31 Mart’ta halk, kendini topluma dayatan 22 yıllık ceberut AKP zihniyetine ağır bir darbe indirdi. Devletin fiziki ya da yargı şiddetini kullanarak birçok kentte “milletin iradesini” ayaklar altına alan saray rejimi, mazbataları hezimete uğramış AKP adaylarına verdi. Bu küstahlık, Antakya başta olmak üzere iradesi çiğnenen halkı rahatsız etse de din bezirganlarının hezimetini zerre kadar hafifletmez.
Seçim hezimetinin yarattığı tedirginlik, “imaj düzeltme” hamlesi yapmaya çalışan AKP-MHP rejimini daha da batırdı. Siyonist savaş çetesinin Gazze’deki soykırımı 7. ayına girdikten sonra saray rejimi, İsrail’le yapılan ticarete kısıtlama getirdiğini ilan etti. İsrail’e satışı kısıtlanan ürünlerin listesini açıklayan AKP şefleri, imaj düzeltmek bir yana, baltayı taşa vurdular. Zira diğer ürünler bir yana, Gazze üzerine bomba yağdıran İsrail savaş uçakları ile jetlerinin yakıtının bile Türkiye tarafından sağlandığı ortaya çıktı. Herkes şunu gördü; saray rejimi 6 aydır soykırımcı İsrail’le suç ortaklığı yapıyor.
İktidarın Gazze’de işlenen savaş suçlarına ortak olduğunu resmen ilan etmesi, toplumun farklı kesimleri ve siyasal güçler tarafından sert ifadelerle eleştirildi. Ortaya çıkan kepazelikleri örtme telaşına düşen AKP şefleri, ipe-sapa gelmez açıklamalar yaparak “suçüstü yakalanma” tuh hali içinde olduklarını daha da belirgin hale getirdiler.
AKP şeflerinin bazıları bu malların Filistinlilere satıldığını iddia ederek, riyakarlıkta sınır tanımadıkların birkez daha gösterdiler. İsrail’e uçak benzini, jet yakıtı satıyorlar ama utanmadan “bu mallar aslında Filistinlilere gidiyor” diye açıklama yapıyorlar.
Sarayın Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ise pişkinlikte emsallerinden daha yaratıcı olduğunu kanıtladı. Bu kişi, İsrail’in 31 Mart seçim sonuçlarından memnun olduğunu keşfetti. İsrail’le suç ortaklığı yapan dinci takımının oyuncularından biri olan Yusuf Tekin, yaptığı keşifle Gazze’yi bombalayan jetlere yakıt taşıdıklarını unutturabileceğini sanıyor.
AKP şeflerinden bir diğeri ise, Erdoğan’ı “mazlumların babası” diye takdim ederek, Gazze’ye en büyük yardımı yaptığını söyledi. Bu pişkin zat, “büyük reisin” altı aydan beri İsrail hava bombardımanları altında bulunan “mazlum Filistin halkına” hangi alanda yardım ettiğini açıklamadı. Belli ki en başta gönderilen jet yakıtı ve uçak benzinini kast ediyor. “Mazlumların babası” Erdoğan öyle basit ürünlerden oluşan yardımlar göndermez. Jet yakıtı, uçak benzini, fiber optik kablolar, demir çelik, dozerler gönderir. Bu arada geçtiğimiz haftalarda açıklanan Forbes’in “En zenginler listesi” içinde yer alan sarayın damadı Selçuk Bayraktar’ın kardeşi Haluk Bayraktar da bu vesile ile sahneye çıktı. Bu kapitalistin yönettiği Baykar adlı şirketin İsrail’e satılan jet uçağı yakıtını sağladığı kanısını güçlendiren pek çok veri var. Bunların medya ifşa edilmesi, “dindar” kapitalisti telaşlandırmış görünüyor. Böylesine karlı bir ürünün damadın kardeşine bahşedilmesi, saray rejiminde “olağan” teamüllerden biri. Bayraktar, AKP’li pişkin takımının en azgını olduğunu gösterdi. Üst perdeden konuşan ve “bir taşla iki kuş vurma” hesabıyla hareket edecek kadar pervasız olan bu kişi İsrail’le suç ortaklığını reddederken, İstanbul’da Erdoğan’a hayatının en büyük hezimetini yaşatan Ekrem İmamoğlu’na da saldırdı. Bu “yandaş” kapitalist, Amerikan Büyükelçisi Jeffry Flake ile beraber ABD savaş filosuna ait dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford’un güvertesinde poz verecek kadar “mühim” bir kişidir. Herhalde bu “özgüven” de oradan kaynaklanıyor. Ancak suçüstü yakalananların çok sert tepkiler verdiği dikkate alındığında, bu saldırgan üslup, Bayraktar'a yapışan “soykırımcı İsrail’le suç ortaklığı” lekesini temizlemeye yetmediği gibi şüpheleri daha da arttırdı.
Tüm bunlar yetmemiş olmalı ki, AKP şefinin kendisi de pişkinler korosuna şeflik yapmak için sahneye çıktı. AKP’lilere nutuk çeken Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
“…İnşallah bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Filistin davasına sahip çıkmaya, Gazzeli mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz…Ülkemizin Gazze ve Filistin için tüm imkanlarını nasıl seferber ettiğini ülkemizdeki istismarcılar görmese de sahadaki mazlumlar çok iyi görüyor…”
Birkez daha şefliğini gösteren Erdoğan, pişkinler arasında birinci olduğunu kanıtladı. Altı aydan beri Gazze’ye bomba yağdıran İsrail jetlerine yakıt savaş uçaklarına benzin taşıyıp “Gazzeli mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz” diyebilmek için, herhalde kişinin AKP şefi olması gerekiyor.
Saray rejimi, AKP’nin “küçük ortağı” olan faşist MHP şefi Devlet Bahçeli’yi de sahneye çıkardı. Ancak bir faşist için İsrail’le suç ortaklığı yapmak dert edilecek bir konu olmadığı için, tehditler savurarak rolünü oynadı. İhtiyaç hasıl olduğunda rolünü oynamak için sahneye sürülen Devlet Bahçeli, bu defa da 31 Mart hezimetinden hareketle tehditler savurdu. Sandıkta kazanmanın bir şey ifade etmediğini söyleyen MHP şefi, saray rejiminin faşist dişlerini gösterdi.
AKP şefleri riyakarlıktan pişkinliğe koşarken, Devlet Bahçeli’nin tehditlerinden MHP’li bir başka faşistin CHP lideri Özgür Özel’i “ölümle” tehdit edecek derecede zıvanadan çıkması, kokuşmuş rejimin sarayında işlerin yolunda gitmediğine, tam bir histeri halinin hakim olduğuna işaret ediyor. Bu halin çöküşe vardırılabilmesi için kitlelerin sandıkta gösterdikleri “pasif” tepkinin “aktif” bir şekilde eylem alanlarına taşınması gerekiyor.