Sermaye devletinin tarihi, katliamlar tarihidir. Suphiler, Dersim, Maraş, Çorum, hapishaneler, Gazi, Gezi, Roboski ve 10 Ekim gibi katliamlarla dolu bir tarihtir bu.
Sivas katliamının üzerinden 30 yıl geçti. 30 yıldır ilerici, devrimci güçler, Alevi örgütleri ve katledilen/yakılanların yakınları katliamın faillerinden hesap sormak için mücadelelerine kesintisiz bir biçimde devam ediyorlar.
2 Temmuz Sivas katliamının katillerini sermeye devleti hep korudu ve kolladı. Sermaye devleti çeşitli vesilelerle bu tutumunu bugüne kadar hep sürdürdü. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, yaşananın bir “Alevi-Sünni çatışması değil, münferit bir olay olduğu”nu dile getirirken dönemin Başbakanı Tansu Çiller “çok şükür, otel dışındaki halkımız zarar görmemiştir” dedi. Bu açık tutuma katilleri yargılamayı 3-5 piyona indirgeyerek yargı süreci eşlik etti. Daha düne kadar ağırlaştırılmış müebbet cezası alan Sivas katliamının katillerinden biri olan Ahmet Turan Kılıç, bizzat Tayyip Erdoğan’ın kararı ile af edilerek tahliye edildi. Ayrıca uluslararası hukuka göre “insanlık suçu” kapsamına giren bu katliamın mahkeme süreci zamanaşımına uğratıldı. Yargılama süresince saymakla bitmeyecek sayısız hukuksuzluklar yaşandı. Bir başka hukuksuzluk örneği de duruşmalara katılmak isteyenlerin mahkeme salonlarına alınmaması ve bu tutuma karşı direnenlere saldırılmasıdır.
Gerici-faşist iktidar da 2 Temmuz anmaları dahil olmak üzere bugüne kadar yaşanan tüm katliamlarda yitirilen canların anılmasını polis zorbalığıyla hep engellemeye çalıştı. Anmaları düzenleyen ve anmalara katılan kişilere davalar açarak gözdağı vermeye çalıştı. Geçtiğimiz günlerde Mamak’ta gerçekleştirilen anma etkinliğinde ses sistemini kapatarak anma etkinliği engellenmeye çalışılırken, İstanbul’da gerçekleştirilecek 2 Temmuz anma etkinliği yasaklandı.
* * *
Açık ki ölüm ve sömürü düzeninde yaşıyoruz. Ve öylesi bir düzen ki bir taraftan iliklerimize kadar sömürüyor, açlığa, yoksulluğa, kölece yaşam ve çalışma koşullarına mahkûm ediliyoruz. Diğer taraftan Kürt, Türk, Alevi, Sünni gibi alt kimliklerle paramparça ediliyoruz. Yanı sıra yitirdiğimiz canlarımızı anmamıza da tahammül edemeyerek vahşice saldırıyorlar.
Medyasıyla yalanlar uyduruyor, ordusu ve polisi ile saldırıyor, meclisi ile sözde demokrasicilik oyunu oynuyorlar. Yasadışı çeteler eliyle cinayetler ve toplu katliamlar organize ediyorlar. Sivas’ta, Maraş’ta, 10 Ekim’de ve daha birçok katliamda olduğu gibi.
Şunu asla unutmamalıyız: Kapitalist düzen var olduğu sürece, yeri, zamanı ve biçimi değişse de toplu katliamlardan kurtulmamız mümkün değildir. Çünkü bu düzen ölümden, kandan, vahşetten ve halkları birbirlerine karşı düşmanlaştırmaktan besleniyor.
Sivas’ta ve diğer katliamlarda yitirdiğimiz tüm canlarımızı anmalı ve asla unutmamalıyız. Bu düzenden hesap sormamız ve yeni katliamların önüne geçebilmemiz ise ancak katillerden hesap sorarak mümkün olacaktır.
F. Deniz