Dünya ölçüsünde büyüyen göçmen krizi kapitalizmin eseridir. Emperyalizm savaşlarla, talan ve sömürüyle dünyanın önemli bir kısmını yaşanmaz hâle getirdi. Savaşlar nedeniyle Suriyeli, Afganlı vb. milyonlarca insan yerlerini yurtlarını terk ettiler. Canlarını kurtarmak için birçok ülkenin kapısına dayandılar.
Göçmen işçiler gittikleri ülkelerde kapitalist sömürü çarkları içinde en çok ezilenler oldular. Ucuz işgücü kaynağı olarak tepe tepe kullanıldılar.
AKP yöneticileri Suriyelilerin varlığının tanrının lütfu olduğunu, göçmenler giderse ekonominin çökeceğini vaaz ettiler. Bir yandan da göçmen düşmanlığına yol verdiler. Göçmenleri şeytanlaştırma politikasına kan taşıdılar. Gelinen noktada sokaklar artık göçmenler için güvenli değil!
Kayseri’de 30 Haziran gecesi 5 yaşındaki bir kız çocuğuna istismar görüntüleri servis edildi. İstismar eden de, edilen de göçmendi. Çocuk istismarının adli vakadan sayıldığı Türkiye’de düğmeye basılmasıyla göçmen karşıtı ırkçı saldırılar ayyuka çıktı. Saldırılar Kayseri’yi aşarak tüm ülkeye yayıldı.
Kayseri’de Suriyeli göçmenler hedefe çakıldı. Evleri, işyerleri yakıldı. Vahşete kılıf hazırlamak için sosyal medya üzerinde göçmen düşmanı ırkçı faşist propagandaya hız verildi. Göçmenlere yönelik terörde sınır tanınmadı. Provokatif paylaşımların yüzde 37’si bot hesaplardan yapıldı.
Kayseri’de başlayan göçmen karşıtı eylemleri başlangıçta seyreden devlet yetkilileri, yükselen tepkiler nedeniyle sözde sürece müdahil oldular. Cinsel istismara maruz kalanın da, cinsel istismarı yapanın da göçmen olduğu vurgusu yapılan açıklamaları süsledi.
Kayseri’de yediden yetmişe tüm göçmenleri korkutan faşist örgütlenmelerin neferlerinin şecereleri çok geçmeden ortalığa saçıldı. Vatansever maskeli faşistlerden gözaltına alınan 474 kişiden 285’inin insan kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık, mala zarar verme, cinsel taciz, dolandırıcılık, parada sahtecilik, tehdit, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma gibi suçlardan sabıkalı olduğu ortaya çıktı.
Irkçı göçmen karşıtı saldırganlık sadece Türkiye’ye özgü değil. Emperyalistler de sorumluluğu göçmenlere yıkıyorlar. Göçmenleri terörist, tecavüzcü ve katil olarak tanımlıyorlar. Avrupa’da iktidarı zorlayan tüm burjuva partiler, göçmenleri sınır dışı etme söylemleriyle yarışıyorlar. Ülkemizde de Ümit Özdağ gibi faşist politikacılar göçmen düşmanlığının mimarlığına soyunuyorlar.
AKP iktidarı her geçen gün derinleşen ekonomik-sosyal yıkıma karşı çeşitli milliyetlerden işçi ve emekçilerin ortak mücadelesinden ölesiye korkuyor. Bu nedenle işçi ve emekçileri ayrıştırma politikasına dört elle sarılıyor. Milliyetçiliği ve yabancı düşmanlığını körüklüyor. Böylece sorunun kaynağı olan sermaye egemenliğine yönelecek kitlesel tepkiyi dizginliyor.
Milliyetçiliğin, göçmen karşıtlığının, ırkçılığın ve savaşların panzehiri işçilerin birliği halkların kardeşliğidir. Gelişen tüm saldırılara, ırkçı söylem ve propagandalara karşı göçmen işçilerle dayanışma içinde olmalıyız. Göçmen olsun ya da olmasın çeşitli milliyetlerden ve mezheplerden işçilerin ve emekçilerin birliğini, halkların kardeşliği mücadelesini güçlendirmeliyiz.