7 Ekim’den beri Gazze’de soykırım yapan Siyonist İsrail ile AKP-MHP rejiminin ilişkileri farklı açılardan tartışmalara konu oluyor. Bu tartışmaların gündemde kalmasının nedeni, iktidarın Filistin konusunda kaba riyakarlığa dayalı bir politika izlemesidir.
AKP şefi Tayyip Erdoğan ile önde gelen bazı müritleri attıkları her nutukta Filistin halkından yana oldukları havası estiriyorlar. Saraydan beslenen dinci-gerici medya ise hem sorunu “din çatışması” parantezine sıkıştırıp çarpıtıyor hem Filistin halkının savunucusu pozları takınıyor. Tüm bu riyakarca vaazlara, dinci medyada yazılıp çizilenlere rağmen Gazze’de soykırım yapan siyonist rejime karşı en ufak bir yaptırım uygulamayan saray rejimi, İsrail’le ticareti arttıran icraatlara ise devam ediyor. Bu kadar riyakarlığa dünyada pek az rastlanır: AKP-MHP rejimi, İsrail’in Filistin halkını soykırıma uğrattığı savaştan bile rant devşirecek kadar düşkün ve gayrı insani olduğunu sergilemekte bir sakınca görmüyor.
“Sermaye sahipleri ayağını denk alsın!”
2024 yılının ilk günü AKP şefi Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın başını çektiği bir yığın dinci-gerici kurum, tarikat, vakıf vb. oluşumların katıldığı “Filistin’e destek mitingi” yapıldı. Sabah namazı çıkışında mitingi başlatan gericiler, Filistin için bir takım demagojik laflar etseler de esas dertlerinin hilafet çağrısı yapmak olduğunu gizlemediler. İsrail karşıtı “keskin” laflar etseler de Filistin halkına uygulanan soykırımı, hilafet talebini dile getirmenin bir aracı olarak kullandılar.
Mitingde riyakarlığın tüm sınırlarını altüst eden kişi, Erdoğan’ın oğlu oldu. Bilal Erdoğan, mitingde yaptığı konuşmada, 7 Ekim sonrası Filistin’de yaşananları soykırım olarak niteledi. İsrail’i Nazi Almanya’sına benzeten oğul Erdoğan, “Filistin davası sürdükçe boykota devam edeceğiz ki sermaye sahipleri ayağını denk alsın” dedi.
AKP şefinin oğlunun bu tür laflar etmesi doğal olarak garipsendi. Zira İsrail’le ticaret yapan şirketlerin ezici çoğunluğu saray rejimi ve AKP’ye yakın kişilere aittir. Daha vahim olanı, Gazze’de çocukların üstüne bomba yağdıran İsrail savaş uçaklarının yakıtını taşıyanlar arasında damat Albayrak ile Burak Erdoğan’a ait şirketlerin de olmasıdır. Büyük ihtimalle kendisi de bu ticaretten pay alan Bilal Erdoğan’ın İsrail’e karşı “sert” ifadeler kullanması, din istismarı üzerinden siyaset yapanların ne kadar riyakar ve ahlaksız olabileceğini göstermesi açısından çarpıcıdır. Bu kadar pişkinlik, bu kadar riyakarlık, bu kadar vicdansızlık kapitalist bir tüccar için bile fazla sayılır.
“İsrail’e ihracat yüzde 34,8 oranında arttı”
Din istismarcısı tüccar takımının kepazelikleri, Bilal Erdoğan’ın ucube laflarıyla son bulmuyor, bu zincir uzayıp duruyor. Saraya yakınlığıyla bilinen şirketlerin siyonist İsrail rejimiyle geliştirdikleri “yağlı” ticaretin teşhir edilmesi AKP-MHP rejimini rahatsız edecek boyuta ulaşınca, sansür uygulamaya başladılar. Zira Tayyip Erdoğan İsrail’e ağır ithamlarda bulunurken, kendisinin kanatları altına sığınmış olan kapitalistler, İsrail ordusuna soykırım yaparken ihtiyaç duyduğu malzemeleri tedarik etmeye devam etti. Pek çok kişi veya çevre tarafından tiksintiyle karşılanan bu kaba riyakarlığa saray rejiminin bulduğu “çözüm”, İsrail’le yapılan ticarete dair haber ya da eleştirilere yasak getirmek oldu.
Konuyla ilgili haberlere sansür uygulanırken, İsrail’le ticaret dolu-dizgin devam etti. Sarayın Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan veriler, soykırımcı siyonistlerle yapılan ticaretin devam etmekle kalmadığını, yılın son ayında büyük bir artış gösterdiğini de gözler önüne serdi.
Karar yazarı İbrahim Kahveci'nin aktardığı Ticaret Bakanlığı verilerine göre, kasım ayında 319,5 milyon dolar olan İsrail’e ihracat aralık ayında yüzde 34,8 oranında artarak 430,6 milyon dolara yükseldi. Petrolün yanı sıra, İsrail’e halen demir-çelik, çimento, otomotiv, plastik ürünler, tekstil, elektronik ekipman, silah, mühimmat gibi kalemler ihraç edilmektedir.
Aralık ayında görülen %34,8’lik artış, Gazze’deki soykırımın devamı için gerekli malzemelerin çoğunun saray rejiminin açtığı kanallardan İsrail’e taşındığını gözler önüne seriyor. İsrail’e silah, mühimmat gibi savaş malzemeleri taşıma merkezi olan Türkiye’deki ABD ve NATO üsleri de tıkır tıkır işliyor. Soykırımcı siyonistlere istihbarat sağlayan Kürecik üssünde de herhangi bir aksama yaşanmış değil.
AKP’nin iktidara geldiği 2002’de iki ülke arasındaki ticaret hacmi 1,41 milyar dolar iken 2022’de 8,91 milyar dolara kadar çıkmış. Yani yüzde 500’ün üzerinde artış yaşanmış. Hal böyleyken AKP-MHP rejimi, kendi bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya kılıf uydurmaya çalışarak, siyonistlere yaptığı hizmeti örtbas etmeye çalıştı. Ancak içine düştüğü panikten dolayı olsa gerek saçma sapan bir takım boş laflar (İsrail’de sadece Yahudiler yaşamıyor. İsrail’in Yahudi olmayan bölgeleri vb.) etmenin ötesine geçemedi.
Tiksinti verici rezaletler zincirinin bu kadar uzaması, dinci-gerici rejimle himaye altına aldığı kapitalistlerin kar için her şeyi yapmaya hazır olmalarından kaynaklanıyor. Aynı anda hem Filistin halkından yana görünmek hem soykırım yapan Siyonistlerle işbirliğine devam etmek tam bir ucubeliktir. Bunu yapan saray rejimi ve himayesindeki kapitalistler hem kendilerini rezil ettiler hem kendilerine inananları salak yerine koyarak hiçbir değer ya da kural tanımadıklarını dünya-aleme gösterdiler.