sürecidir. Masaya bu haliyle bile bir kazanım olarak ifade edilemeyecek taslakla oturursan, pazarlıkla birlikte esasta ne alacağın muamma olur. Türk Metal’in son dönemin basıncıyla hazırladığı “makul taslağı”nın yine bir çok TİS deneyimi üzerinden bir anlamı olmadığını, MESS patronlarının ne verirlerse ona imza attığını biliyoruz, yaşadık. Hatta hangi taslakla masaya oturulacağını, pazarlığın nasıl devam edeceğini dahi kurgulanmış, birlikte üzerinde çalışılmış bir oyun olarak görmekte kimse tereddüt yaşamasın. “Makul taslakla” masaya oturursun, büyük puntolarla propaganda yaparsın, sonuçta %0’a bile imza atar, bunu yüzyılın sözleşmesi olarak anlatmaya çalışırsın. Türk Metal’in geçmişi, bugünü ve geleceği bu.
TİS süreci bütünlüklü bir mücadele süreci olmalıdır
Bugün işçi sınıfı sefalet koşullarına mahkum edilmiş durumda. Bunun için TİS süreçlerinde ücret konusu öne çıkıyor. Maaşlara ve sosyal haklara zam talebi ana tartışma ve gündem oluyor. Fakat çok yönlü bir kuşatma ve saldırı sürecinin devam ettiği bir dönemde, çalışma ve yaşam koşulları, insani ve demokratik haklar mücadelesi, bu konuda ortaya konulacak talepler de yakıcı bir biçimde kendini dayatıyor. Bu, hem güncel mücadele açısından hem de bu mücadelenin bir evresi olarak TİS süreçlerinde özel olarak gözetilmesi gereken bir başlık olmak durumunda. Zira kölece çalışma koşulları dayatılması, kiralık işçilik, esnek ve güvencesiz çalışma, iş güvenliği, sosyal-kültürel haklar vb. tümü de işçi sınıfı için hayati önemdedir.
İşçi sınıfının tek sorunu kuru maaşlarına zam yapılması değil, emeğin birçok yönüyle korunabilmesini sağlayacak önlemler içinde mücadele etmesidir. Kiralık işçilik, taşeron çalışma, esneklik hükümleri TİS süreçlerinin temel mücadele gündemleri olmak durumunda. İşçinin çıkarlarını esas alan bir taslak, aynı zamanda sermaye devletinin sosyal yıkım saldırıları karşısında kazanılmış hakları korumayı ve geliştirmeyi hedefleyen hükümler içermelidir. Kıdem tazminatının ortadan kaldırılmasını engellemek, esnek çalışma hükümlerinin uygulanmamasını garanti altına almak, keyfi işten atmaların karşısına iş güvencesi kesin hükümlerini koymak gibi… Vergi dilimi artışlarını patronların ödemesini talep etmek, çalışma sürelerini kısaltmaya çalışmak, her türlü baskı ve örgütsüzleştirme saldırısının karşısına dikilmek yine bunların arasına eklenmelidir. Keza TİS süreçleri fabrikalarda her türlü demokratik işleyişi ve özgürlük alanlarını gasp etmeye dönük saldırıların karşısında mücadeleyi güçlendirecek bir vesile haline getirilebilmelidir. Giderek TİS süreçlerini biçimsel bir seremoniye çeviren, işçilerin elini kolunu bağlamaya dönük uygulanan OHAL’e karşı durulmalıdır.
Talepler dişe diş mücadele ile kazanılabilir!
İşçi sınıfı için yakıcı hale gelmiş ekonomik, sosyal, siyasal çok yönlü talepler masa başı TİS pazarlıklarında değil, yaşamın gerçek olarak aktığı mücadele alanlarında kazanılabilir. TİS süreci süren mücadelenin bir evresidir. Sadece talep ettik, pazarlık konusu yaptık sınırında ele alınamaz. Üstelik sadece ücret sınırına daraltılamaz. Çok yönlü sorunlar karşısında çözüm, saldırıların bütünlüğünü gözeten bir bakış ile işçilerin fabrika zeminlerinde bilinçlenerek, birliğini kurarak adım adım nefes aldığı alanları genişletme çabasıdır. Sendikal bürokrasinin ayak oyunlarına ve satış hamlelerine karşı işçi sınıfının iradesini kendi eline alması, patronların karşısına taleplerinin haklılığı, meşruluğu ve yakıcılığının gücüyle çıkabilmesidir.
Elbette işçilerin haklarını kolayca vermeyecekler, sendikal bürokrasi eliyle engellemeye çalışacaklar, ama söküp almasını öğrenmek gerekiyor. Metal Fırtına bunun nasıl olması gerektiğinin örneklerini barındırıyor. Bütün bunlardan daha önemlisi ise elbette sınıfın bu süreçte ne öğrendiği, mücadele deneyimi ve birikimi olarak ne kazandığıdır. Taleplerin bütünlüğü, çalışma ve yaşam koşulları içinde ortaya çıkan yakıcılığı, kazanmak için ortaya koyduğu irade, sermayenin, devletin, sendikal bürokrasinin karşısında saflarını ne kadar güçlendirebildiği ve bütün bunlar üzerinden devrimci siyasal bilincine ne kattığıdır önemli olan. Talepler kazanılır-kaybedilir ama bu mücadele deneyimi içinde çelikleşmiş bir işçi sınıfı, sözünü daha güçlü söyleme iradesini kuşanır, gelecek için daha güçlü adım atma zemini bulur.