Gazi Katliamı / Direnişi 29. yılında!

29 yıl önce Gazi Mahallesi’nde emekçilerin kenetlenerek saldırıyı geri püskürtmesi, önümüzdeki süreçte hayata geçirilebilecek saldırılara karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini gösteren somut bir örnek olarak önümüzde durmaktadır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 12 Mart 2024
  • 08:00

Sermaye devleti işçi sınıfının mücadelesini engellemek, ezilen ulusları ve mezhepleri baskılamak adına sayısız katliama imza attı. Paramazlar, Mustafa Suphiler, Denizler, Mahirler, İbrahimler, Mazlumlar gibi yiğit devrimciler katledildi. Dersim, Maraş, Çorum, Malatya, Sivas, Gazi, Ümraniye, Roboski, Amed, Suruç, Ankara ve sayamadığımız birçok katliam devlet ya da dinci-faşist tetikçileri tarafından gerçekleştirildi.  

Sermaye devletinin kıyım saldırılarına karşı ise devrimciler başta olmak üzere işçi-emekçiler, ezilenler ve toplumun ileri kesimleri direniş manifestoları yazdılar. Sistemin vahşi şiddetine, dayattığı sefalete, yaygınca kullandığı teröre karşı mücadeleyi yükseltiler.   

***

12 Mart 1995'te devletin tetikçileri, Alevi ve Kürt emekçilerin, ilerici ve devrimcilerin çoğunluğu oluşturduğu Gazi Mahallesi'nde yine işbaşındaydı. Alevi emekçilerin sıklıkla uğradığı bir kahvehanede oturanların otomatik silahlarla taranması sonucu Alevi dedesi Halil Kaya katledildi, birçok kişi yaralandı.

Saldırı, birikmiş tepkinin patlamasına neden oldu. Mahalledeki devrimciler, Alevi ve Kürt emekçiler saldırıyı ve polisin mahallede uyguladığı zorbalığı protesto etmek için polis karakoluna yürüyüş gerçekleştirdi. Gazili emekçilerin patlayan öfkesi sermaye devletinin yaratmak istediği provokasyonu boşa düşürdü. Öfkeyi dizginleyebilmek adına sokağa çıkma yasağı getirildi, sokaklar askerlerle polisler tarafından işgal edildi. Halkın tepkisini bastırmak için polisin vahşi şiddeti hayata geçirildi. Emekçiler saldırılara karşı taşlarla, sopalarla, birliklerinin çelikleşmiş iradesi ile direndiler. Polislerin halka ateş açması sonucu 30 emekçi katledildi.

Gazi'de devlete ve polise karşı patlayan öfke Ümraniye'ye, İzmir ve Ankara'ya da sıçradı. Gazi Mahallesi’nde uygulanan vahşeti protesto etmek için Ümraniye'de sokaklara çıkan emekçilere ateş açan polis 4 kişiyi katletti. 12 Mart 1995'te Gazi'de emekçilerin, devrimcilerin başlattığı onurlu direniş günlere yayılarak devrim tarihinin şanlı sayfalarından birini oluşturdu.

***

12 Mart 1995 öncesinde devlet Alevi-Sünni çatışması yaratarak toplumu bölmek için 1993'te Sivas'ta şeriatçıları kullanarak katliam yapmıştı. 1976-1978 yıllarında da Çorum, Maraş ve Malatya'da faşist çeteler eliyle benzer katliamlar gerçekleştirilmişti. 12 Mart 95'te ise hem Gazi'deki emekçilerin üzerindeki baskıyı artırmak hem de devrimcilerin yükselen mücadelesini dizginleyebilmek için faşist bir provokasyon hayata geçirildi.

Krizin derinleştiği 1994 yılında iktidarın “5 Nisan kararları”” diye adlandırdığı “istikrar paketi” ilan edildi. Bu neoliberal saldırı ile krizin faturası zaten yoksullukla, sefaletle boğuşan emekçilerin sırtına yıkıldı. Bu saldırı furyası, sahte demokratikleşme paketi ve devrimci mücadeleyi hedef alan ‘terör yasaları’ ile devam ettirildi. Hedefleri kriz içindeki sistemlerine karşı yükselecek mücadelenin önünü kesmekti.

Emekçiler 1995 yılına çalışma ve yaşam koşullarının daha da ağırlaştığı koşullarda girdi. Buna paralel olarak devlet, terör çığırtkanlığı eşliğinde Kürt halkına ve illerine yönelik asimilasyon ve imha saldırılarını şiddetlendirdi. Devrimci ve ilericilere yönelik azgın bir gözaltı, tutuklama, katletme, gözaltında kaybetme saldırısı süreci işletildi. 12 Mart 1995'te düzenlenen Gazi saldırısının ve katliama giden sürecin yolları bu şekilde döşendi.

29 yıl önce krizin faturasını emekçilere ödetmek, devrimci mücadeleyi engellemek, devlete karşı tepkileri açığa çıkan Alevi ve Kürt emekçilerin öfkesini dizginlemek ve onlara korku salmak adına gerçekleştirilen bir saldırıdır Gazi. Ancak saldırı devrimci-ilerici güçler, Alevi ve Kürt emekçiler tarafından yiğitçe göğüslenerek bir direniş manifestosu yazılmıştır.

***

Sermaye devletinin mayasında katliamcılık ve emekçileri kölece çalışma ve yaşam koşullarına mahkum etmek vardır. Her krizin faturası emekçilere kesilmekte, buna karşı yükselen öfkeyi dizginlemek için ise kolluk kuvvetlerinin vahşi şiddeti seferber edilmektedir. Bugün sistemin krizi 29 yıl öncekinden de derinleşmişken, 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerin ardından AKP-MHP rejiminin yeni bir saldırı furyası başlatacağına kesin gözüyle bakılıyor. Seçimler öncesinde oy kaygısı ile bekletilen ekonomik, siyasal, sosyal saldırıların dizginleri 31 Mart’tan sonra serbest bırakılacak. Buna karşı toplumun geniş kesimlerinde açığa çıkacak öfkeyi dizginlemek için gözaltı, tutuklama ve baskı koşullarının artırılması hedeflenecektir. Yeri geldiğinde ezilen uluslar ve mezhepler tekrardan karşı karşıya getirilmeye çalışılacak ve emekçiler arasındaki yapay ayrımlar kışkırtılacaktır.

29 yıl önce Gazi Mahallesi’nde emekçilerin kenetlenerek saldırıyı geri püskürtmesi, önümüzdeki süreçte hayata geçirilebilecek saldırılara karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini gösteren somut bir örnek olarak önümüzde durmaktadır. Ekonomik-siyasal krizlerin faturasını ödememek için mücadele tarihimizden öğrenmeli, öne çıkan görev olan “devrimci bir sınıf hareketi yaratma” hedefine ulaşmak için çalışmalarımızı güçlendirmeliyiz. Zira tarihimizdeki katliamların hesabını sorabilmek için devrimci sınıf mücadelesinin büyütülmesi gerekmektedir.

Katliamcı düzenden hesap sormak için devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!

K. Sönmez