Yasaklar “yok hükmünde”, yaşananlar “Kanun Hükmünde!”

Gerici-faşist iktidar işçilerin, emekçilerin, kadınların, Kürtlerin, Alevilerin ve tüm hak arayanların düşmanı olduğunu Altın Portakal Film Festivali sürecinde sergilediği tutumlarla bir kez daha göstermiştir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 08 Ekim 2023
  • 19:00

Ortalıkta “sanatçıyım” diye dolaşıp sarayın kanlı sofrasına elini bulaştıranların sayısı az olmasa da tek adam rejiminin baskı ve yasaklarına boyun eğmeyen sanatçılar da var. Festivaller yasaklandı, ödül törenlerinde yapılan konuşmalar hedefe çakıldı, kadın düşmanı ve sanatı despotlara biat etmek sanan düşkün tipler Devlet Tiyatroları’nın başına getirildi.

Bu sistemde biat edenler Sarayın çöplüğünden beslenirken, onurlu sanatçı duruşu sergileyenler ortaçağ artığı gericiliğin linç kampanyalarına maruz kalıyor. Bu atmosferde gerçekleştirilmesi planlanan Altın Portakal Film Festivali sürecinde yaşananlar, gerçekleri görmeye ve duymaya tahammül edemeyen yasakçı zihniyetin histerisini bir kez daha gözler önüne serdi.

7-14 Ekim tarihleri arasında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin 60.’sı gerçekleştirilecekti. “Malum film” yüzünden tartışmalar çıktı ve sonunda festival iptal edildi. “Malum filmin” ismi: Kanun Hükmü. Kanun Hükmü, Doktor Yasemin Demirci ile öğretmen Engin Karataş üzerinden 2015 ve sonrasında KHK’lar ile meslekten ihraç edilen ve soruşturmalar geçirenlerin hikayesini anlatıyor. Festival iptal edilmeden önce belgesel hedef alınarak şunlar yaşanmıştı:

-Ulusal Belgesel Yarışması kategorisinde bulunan, yönetmenliğini Nejla Demirci’nin yaptığı film “hukuki süreç devam ettiği” gerekçe gösterilerek festival kapsamından çıkarıldı.

-Yönetmen, “Kanun Hükmünde Kararnameler ile kamu görevinden çıkarılan hekim Yasemin ve öğretmen Engin’in ihraç sonrası verdikleri mücadeleyi anlatan Kanun Hükmü/The Decree belgeselimiz ani bir karar ile 60. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ulusal Belgesel Yarışması seçkisinden kaldırıldı. Hekim Yasemin ve öğretmen Engin Karataş hakkında kesinleşmiş herhangi bir yargılama söz konusu değilken festival mazeret olarak belgeselin bir karakterinin yargı sürecinde olduğunu iddia ediyor” diye açıklama yaptı.

-Yaşanan durumun sansür olduğunu belirten jüri üyeleri “Filmi ya geri alın ya da biz yokuz” diye açıklama yaptılar. Jüri üyeleri, “Filmlerde suç unsuru arayan bakışı ve sansür yaptırımının normalleşmesini kabul etmediklerini; festivalin topluma ait olduğunu; demokratik ilkelerden ve ifade özgürlüğünden ödün verilemeyeceğini; festivalin sanatçılar için güvenli bir alan olmayı sürdürmesi gerektiğini; film geri alınana kadar festivalde yer almayacaklarını” ilan ederek jüri üyeliğinden çekildiler.

-Jüri üyelerinin ardından filmleri yarışacak yönetmenler de filmlerini çektiler.

-Tepkilerin ardından “Kanun Hükmü filminde yer alan kişiyle ilgili yargılama sürecinin devam etmediği tespit edildiğinden belgeselin seçkiye geri alındığı” festival yönetimi tarafından duyuruldu.

-Sarayın Kültür ve Turizm Bakanlığı, zaman sektirmeden “FETÖ terör propagandası yapılmasına vesile olacak bu durumu kınadıklarını” ilan ederek festivalden çekildi. Sarayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç hemen bu kararı alkışladı ve “Bir film festivalinde terör örgütü propagandası yapılmasına izin verilemeyeceğini” vaaz etti. Sarayın Gençlik ve Spor Bakanlığı da geri durmadı ve spor salonlarının festival için tahsisini iptal ettiğini açıkladı.

-Kanun Hükmü filmi, festivale geri alındığı günün akşamına yeniden festival kapsamından çıkarıldı.

-Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Kanun Hükmü için “malum film” ifadesini kullandığı açıklamasında, yaşananları bahane ederek festivali iptal etti. Böylece CHP’li Böcek, Saray rejiminin tacizleri karşısında diz çökmüş, gericiliğin sansür saldırısını kolaylaştırarak utanç verici bir duruma düşmüştür.

***

Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin iptal edilmesine neden olan Saray rejiminin baskı ve tacizleri, gerici saldırganlığın zıvanadan çıktığını gözler önüne serdi. Biat etmek yerine onurlu duruş sergileyenlerin, emekçilerden/ezilenlerden yana tutum alanların, hakkını arayanların gözaltına alındığı/tutuklandığı Türkiye’de, artık sanatın da pervasızca hedefe alınmaya başlandığı görülmektedir. Bu ülkede yaşanmış bir olayın bir filme konu olmasına, tek adama dayalı rejimin zorba zihniyeti tahammül etmiyor. Duymaya, görmeye tahammül edemeyenler bir düşünsünler; birileri bu gerçekleri yaşadı! Üstelik yaşananlardan bizzat tahammül etmeyen zihniyet sorumludur.

***

Önemli belgeselcilerden John Grierson, belgesel sinema için, “gerçeğin yaratıcı yorumudur” der. Belgesel sinema için “hakikat arayışı” diyen Peyami Çelikcan ise “Türkiye’de Belgesel Sinemanın Kısa Tarihçesi” isimli makalesinde şunları söyler: “Belgesel filmler gerçeği sadece yansıtmakla kalmaz, gerçekliği sorgular ve yorumlar. Amacı hakikate ulaşmaktır. Belgeselci kendi hakikat arayışına izleyiciyi ortak eder çektiği filmle. Dolayısıyla belgesel sinema, hakikat arayışının bir aracıdır. Derdi gerçeğin kendisi değil, gerçeğin ne anlama geldiğidir.”

Gerici-faşist iktidar işçilerin, emekçilerin, kadınların, Kürtlerin, Alevilerin ve tüm hak arayanların düşmanı olduğunu Altın Portakal Film Festivali sürecinde sergilediği tutumlarla bir kez daha göstermiştir. Unutmamak gerekir ki sanatta ve sanatçıda olması gereken temel özellik eleştirebilme gücüdür. Toplumsal bir gerçekliğe parmak basmayan, toplumun sorgulamasına katkı sunmayan sanat, karanlığın aralanmasına yardımcı olamaz.  

AKP-MHP iktidarının zorbalıkları “unutulmaz gerçekler” olarak belgelidir. Kanun Hükmünde Kararnamelerle yok edilen geleceklerin hesabı elbette sorulacaktır. Yasaklar yok hükmünde, yaşananların bir parçası ise Kanun Hükmündedir!