AKP-saray rejimi İdlib’de yolun sonuna yaklaşıyor

Cihatçı çeteleri kontrol altında tutmanın zorluğu saray rejiminin açmazını derinleştirirken, bu canilerin Türkiye’de konumlandırılmalarının bedelini ise yine işçilere, emekçilere, ilerici-devrimci güçlere ödetmeye çalışacaklar…

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Haziran 2019
  • 12:57

Suriye’deki savaşın başlangıcında Tayyip Erdoğan ve müritleri Şam’daki Emevi camisinde namaz kılma hevesine kapılmış, çok geçmeden ellerinde dış politikadaki koca iflasla kalakalmışlardı. Gelinen yerde istedikleri zaman “İdlib camisi”nde secdeye durma imkanına kavuştular. Ancak bu “kavuşma”nın, saray rejiminin yayılmacı histerisini teskin etmediği gibi, yeni belalara yol açması da kaçınılmaz.

Emperyalist-siyonist güçlerin Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) “eş başkanı” olmakla övünen AKP şefi, Suriye başta olmak üzere bölge halklarına karşı işlenen ağır suçların bir numaralı faili oldu. Buna rağmen yayılmacı hevesleri kursağında kaldı, “Ilımlı İslam modeli” olma hayalleri çöktü, Şam’da cihatçı bir rejim kurma histerisi hüsranla sonuçlandı. Elinde cihatçı katillerin deposu haline getirilen İdlib kaldı. Cihatçı çetelerin katarına binerek İdlib’e girmek zor değildi. Oysa çıkış netameli olacak.

***

İdlib, cihatçılarla savaşın Suriye’deki son cephesi olacak. Kentte vahşi şeriat düzeni kuran cihatçı çeteler, halen emperyalist güçlerin himayesine mazhar oluyorlar. Ne zaman kenti cihatçılarından temizleme operasyonu başlatmaktan söz edilse Suriye’yi tehdit ediyorlar. AKP-saray rejimi ise, cihatçı çetelerin sahadaki hamisi konumundadır. Saray rejimiyle arayı bozmaktan kaçınan Putin yönetimi de İdlib’in cihatçılardan temizlenmesi harekatını geciktiriyor. Bu ise, şimdilik kaydıyla, saray rejimine zaman kazandırıyor. Buna rağmen bu zamanın bir sınırı var ve bu giderek de daralıyor. Zira Suriye ile müttefiklerinin İdlib’i cihatçılardan arındırma kararları kesindir.

Suriye politikası döne döne iflas etmesine rağmen, halen Beşar Esad yönetimini yıkma saplantısından kurtulamayan saray rejimi, İdlib’de kalacağı süreyi uzatmaya çalışıyor. ABD ile aradaki pürüzleri çözerse, kenti ilhak etme hevesini gerçekleştirebileceğini de var sayıyor. Buna göre, İdlib’i ilhak edebilirse, Efrîn kolay lokma olur. Oysa İdlib kurtarılınca, Efrîn’deki işgalci güçlerini çekmek zorunda kalacak.

***

Tayyip Erdoğan ile müritlerinin bu saldırgan-yayılmacı politikadan vazgeçmeye niyetli olmadıkları görülüyor. Zira Ortaçağ artığı dinci-gerici ideolojileri, doğası gereği saldırgan-yayılmacı temele dayanıyor. Bir asır önce tarihin çöplüğüne atılan Osmanlı’nın ruhunu hortlatmaya heves eden dinci-gericilik, “ne koparabilirsek kârdır” mantığıyla İdlib-Efrîn hattını ilhak etme çabasını sürdürüyor.

AKP-saray rejiminin yayılmacı hevesleri, Suriye ile müttefikleri tarafından da biliniyor. Nitekim bu politikayı mahkum ediyor, bir karış toprağın bile işgal altında kalmasına göz yummayacaklarını vurguluyorlar. Buna rağmen Putin’den arada bir “hayat öpücüğü” koparan T. Erdoğan bunu, İdlib’de kalacağı süreyi uzatmanın fırsatına çeviriyor. S-400 savunma sistemi satın alma çabaları bu süreyi biraz daha uzatabilir. Her şeye rağmen İdlib’de oynadıkları oyunun sonu yaklaşıyor.

İdlib’in AKP-saray rejimi tarafından ilhak edilmesi, “olağan” koşullarda Putin yönetimi için büyük bir sorun olmayabilirdi. Ancak hem Suriye ile müttefiklerinin bu konudaki kararlılığından hem Rusya’dan gelen binlerce cihatçının etkisizleştirilmesine verdiği önemden dolayı, Türk ordusunun İdlib-Efrîn hattından çekilmesi gerektiğini sık sık hatırlatıyor. Öte yandan bölgedeki güçler dengesi değişse de Suriye halen Rusya’nın Ortadoğu’daki temel dayanağıdır. Ayrıca Esad yönetiminin, müttefiklerinin de desteği ile İdlib’i cihatçı çetelerden kurtarması zor değil. Kısacası, Putin’in saray rejimine kazandıracağı sürenin sınırı var. Gelişmeler, bu sürenin çok uzun olmadığına işaret ediyor.

***

Saray rejiminin heveslerini kursağında bırakacak bir diğer önemli hamle Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) son toplantısından geldi.

Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te düzenlenen toplantıya katılan Rusya lideri Putin’in açıklaması, saraydaki huzuru kaçırmış olmalı: “Şu anda birincil görev, Suriye’de geriye kalan terörist yuvalarının, hepsinden önce de İdlib’dekilerin tamamıyla yok edilmesini sağlamak...”

ŞİÖ’nün ortak yaklaşımı bağlamında ortaya konan bu net tutumun Putin tarafından ilan edilmesi, Tayyip Erdoğan ve müritlerinin İdlib’deki manevra alanlarının giderek daraldığına işaret ediyor.

***

Bir askeri kontrol noktasına yapılan saldırıyı bahane eden saray rejimi, bir kez daha Suriye’yi tehdit etti. İdlib kendi çiftlikleriymiş gibi, saldırıyı bahane ederek ek askeri kuvvetler sevk etti. İçi boş hamaset nutukları bir yana bırakılırsa İdlib, T. Erdoğan AKP’sinin içinden çıkmakta zorlandığı bir sorunlar yumağı halini almaya başladı. Himaye ettikleri cihatçı çeteleri ne yapacaklarını bilemez duruma düştüler. Bu uğursuz politikalarıyla da ülkeyi cihatçı çetelerin yuvası haline getirdiler.

Cihatçı çeteleri kontrol altında tutmanın zorluğu saray rejiminin açmazını derinleştirirken, bu canilerin Türkiye’de konumlandırılmalarının bedelini ise yine işçilere, emekçilere, ilerici-devrimci güçlere ödetmeye çalışacaklar…