Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'in Gazze'nin Refah kentine yönelik saldırılarını ve diğer faaliyetlerini acilen durdurması gerektiğine hükmetti. Bu kararın açıklanmasından kısa süre sonra işgalci Siyonistler, yerlerinden edilen Gazzelilerin konakladığı çadır kenti bombaladı. 50’ye yakın insanı yakarak öldürdü, çok daha fazlasını yaraladı.
“Güvenli” olduğu söylenen Mısır sınırındaki Refah kentine 1.2 milyon kişi yığıldı. Kent nüfusu beş katına çıktı. Buraya göç edenlerin barınacak evleri olmadığı için kent “çadır denizi” görünümü aldı. Yeterli çadır olmadığı için, Gazzelilerin bir kısmı kendi imkanlarıyla bezlerden çadırlar yaptı. Yani Siyonist barbarlar, “son teknoloji” ürünü, “uygar batı” tarafından sağlanan bombaları, çatı olarak üzerlerinde bezlerden başka bir şey bulunmayan Filistinlilerin üzerine yağdırdı.
Gazze Sağlık Bakanlığı, sekizinci ayı dolmak üzere olan soykırım saldırısında çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 36 bin kişinin İsrail saldırılarında öldürüldüğünü, enkazlar altında ise 10 bine yakın cesedin bulunduğunu açıkladı. Yaralananların sayısı adım adım 100 bine yaklaşıyor.
***
Bu soykırımın esas finansörü, silah tedarikçisi, diplomasi alanındaki hamisi ABD emperyalizmidir. Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya başta olmak üzere diğer batılı emperyalistler de siyonist cellat takımı ile suç ortaklığına devam ediyor. Kullanılan silahın, harcanan servetin hesabı yapılmıyor. Tarihte hiçbir zaman bu kadar kısa sürede, bu kadar küçük (365 km²) bir alana bu kadar yoğunlukta bomba yağdırılmamıştır. Ancak bu kadarı işgalci Siyonistleri ve emperyalist hamilerini zafere ulaştırmaya yetmedi. Ahlaki, insani, siyasi alanlarda hezimete uğrayan Tel Aviv’deki dinci-faşist rejimin şefleri halen “zafer kazanmamız için Refah’ı ele geçirmemiz gerekiyor” diye vaazlar veriyor.
Siyonistler mümkün olduğu kadar soykırım savaşını uzatmak istiyor. Çünkü bu koşullarda kalıcı ateşkes sağlanırsa askeri hezimete de uğramış olacaklar. Nitekim aracı ülkelerin sunduğu anlaşmayı Filistin direniş hareketi kabul etmiş, Netanyahu’nun başını çektiği savaş çetesi ise reddetmişti. Öte yandan, anlaşmayı reddedip bez çadırlarda yaşayan sivilleri katletmek işgalcilere zafer kazandırmıyor. Siyonist şefler aynı şekilde yola devam etmek isteseler de ABD-Almanya ikilisi başta olmak üzere, “uygar, demokrat batı” için durum o kadar kolay değil. Bu “demokrat” kılıklı barbarlar, bez çadırlardaki insanların üzerine bomba yağdırılmasını savunamıyorlar. Bu kadar gözü dönmüş bir barbarlığı, sahtekarca da olsa eleştirmek zorunda kalıyorlar.
Olayların bu boyuta varması “modern barbarlar” cephesinin açmazını derinleştiriyor. Bir ton ağırlığındaki bombalarla Filistin halkının direniş iradesini kıramadıkları için zafer kazanamıyorlar. Derinleşen açmaz hem Siyonist barbarları hem Washington, Berlin, Londra, Paris, Roma ve Brüksel gibi başkentlerdeki hamilerini sıkıştırıyor.
***
Barbarlar cephesinde durum bu iken, Filistinli direnişçiler halen savaşmaya devam ediyor. Siyonist işgalciler her gün kayıplar veriyor. Tüm baskı ve tehditlere rağmen Lübnanlı direnişçiler de işgalci İsrail ordusunun mevzilerini vurmaktan geri durmuyor. Yemen’deki Sana hükümeti ile Ansarullah Hareketi ise İsrail’e mal taşıyan gemilerin Kızıldeniz’den geçişlerini engelliyor. Kimi zaman Hint okyanusunda seyreden İsrail gemilerini de hedef alıyorlar. Irak’taki direniş hareketleri de kimi zaman Amerikan üslerini kimi zaman ise Siyonist rejimin hedeflerini vuruyor.
Bu tablo, 7 Ekim’den bu yana soykırım savaşını sürdüren emperyalist/Siyonist savaş çetesinin askeri alanda hiçbir başarı kazanamadığını gözler önüne seriyor. Bölgede oluşum sürecindeki yeni dengeler, işgalcilerin askeri zaferler kazanma olanaklarını büyük ölçüde sınırlamış durumda. Aylardır süren soykırım savaşından sonra yapabildikleri şey, modern savaş teknolojileri kullanarak bez çadırlara sığınan sivil halkı bombalamaktır.
ABD ile suç ortakları, Siyonist savaş aygıtını korumak için Filistin halkına ağır bedeller ödetiyor. Ancak bu halkı dize getiremiyorlar. Zira Filistinliler artık öldürülen bebeklerini bile bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin “şehitleri” kabul ediyor. Nazi faşizmine karşı savaşan Sovyet halklarının 29 milyon kayıp verdiğini hatırlatan Filistinliler, kurtuluş için bedel ödemekten kaçınmadıklarını, ödenen her bedelin kurtuluş yolunda atılan bir adım olduğunu ifade ediyorlar. Üstü açık hapishanelerde üzerlerine bomba yağdırılan Gazzelilerin direnişi, dünya hegemonyasında başa güreşen ABD emperyalizmi ile suç ortaklarının Filistin’de zafer kazanmalarını engelliyor.