TBMM, 17 Nisan’da salgın gerekçesiyle saraydan gelen emirle tatil edilmişti. Bu uygulama eleştirildiğinde ise, Meclis Başkanı Mustafa Şentop, “önemli bir gündem bulunmadığı için meclis kapalı” demişti. Salgın gibi olağanüstü bir süreçten geçerken meclisi bir kenara iten saray rejimi, milletvekillerine ise “size iş kalmadı, meclisi kapattık, hadi evlerinize” demişti. Yani AKP-MHP rejimi, salgını tek adam rejimini pekiştirmenin imkanı saydı. Ancak salgınla mücadele tek adam rejiminin başarılarını değil rezaletlerini gözler önüne serdi. Bu kepazelikler halen de sürüyor. Sokağa çıkma yasağı konusunda iki günde üç farklı karar ilan ettiler. Saçma-sapan kararlıyla milyonlarca insanın yaşamını zehir ediyorlar.
Maskelerin nasıl dağıtılacağından, hangi günler sokağa çıkma yasağını uygulanacağına kadar salgına karşı alınan her önlemin (!) kararını bizzat T. Erdoğan aldı. Bu süreçte tek karar mercii AKP şefi oldu. Bilim kurulu ise “konu mankeni” gibi kullanıldı. Saray bakanlarının tutumları birbiriyle çelişti. Her kararın, dolayısıyla yaşanan rezaletlerin altında AKP şefinin imzası vardı.
Son olarak Sağlık Bakanı “hafta sonu sokağa çıkma yasağı olmayacak” diye açıklama yaptı. İçişleri Bakanı gece yarısı sokağa çıkma yasağı ilan etti. Ertesi gün ise T. Erdoğan, “Cumhurbaşkanı olarak, 15 ilimizi kapsayan haftasonu sokağa çıkma sınırlaması uygulamasını iptal etme kararı aldım” diye açıklama yaptı. Her üç kararı aynı şahıs alıyor. Son açıklamayı, “sizi cezadan ben kurtardım” havalarında kendisi yapıyor. Pişkinlik ancak bu kadar olur. Hem milyonların hafta sonlarını zehir ediyor hem “müjde” diye vaaz veriyor.
***
Salgınla “mücadele” eden saray rejimi, “yeni normal” zamanda meclise tekrar ihtiyaç duymaya başladı. Zira korona bahanesiyle uyguladığı bir dizi saldırıyı kalıcı hale getirmek için kolları sıvadı. Bunun için meclisin yasal kılıf uydurması gerekiyor. Meclis bu alçaltıcı görev için 2 Haziran’da yeniden açıldı.
Baro ve meslek odalarını hedef alan saldırının mecliste ilk tartışılacak konu olduğu belirtiliyor. Bu kapsamda yapılacak değişiklikle baroları kontrol altında tutmanın yolları aranıyor. Bu arada 3 şehirde yeni baro kurulmasının da önü açılmak isteniyor. T. Erdoğan tarafından gündeme getirilen bu saldırıyla dikta rejim, saraya biat etmeyen kurumları zayıflatma hesapları yapıyor.
Son günlerde başlatılan “erken seçim” tartışmaları ve seçim sisteminde yapılmak istenen değişikliklerin de meclisin gündemine alınması bekleniyor. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun yeni kurdukları partilerden milletvekili adayı olacakların başka partilerden aday gösterilmesinin önü kapatılmak isteniyor. Amaçları dinci-faşist koalisyonun çöküşünü geciktirecek bir formül bulmak. AKP, bu kapsamda mecliste ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Seçim Mevzuatı Uyum Komisyonu’ kurarak çalışmalarına başladı.
“Yeni normal”in gereği olarak baskı ve saldırı araçlarının daha da çeşitlenmesi, var olanların ise tahkim edilmesi hedefleniyor. Bu kapsamda bekçilere verilen yetkilerin arttırılmasını öngören kanun taslağının meclise sunulacağı belirtiliyor. Nitekim ilk gün AKP’nin meclise sunduğu öneri, “Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanun Teklifi”nin tartışılması oldu. Bekçilere araçları durdurabilme, silah kullanabilme, toplumsal olaylara saldırma yetkisi veren kanun teklifi, “Sarayın yeni kolluk gücünü oluşturma çabası” olarak yorumlanıyor.
“Hukuk yargılamasının sadeleştirilmesi, etkinliğinin artırılması ve sorunların giderilmesi” kılıfına sarılan 2. yargı paketi de Meclis Adalet Komisyonu’ndan geçti. 63 maddelik söz konusu düzenleme ile duruşmaların bir kısmı veya tamamı gizli yapılabilecek, duruşma yapılmadan karar verilebilecek vb. Göründüğü kadarıyla sarayın emir-erleri durumuna düşürülen yargı mensuplarına pek iş kalmayacak. Saraydan gelen emrleri yazılı/onaylı hale getirmek yeterli olacak.
AKP’nin meclise getirdiği torba yasa teklifinin içerisinde ise “Karşılıksız çeke 9 ay ek süre verilmesi”, “kamu banka ve kuruluşlarına 22 milyarlık ek finansman sağlanması” gibi kapitalistlere bir kez daha para aktarımı içeren düzenlemeler de var.
Kendi merasında otlattığı hayvan için köylüden para talep etmeye hazırlanan AKP-MHP koalisyonunun gündeminde, tarımsal üretime ilişkin yasal düzenlemeler de var. Tüm Köy-Sen Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak, meclise gelmesi beklenen teklifin tarımsal amaçlı arazi kullanımı, ormanlık alanlar ve yerli tütün teşviki üzerine değişiklikler içereceğini belirtiyor. Bu uygulamaların hayata geçirilmesi durumunda tarım ve orman alanlarının amaçları dışında kullanılması ve ranta açılması önünde bir engel kalmayacak. Bellik ki, yeni tarım ve ormanlık alanlarını beton yığınına çevirerek rant kaynakları yaratmak istiyorlar.
Kuşkusuz meclisin açılmasının ardından en çok gündeme gelen konu; biri CHP’li, ikisi HDP’li 3 milletvekilinin vekilliklerinin düşürülüp tutuklanması oldu. Dinci faşist rejim, mecliste aykırı ses duymaktan pireleniyor. Bundan dolayı hedef aldığı milletvekillerini hapse atarak diğerlerine gözdağı veriyor.
Burjuva parlamenter sistemde, halk iradesinin yansıdığı ve bu iradeye göre çalışma yaptığı iddia edilen meclis, tümüyle tek adam rejiminin -dolayısıyla da AKP şefi T. Erdoğan’ın- noteri durumuna düşürüldü. Muhalefet “etkisiz elemanlar” durumuna düşerken, AKP-MHP milletvekilleri T. Erdoğan’ın talimatı ve onayıyla “zorbalığın yasama organı” olarak yaptıkları çalışmaları yoğunlaştıracaklar. Görünen o ki, bu noterler; “kapitalistlere hizmet, emekçilere saldırı, diktatöre biat” üçgeninde çalışarak tek adam rejiminin çöküşünü engelleme histerisine endeksli işler yapacaklar.