Kuralsız, kaidesiz zorbalığın yazılı halinden başka bir şey olmayan KHK’lar, iktidarın elinde saldırganlığın aracı olarak kullanılıyor. Son KHK ile eğitim emekçilerine saldıran dinci sermaye iktidarı, bilimsel düşüncenin, ilerici değerlerin hem üniversitelerdeki hem diğer eğitim kurumlarındaki temsilcilerini işten attı.
15 Temmuz darbe girişimini “Allah'ın lütfu” ilan eden AKP iktidarı, olağanüstü hal (OHAL) yönetimini kalıcılaştırarak tek adam diktasına dayalı rejimi ebedileştirme histerisine kapılmış durumdadır. Bundan dolayı tehdit ediyor, hapse tıkıyor, işten atıyor, emekçileri işsizliğe, sefalete sürükleyerek teslim almaya çalışıyor.
İlerici değerlerden korkuyorlar
İnsan soyunun yarattığı ilerici değerlerden, bilimsel gelişmelerden, demokratik kazanımlardan hem korkan hem nefret eden bu ultra gerici zihniyetin muhalif akademisyenlerle eğitim emekçilerini hedef alması tesadüf değil. Ortaçağ’dan feyz alan koyu karanlığını topluma dayatmak için pervasızca saldıran iktidar, ülkedeki toplumsal ilerlemenin düşünsel dinamiklerini kurutma telaşına düşmüş görünüyor.
İlerici düşünce ve değerlerle donanmış emekçilerin bu zorba saltanata biat etmeyeceğini bilen bu vasat altı zihniyetin temsilcileri her fırsatta şiddete sarılıyor. Zira ellerinde şiddetin kaba araçlarından başka bir şey kalmadı. Bundan dolayı saltanatlarına biat etmeyenleri karanlığın kılıcıyla yola getirebileceklerini sanıyorlar.
Kamu emekçileri mücadelesine saldırı
Toplumsal muhalefet içinde kamu emekçilerinin, kamu emekçileri hareketinde ise eğitim emekçilerinin belirgin bir yeri var. Hem Eğitim Sen hem KESK yöneticilerinin uzlaşmacı çizgide karar kılmaları bu durumu değiştirmiyor. Belli sınırları olmasına rağmen kamu emekçileri hareketinin toplumsal muhalefette bir yeri var. Bu yeri de büyük oranda ilerici eğitim emekçilerine borçlu.
Zorba iktidarın çıkardığı son KHK’nın, emek mücadelesinin bu ilerici damarını kesmeyi amaçladığı açık. Okullarından, üniversitelerinden uzaklaştırılan emekçiler şu veya bu şekilde mücadele içinde yer alan, ilerici-devrimci unsurlardan oluşuyor. Eğer bu saldırı püskürtülmezse, binlerce eğitim emekçisinin tasfiyesi Eğitim Sen’i hem nicel hem nitel açıdan daha da zayıflatacaktır. Koyu karanlığında ilerici birikim ve değerleri boğmak isteyen dikta rejimi, direnişle durdurulmazsa, ilerici sendikal mevzileri dağıtma saldırısına devam edecektir.
Eğitimi karanlık zihniyetlilere teslim etme hamlesi
Üniversite ve diğer eğitim kurumlarında ilerici değerleri koruyan, aydınlanma düşüncesini savunan, bilimsel yöntemi benimseyen akademisyen ve öğretmenlerin olması, gericiliğin karanlığından beslenen iktidarın efendilerini rahatsız ediyor. Duydukları rahatsızlığı açıkça da dile getiriyorlar. Başta üniversiteler olmak üzere tüm eğitim kurumlarını ilerici, aydınlık, bilimsel olan her şeyden arındırmak için saldırıyorlar. Zorbaların önünde eğilmeyen sanatçıların da aynı KHK ile hedef alınması, bu histerinin bir diğer boyutunu oluşturuyor.
Eğitim emekçilerinin çalışma hakları gasp edilerek açığa alınmaları, bütün eğitim kurumlarını gerici-karanlık zihniyetin eline teslim etme planının bir parçasıdır. Bu karanlık zihniyetlilerin marifetiyle dikta rejimlerine biat edecek yeni nesiller yetiştirmek istiyorlar. Tüm baskılara rağmen eğitim kurumlarında aydınlığın belli yerlerde parlamasından korkuyorlar. İstedikleri, tam bir koyu karanlık.
‘Meziyeti’ yandaş/yalaka olanlara alan açıyorlar
Eğitim emekçilerine dönük saldırının bir diğer hedefi ise, dikta rejimine biat etmiş yandaş/yalaka olmanın dışında hiçbir meziyeti bulunmayan çapsızlara üniversiteler ve diğer eğitim kurumlarında yer açmaktır.
Bu tasfiyelerle yeni nesilleri ilerici aydınlık fikirlerden uzak tutabileceklerini, boşalttıkları alanlara yerleştirecekleri biatçı yandaşlar eliyle koyu karanlıklarını körpe beyinlere zerk edebileceklerini var sayıyorlar. Bu tutum, dini siyasi amaçları için kullanan AKP ve ona benzer burjuva akımların karakteristik özelliğidir. Böylelerini ancak güçlü bir direniş durdurabilir.
Dayattıkları koyu karanlığı direnişin aydınlığı parçalar
Bu gözü dönmüş saldırganlık eğitim emekçileri başta olmak üzere tüm ilerici kamu emekçilerini korku, tedirginlik, moral bozukluğu içine hapsetmeyi de hedefliyordu. Ancak bu kirli plan tutmadı. Saldırı sineye çekilmedi, emekçiler gasp edilen haklarını savunmak için mücadeleyi seçti. Bu da mücadele iradesinin kırılamadığını, OHAL zorbalığına rağmen emekçilerin direnme kararlılığında olduğunu gösterdi.
Tüm baskılara rağmen ortaya konan direniş iradesinin özel bir önemi var. Yine de hem saldırıyı püskürtmek hem iktidarın dayattığı koyu karanlığı aydınlığın direnişiyle parçalamak için daha yaygın, daha kitlesel, daha güçlü bir mücadelenin örgütlenmesine ihtiyaç var.