20 Mart’ta tek adamın imzaladığı bir gece yarısı kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi feshedildi. Tek adam rejiminin kadın düşmanı, gerici politikalarının bir parçası olarak değerlendirilebilecek bu karar 1 Temmuz’da yürürlüğe girdi. İstanbul Sözleşmesi’nin iptali uzun süredir AKP-MHP iktidarının gündemindeydi. AKP şefi Erdoğan’ın, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’le seçim ittifakı kapsamında yaptığı görüşmenin ardından sürece hız verildi. Nitekim Saadet Partisi’nin yayın organı Milli Gazete, kararı “Aile düşmanı sözleşme çöpe atıldı!” başlığı ile duyurdu. Bu gerici koroya bir dizi cemaat vb. katıldı. Cüppeli Ahmet’ten pedofiliyi savunan sözde öğretim görevlisi Bedri Gencer’e, Nur Cemaati’ne kadar pek çok dinci-gerici isim-cemaat Erdoğan’a teşekkürlerini ilettiler. Yeni hedef olarak da 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun belirlendi. Gerici güruhlardan “Sırada 6284 var” çağrıları yükseldi.
6284 Sayılı Kanun, İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının hemen ardından 20 Mart 2012’de yürürlüğe girdi. Yasanın 1. Maddesinin a bendinde de İstanbul Sözleşmesi’ne atıfta bulunularak, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.” denilmektedir. Kısacası dinci-gerici odakların 6284 Sayılı Kanun’u hedef alması şaşırtıcı değildir. İstanbul Sözleşmesi’ni “sapkınlık sözleşmesi” olarak nitelendirip aile yapısını tehdit ettiğini ilan edenler 6284’ü İstanbul Sözleşmesi’nin devamı olarak görmektedir.
6284 Sayılı Yasa, İstanbul Sözleşmesi kadar kapsamlı olmasa da ve konunun uzmanlarının belirttiği gibi, bir dizi eksiklikler barındırsa da kadına ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek, şiddet mağdurlarını korumak için koruyucu-önleyici tedbirler ve şiddet uygulayanlara karşı yaptırımlar getirmektedir. Diğer yandan tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi 6284 mevcut haliyle dahi tam olarak uygulanmamaktadır. Bir dizi araştırma bunu ortaya koymaktadır. Pek çok kadın örgütü de 6284’ün uygulanması için çalışma yürütmektedir. Kısacası 6284 hem kapsam hem de uygulama konusunda yetersiz bir yasa olarak karşımızda durmaktadır. Ama bu haliyle dahi tek adam rejimini ve dinci-gerici odakları rahatsız etmektedir.
Kadını ailenin ve sermayenin kölesi olarak gören, çifte sömürüsünden beslenen zihniyet nasıl ki kadınların kazanılmış tüm haklarına göz dikiyorsa 6284’e de göz dikmektedir. Kuşkusuz bu kadın düşmanı politikalar tek adam rejiminin diğer sömürü, rant, talan, baskı politikalarından bağımsız değildir. İşçi sınıfına, gençlere, Kürt halkına, doğaya saldıran yağmacı-sömürücüler mücadele dinamiği en yüksek kesim olan kadınları sindirmek, denetim altına almak için her geçen gün daha da saldırganlaşmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin iptali süreci kadınlara haklarını korumak, uygulatmak ve daha fazlasını kazanmak için ne yapılması gerektiğini göstermiştir.
Azra Gülendam Haytaoğlu, Emine Gökkız... Her gün vahşice gerçekleşen kadın cinayeti haberlerinin alındığı bu günlerde kadınların örgütlenmekten, mücadele etmekten, sokaklarda olmaktan başka seçeneği yoktur. Verilen mücadelenin başta işçi sınıfı olmak üzere ezilen diğer kesimlerle birleşmesi, tek adam rejiminin topyekûn saldırılarına karşı topyekûn direniş bakış açısı ile verilmesi kazanımların elde edilmesini kolaylaştıracaktır. Kadınların 6284 ve diğer yasal haklarını korumalarının, bunları uygulatmalarının ve daha fazlasını kazanmalarının başka bir yolu yoktur. Sınıf devrimcilerinin de bu akış açısı ile mücadeleyi büyütmek için tüm imkanlarını seferber edebilmesi, diğer yandan da işçi-emekçi kadınlara gerçek ve kalıcı çözümün sosyalizmde olduğu çağrısını yükseltmesi gerekmektedir.