Gerici-faşist rejimin iktidarını kolayından terk etmek istememesinin bir nedeni de ranttır. Gerici-faşist rejimin başı Erdoğan, 21 yıldır kendi yakın çevresi ile birlikte yandaş sermaye gruplarını, cemaatleri-tarikatları zenginleştirmiştir. Bu zenginliği büyük oranda yıllardır sürdürdükleri rant politikalarından sağlamışlardır. Rant politikalarına kılıf uydurmak için yasaları kendi çıkarlarına göre düzenlemişlerdir. Vazgeçemedikleri işte bu ranttan elde ettikleri muazzam zenginliktir. Öte yandan korktukları; yasal ancak emekçiler nezdinde meşru olmayan bu büyük suçların hesabını verme ihtimalleridir.
Rant, talan, yağma ve yalan üzerine kurulu gerici-faşist rejimin sebep oldukları büyük deprem yıkımının 4’üncü gününde başlattıkları ihaleler hiç hız kesmeden sürüyor. Arama-kurtarma çalışmaları için bu kadar acele edilmezken yıkımdan rant devşiren gerici-faşist rejim “acele kamulaştırma” adı altında emekçilerin topraklarına el koydu.
Yıkımın sorumlularına ödül!
Kamu İhale Bülteni’nde ve basına yansıyan haberlere göre deprem illerinde yapılan ihalelerin adresleri oldukça tanıdık. AKP’nin semirttiği çetelerin aldıkları ihalelerle yaptıkları yolların, şehir hastanelerinin, okulların, havaalanlarının akıbeti belli. Erdoğan’ın “Erzurum’a çağ atlatacak tesis” diyerek açtığı ancak 3 yıl sonra çöken kayak pistini yapan şirket bunlardan biri. Bir diğeri Erdoğan'ın sahte temel atma töreni yaptığı Defne Hastanesi’nin ihalesini alan şirket. Bir başkası depremde oluşan çatlakları sıvayla kapatarak rapor almaya çalışan şirket. Yine aralarında bölgede daha önce yaptıkları okulların depremde kullanılamaz hale geldiği şirketler de var. Bu şirketlerin yaptıkları usulsüzlerle ilgili bir yaptırım olmazken, diğer yandan yıkımın ardından bir kez daha milyarlarca liralık ihale verilerek ödüllendirilmesi bu rejimin kuralı haline gelmiştir.
Rantın yasası
Yapılaşmanın önemli bir rant alanına dönüştüğü AKP iktidarı döneminde, inşaat sektörü devasa bir büyüme yaşamıştır. İnşaat sermayedarlarının kârları katlanırken öte yandan karşılaştıkları birtakım yasal zorluklar da gerici-faşist rejim tarafından yapılan yeni düzenlemelerle kolayca aşılmıştır. Meslek odalarının yetkileri elinden alınmış, mahkemelerde verilen itiraz kararları görmezden gelinmiş, imar afları çıkarılmış, emekçilerin itirazları jandarma, polis, yargı eliyle bastırılmıştır. Sonuç olarak inşaat sektörü, yandaş sermayedarlara devasa kaynak aktarımının aparatı haline getirilmiştir. Bu aktarımın “yasal” dayanağı ise 21/b maddesidir. Söz konusu madde; doğal afetler, salgın hastalıklar, can ve mal kaybı tehlikesi olduğu durumlarda acele ihalelere izin veriyor. Ancak afet olsun-olmasın her türlü ihale bu maddeye sığınılarak yapılıyor. Cezaevleri, otoyol, hastaneler, köprüler, havaalanları gibi “çılgın” ve “mega” projeler için açılan ihalelerle milyarlarca lira kamuoyunda 5’li çete olarak bilinen inşaat sermayedarlarına aktarılıyor. Dolayısıyla deprem gibi “doğal afet” durumunda bölgede alelacele yapılan ihaleler tümüyle “yasal” bir çerçeveye oturuyor. Daha depremin 4’üncü gününde enkaz altında kurtarılmayı bekleyen binlerce insan varken başlayan ihaleler, depremzedelerin acil ihtiyaçlarının sürdüğü günlerde de devam etmiş, seçimden birkaç gün öncesine kadar sürmüştür. Bu durum gerici faşist rejimin depremi “Allah’ın lütfuna” çevirdiğinin ve bitmek bilmez doyumsuzluğunun yalnızca küçük bir örneğidir.
* * *
Önümüzdeki günlerde gerici-faşist rejimin sandıkta bir nöbet devri gerçekleştirmesi durumunda yerine gelenlerin nasıl bir politika izleyecekleri belli değil. Sundukları boş vaatler dışında bir programları görünmüyor. Ancak gerici-faşist rejim devam ederse rant, yağma ve talan konusunda seçimlerden de aldıkları güçle çok daha pervasız davranacakları kesindir. Rant düzeni sürdükçe pervasızlığın dozu değişse de emekçilerin payına düşen yıkım değişmeyecektir. Emekçiler kendilerine dayatılan bu yıkım ve rant düzenine karşı mücadeleyi yükseltmedikçe yoksulluktan ve ölümden kurtulamayacaktır.