Servet ve sefalet kutuplaşması derinleşiyor

Saray rejiminin ekonomi politikaları kapitalist sömürücü asalaklar için rant ve kâr getirirken geniş yığınlar için felaket düzeyinde yoksulluk ve yıkım anlamına geliyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 30 Haziran 2024
  • 19:00

Ekonomik-mali krizin faturası giderek kabarıyor. Açlık sınırının altında kalan ücrete çalışmak zorunda bırakılan milyonlarca işçi-emekçi, en temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz oldu. Emekçiler ay sonunu getirebilmek için fazla mesai, ek iş, borçlanma vb. gibi yöntemlere başvuruyor. Milyonların yaşamını derinden etkileyerek sefalete ve yıkıma dönüşen kriz artık içinden çıkılmaz bir hale dönmüş durumda.

Sermaye devletinin Hazine ve Maliye bakanı Mehmet Şimşek’in Orta Vadeli Program (OVP) kapsamındaki yeni ekonomi politikası ise işçi-emekçilere karşı tam bir yıkımı dayatıyor. Zaten yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında düşük ücretlere mahkum edilen milyonları, en iyi senaryo ile felakete sürüklüyorlar.

Orta Vadeli Program’ın bel kemiğini oluşturan ve sıklıkla bahsettikleri “Vergiyi tabana yayma” politikası, krizin faturasını geniş işçi emekçi yığınların sırtına yüklemekten başka bir şey değildir. Katma Değer Vergisi (KDV) oranları, barınma, gıda, sağlık, eğitim vb. temel ihtiyaçlardan alınan %8’lik KDV oranı %10’a ve bunların dışında kalan genel KDV oranı ise %18’den %20’ye çıkarıldı. Milli gelirin yaklaşık %70’ini oluşturan dolaylı vergiler üzerinden yapılan bu artış, en dar anlamda dahi vergi yükünün işçi-emekçi ve yoksulların sırtına bindirildiğinin kanıtıdır.

Saray rejimi gözü dönmüş bir şekilde saldırırken büyük kapitalist şirketler kâr rekorları kırmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından Türkiye’nin 2023 yılı “500 büyük sanayi kuruluşu” listesi yayımlandı. Yayımlanan rapora göre bu 500 şirketin toplam kârı yaklaşık 1 trilyon liraya ulaşmış durumda. Kriz geniş yığınları giderek daha da yoksullaştırırken bu sömürücü asalaklar kâr rekorları kırmaya devam ediyor.

İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı verilere göre bu 500 şirkette çalışan işçilerin aldığı ortalama ücret 28.000 TL civarında iken, tek bir işçinin kapitaliste kazandırdığı yıllık kâr 1 Milyon 166 bin TL gibi bir rakama tekabül ediyor. Listenin birinci sırasında buluna Koç sermayesine ait Tüpraş üretimden gelen 484 milyarlık satış gerçekleştirdi. Peşinden yine Koç sermayesine ait olan Ford Otosan 238 Milyar satış gerçekleştirdi. Liste her biri yüz milyarlarca lira satış gerçekleştiren, Star Rafineri, İstanbul Altın Rafinesi, Toyota Otomotiv, Oyak Renault, Arçelik, Mercedes-Benz Türk diye devam ediyor…

Kapitalistlerin bu denli azgınca sömürüsüne karşı, sermaye iktidarı hâla da doymak bilmez bir şekilde işçi-emekçilere saldırıyor. Bir taraftan OVP ile İMF programları uygulanırken diğer taraftan kapitalist şirketlere vergi muafiyetlerinden borç silmeye, rant alanlarının peşkeş çekilmesinden kamu bankalarından geri ödemesiz krediler vermeye kadar her türlü imtiyaz sağlanıyor.

Asgari ücretli işçiyi açlık sınırının altında kalan bir ücrete mahkum eden sermaye düzeni, “Bu acı reçeteyi hep birlikte göğüsleyeceğiz, çünkü hepimiz aynı gemideyiz” vb. söylemlerle emekçilerle alay ediyor. Fakat acı reçete dedikleri şey, yukarıda da görüldüğü gibi kapitalist sömürücü asalaklar için rant ve kâr getirirken geniş yığınlar için felaket düzeyinde yoksulluk ve yıkım anlamına geliyor.

Sermaye sınıfı ve onun iktidarı bütün bu pervasızca saldırılarını işçi sınıfının örgütsüzlüğünden güç alarak hayata geçiriyor. Dolayısıyla, işçi sınıfı ve emekçiler kendilerini hedef alan kapsamlı yıkım saldırılarını geri püskürtmek istiyorsa kapitalist sömürüye ve sermaye düzenine karşı örgütlü, birleşik, kitlesel, fiili-meşru mücadeleyi büyütmelidirler.

K. Torlak