“Demokrasi”, “eşitlik”, “yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar”la mücadele vb. söylemleri diline pelesenk ettiği ilk dönemlerinin ardından giderek bir iktidar gücü haline gelen Erdoğan, sürekli olarak toplumu kutuplaştırma politikası sayesinde iktidar gücünü bugüne kadar elinde tutmayı başardı.
Tıpkı tüm zorba odaklar gibi Erdoğan AKP'si de kutuplara böldüğü toplumu karşı karşıya getiren politikaları sayesinde milyonları kendi ırkçı, gerici-faşist politikalarına yedeklemeyi başararak kendileri için şatafatlı hayatları sürdürmenin koşullarını yarattı.
Öyle ki AKP şefi, kendi kuruluş sürecinde aktif olarak yer alanları dahi en ufak fikir ayrılıklarında harcayan, onlardan gelen eleştirileri dahi “hain” vb. söylemlerle yaftalayan bir yol haritası izlemekten bir an bile geri durmadı.
Spontane konuşmalarında tam bir sokak ağzına sahip olduğu ortada olsa da herkesin bildiği üzere prompter olmadan Erdoğan konuşmalarını dahi devam ettirememektedir. Yani Erdoğan'ın sarf ettiği bütün hakaret ve aşağılamalar bizzat danışmanları tarafından seçilen ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı politikanın bir ürünüdür.
Tabii bu saldırgan üslubun diğer bir nedeni de kendi başarısızlıklarının ve ortaya serilen pisliklerinin üzerini örtmektir.
Bütün bunlara rağmen Nazi Almanya’sının propaganda bakanı Gobbels'i kendisine referans alan Erdoğan, tam olarak onun dediği şekilde “bir yalanı ne kadar uzun süre tekrarlarsa o kadar fazla inanan” insanın çıkacağı düşüncesiyle bu politikasına devam etmektedir.
Kibir abidesinden 'kibir' demagojisi
Kendisini dev aynasında gören kendisi değilmiş gibi, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu için yaptığı konuşmada muhalefeti hedef alan konuşmasında “İnşallah 28 Mayıs’ta bu kibir abidelerine hep beraber 'yeter' diyeceğiz” ifadelerini kullanabilmiştir.
İşçi ve emekçileri sefalet ücretlerine mahkum eden, sermayeye hizmette sınır tanımayarak işçilerin yaşadığı sıkıntılardan sorumlusu olan bu zat, bin odalı sarayında ejder meyveli smoothiesini yudumlarken kendisine dönüp bakma zahmetinde dahi bulunmadığı gibi yine hedef aldığı muhalefeti “Ancak vatandaşa tepeden bakanlar bunu hiçbir zaman göremediler, anlayamadılar” sözleriyle düşmanlaştırıyor.
Utanma duygularını uzun zaman önce yitiren gerici-faşist iktidarın şefi milyonların gözlerinin içine bakarak 20 yılı aşkın iktidarı boyunca onca aşağılama ve hakareti kendisi yapmamış gibi “Hayatımızın her safhasında milletimizle hep muhabbetin ve kardeşliğin diliyle konuştuk” iddiasında bulunabiliyor.
Nefret ve hakaret söylemleriyle suçlarını perdeliyor
İktidarının her döneminde din sömürüsü, milliyetçilik vb. demagojik söylemlerle kendi tabanını güçlendirmek ve dillendirdiği ayrıştırma politikalarıyla onları gerçekleri dahi görmelerinin önüne geçebilecek bir bağnazlık içinde kendisine yedeklemek için sarf ettiği sözlere bakmak dahi Erdoğan'ın gerçek yaklaşımını gözler önüne serecektir.
* Kendisine yandaş olmayan neredeyse bütün gazetecileri hedef alan AKP şefi, pisliklerini, yolsuzluklarını ortaya seren bütün gazetecileri de her dönem hedef tahtasına çakarak “hain, gazeteci kılıklı militan, ajan, terörist” gibi nefret ve aşağılama saldırısına girişmiştir.
* Haziran Direnişi’ne katılanlar için “Düşünün Dolmabahçe Bezm-i alem Valide Sultan Camii'nin içinde bu eşkıyalar, bu teröristler bira şişeleriyle, bira kutularıyla adeta caminin içini pislemişti. Bunlar böyle. Bunlar çürük, bunlar sürtük…” diyerek hakaretler savurmuştu. Protestolara katılanlar için vandal, çapulcu diyen gerici-faşist şef, bira içildiğine şahit olmadığını söyleyen cami imamını ise sürgün etmişti.
* On binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan ve binlerce insanı ihmaller zinciriyle göçük altında ölüme terk eden gerici-faşist şef, yine bu konuda kendisine ve iktidarına yöneltilen eleştirilere saldırgan bir üslupla yanıt vermiş, kendi suçunun üzerini örtmek için “Be ahlaksız, be namussuz, be adi” diyerek deprem karşısında kusursuz çalıştıklarını savunabilmiştir.
İktidar olmanın gücü ve kibri ile herkese saldıran Erdoğan, cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmasına rağmen “Geri zekalı, haysiyet fukarası, sefil, zavallı, gafil, eşkıya, çürük, sürtük, siyasi eşkıya, haysiyetsiz, onursuz, sanatçı müsveddesi, edep fukarası, ahlaksız, haysiyet celladı, kan emici…” gibi sözleri sarf etmekten bir an olsun geri durmamıştır.
Bu konuda şirazesi iyice kaymış olan gerici-faşist şef; kendi mitinginde yaşanan teknik aksaklığa dahi tahammül edemeyerek “bunlar manyak mıdır nedir. Küfür ettirmeyin...” diyerek kendi düzeyini bir kez daha ortaya koymuştur.
Özetle, Erdoğan'ın sarf ettiği nefret ve hakaret söylemlerinin kendi düzeyini ortaya koymaktan çok daha öte bir anlamı var. Özellikle suçüstü yakalandığı, pisliklerinin ortaya serildiği durumlarda bir saldırı diliyle gündemi kendi istediği bir kulvara çekerek gerçekleri perdelemeye çabalamaktadır. Üstelik bunu yaparken de kendi tabanını daha keskin bir saflaştırmanın içine çekerek iktidar koltuğunda oturmayı sürdürebilmektedir.