Kamu işçilerinin TİS süreci…

Yeni bir “orta oyunu” sergileniyor!

TİS süreçleri sendika ağaları ile sermayenin vurucu gücü olan Saray rejiminin insafına terk edildiği sürece, işçi sınıfının içine itildiği sefalet de derinleşecektir. Bu uğursuz gidişatı tersine çevirmenin yolu, işçi sınıfının TİS süreçlerini örgütlü mücadeleyi yükseltmenin imkanın çevirmesinden geçiyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 24 Nisan 2023
  • 19:00

700 bin kamu işçisini ilgilendiren Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci sessiz sedasız yürütülüyor. Bazı iş kollarında işçilerin yaptığı sembolik eylemler dışında pek bir ses duyulmuyor. Oysa 700 bin işçi aileleriyle birlikte hesaplandığında milyonlarca insanı yakından ilgilendiren bir TİS sürecidir söz konusu olan.

Karayolları, demiryolları, il özel idareleri, şeker fabrikaları, elektrik üretim santralleri, kömür işletmeleri, Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler, hastaneler ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan işçileri ilgilendiren TİS sürecini Türk-İş ile Hak-İş bürokratları yürütüyor. Malum olduğu üzere Hak-İş, bürokratlar eliyle Saray rejiminin aparatlarından biri haline getirilmiştir. Saray rejiminin ‘işveren’ konumunda olduğu dikkate alındığında, Hak-İş ağalarının işçilerin değil, karşı tarafın safında oldukları görülür.

Türk-İş’in başında bulunan Ergün Atalay ile çevresindeki ağa takımının ise Saray’ın dalkavukları oldukları, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarında oynadıkları rolden biliniyor. AKP-MHP hükümetinin iş düşmanlığı ise zaten tescillidir. TİS sürecinden yansıyanlar, yozlaşmış sendika bürokratlarının Saray’daki efendileriyle “yeni bir orta oyunu” çevirdiklerini gösteriyor.  

* * *

“2023 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü” adı altında yürütülen TİS görüşmelerinde, Türk-İş ile Hak-İş bürokratları brüt taban ücretin 15 bin liraya yükseltilmesi, bütün ücretlere yüzde 15 refah payı eklenmesi, sonrasında ise yüzde 45 zam verilmesini talep ederek masaya oturdular. Enflasyonun %100’leri aştığı koşullarda talep edilen ücret artışının reel ücretlerdeki kayıpları telafi etmesi imkansızdır.

Saray rejimi adına görüşmeleri Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) yürütüyor. Sarayı temsil eden TÜHİS ise 11 bin 500 lira taban ücreti, ilk altı ay için yüzde 30 zam önerdi.

Sendikacılar teklife ‘yumuşak’ bir tepki verdiler. Atalay anlaşamazsak gerekirse greve gideriz lafları etti. Ancak bunların görüntüyü kurtarmak için söylendiği bir sır değil. Bürokrat takımı tabandan gelen ciddi bir basınca maruz kalmadıkları için rahat görünüyorlar. Zira onlar Saray’ın göstereceği “yüce gönüllülüğe” bel bağlamış durumdalar.

Nitekim bu aşamada Saray’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin sahneye çıkıyor ve önerilen ücreti lütfedip bir nebze yükseltiyor. Bakan 12 bin lira taban ücret ve ilk altı ay için %40 teklif ediyor. Tabii hem Türk-İş hem Hak-İş şefleri hemen sahneye çıkıp Vedat Bilgin’in yaptığı teklifin “önemli ve güzel bir gelişme” olduğunu beyan ettiler. Yani herkes belirlenen sıraya göre sahneye çıkıp rolünü oynuyor.

Sendika ağaları bu “güzel gelişmeyi” yetersiz bulduklarını ifade ettiler. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ile Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan Anadolu Ajansı’na açıklama yaprak Saraya mesaj verdiler: “Üç-beş kuruş daha ekleyin sonucu tatlıya bağlayalım” anlamına gelen laflar ettiler.

Atalay, “…Bugün gelen teklifi küçümsemiyorum ama yüzde 40’ı bir geçelim istiyoruz” derken, Arslan ise, “Bu teklifi yeteriz bulduk. Sayın Bakan’ın ortaya koyduğu tavrı önemsiyoruz… Teklifin Bakan tarafından tekrar değerlendirilmesini arzu ettik... Beklentiler büyük. İnşallah bayram sonu müjdeyi veririz diye umut ediyorum” ifadelerini kullandı.

Yazılan senaryoyu tahmin etmek güç değil: Saray’ın bakanı üç-beş kuruş daha ekleyecek, sendika ağaları sahneye çıkıp işçilere sahte “müjde”yi verecekler.

Tabir uygunsa “çok ucuz” bir senaryo hazırlanmış. Ancak yazık ki, bunu bozacak, o figüranların maskelerini parçalayacak bir hareket gelişmedi. Yapılan sembolik eylemlerin bu noktada etkili olması mümkün görünmüyor.   

Bu ve benzeri “orta oyunları” bozmak, işçilerin iradesini ağa takımına ve Saray’da sefahat sürenlere dayatmak ancak sınıfın tabanda örgütlenebildiği ve talepleri uğruna mücadeleyi yükseltebildiği koşullarda mümkün olabilir. Bu TİS sürecine yüz binlerce kamu işçisi önden hazırlanmadığı, grev silahını kullanma konusunda kararlılığını gösteremediği için, kendisine dayatılacak sözleşmeyi parçalayıp atması da yazık ki kolay değil.

TİS süreçleri sendika ağaları ile sermayenin vurucu gücü olan Saray rejiminin insafına terk edildiği sürece, işçi sınıfının içine itildiği sefalet de derinleşecektir. Bu uğursuz gidişatı tersine çevirmenin yolu, işçi sınıfının TİS süreçlerini örgütlü mücadeleyi yükseltmenin imkanın çevirmesinden geçiyor.