2025 bütçesi yoksulluğu daha da derinleştirecek

Bütçenin hangi sınıftan toplandığı ve hangi sınıfın çıkarları için kullanıldığı, kapitalist sistemin vahşiliğini gözler önüne seren göstergelerden biridir. Bu devasa bütçe işçi sınıfının emek gücü ile üretiliyor ama onlara sefaleti dayatan sistemin çarklarının dönmesi için kullanılıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 02 Kasım 2024
  • 11:00

2025 yılı bütçe teklifi Meclis’e sunuldu. Bütçe teklifi kasım ayında komisyonda, aralık ayında ise Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek. 

Sermaye devletinin bütçesi, gelirlerin hangi kaynaklardan sağlanacağı ve hangi sınıfın hizmetine sunulacağı konusunda veriler içerir. Asıl olarak sömürü çarklarının sorunsuz dönmesi için belirlenen bütçe, iktidarın gelecek dönem politikaları konusunda da fikir verir. Dolayısıyla, kapitalistlerin çıkarları doğrultusunda Saray’da hazırlanan ve Meclis’te onaylatılan bütçeden emekçiler payına daha fazla sefalet düşer. Bütçenin belirlenmesi süreci, iktidarın işçi ve emek düşmanı politikalarının teşhir olması bakımından önem taşır. Ötesinde, iktidardaki sınıf değişmediği sürece bütçeden işçi sınıfına düşen pay artmayacak, tersine azalacaktır. 

Meclis’e sunulan 2025 bütçesinden ilk yansıyan verilere göre önümüzdeki yıl emekçiler üzerindeki vergi yükü artacak; savaş, saldırganlık ve militarizm tırmanacak; faiz ödemeleri ile yandaş sermaye grupları servetini katlayacak…

2025 yılı merkezi yönetim bütçe harcamaları 14,7 trilyon TL olarak teklif edildi. Bütçeyi oluşturan vergi gelirlerinin ise 11,1 trilyon olması hedefleniyor. 2024 yılında vergi gelirleri 7,6 trilyon olduğu için önümüzdeki yıl vergi gelirlerinin yüzde 46 oranında arttırılması hedefleniyor. 

Kapitalistler, ödedikleri vergiden daha fazlasını “teşvik, kredi, hibe” adı altında geri alırken, emekçilerin sırtındaki vergi yükleri ise katlanıyor. Kapitalistlerin ödediği vergiler de işçilerin sırtından elde edilen artı-değerin bir kısmı olduğuna göre, bütçenin tamamı işçi ve emekçilerden toplanıyor. Buna rağmen bütçe, sömürü çarklarının bekçisi olan devlet ve düzenin çeşitli kurumları arasında bölüşülüyor. 

Bütçe tartışmaları devam ederken iktidarın öne sürdüğü demagojilerden biri, bütçeden sağlık alanına ayrılacak payın artırılacağı iddiası oldu. Bütçeyi sunan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz eğitim ile sağlık alanına “önem verdiklerini” ve bütçeden en çok payı bu alanlara ayırdıklarını iddia ediyor. Sağlık alanına ayrılan payın içeriğine bakıldığında iktidarın çökmüş sağlık politikasını görmek mümkündür. Bütçeden sağlık alanına ayrılan pay önleyici değil, tedavi edici hizmetlere ayrılmış. Burada belirleyici olan ise tedavi hizmetlerinin önleyici hizmetlere göre daha fazla kâr getirmesidir. Halk sağlığı açısından bilimsel olan önleyici hizmetlerin geliştirilmesi iken, iktidarın bu tercihi işçi ve emekçileri sağlık hizmetlerinin artan faturası ile karşı karşıya bırakmaktadır. İşçi ve emekçiler sağlık hakkından faydalanmak için ilave bedeller ödemek zorunda bırakılırken, bütçeden ayrılan pay bir kez daha şehir hastaneleri adı altında sermayeye aktarılacak.

***

Öte yandan, bütçeden Cumhurbaşkanlığı’na 16 milyar 928 milyon 146 bin lira ödenek ayrıldı. Böylece AKP-MHP iktidarının şefi Erdoğan’ın maaşı aylık 183 bin liradan 238 bin liraya çıkartılarak yüzde 30 zamlandı. Asgari ücrete yapılan zam söz konusu olduğunda TÜİK’in çarpıtılmış enflasyonunun bile altında bir oran dayatan iktidar, kendisine bonkör davranmaya devam ediyor.

Bütçeden yap-işlet-devret ve yap-kirala-devret yöntemiyle yapılan projelere 202,3 milyar lira ayrıldı. Beşli çete başta olmak üzere yandaş sermayeye 2025’te de milyarlar akıtılacak. Buna “kur endeksli garanti ödemeler” de eklendiğinde kaynaklar, emekçilerin kullanamadığı köprü, yol, tünel, uçak kalkmayan havaalanları aracılığıyla sermayedarlara aktarılacak. 

Sarayın aparatı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) geçen sene 91 milyar 824 milyon lira olan bütçesi ise yüzde 41 oranında artırılarak 130 milyar 119 milyona yükseltildi. Lüks gezilerinden ve şatafatından tasarruf etmeyen DİB, hizmet ettiği rejimin sefalete mahkum ettiği emekçilere ise “sabır” ve “kanaat” telkin ederek din istismarının kalesi olmayı sürdürüyor.

Eğitime ayrılan bütçenin geçen yıla göre yüzde 32,87 artırıldığı öne sürülmesine rağmen MEB bütçesi, savaş ve militarizme ayrılan payın gerisinde kaldı. MEB bütçesi 1 trilyon 452 milyar lira iken silahlanama, savaş ve saldırganlığa 1 trilyon 608 milyar lira ayrıldı. 

Bakanlıkların araçlarından Erdoğan’ın korumasına, DİB’ten “yatırım” projelerine dek emekçilerin yaşamlarına faydası olmayan birçok kaleme devasa bütçeler ayrılırken iş cinayetlerinin ve meslek hastalıklarının önlenmesine, iş güvenliği önlemlerine, çocuk işçilikle mücadeleye, sokak hayvanlarının korunmasına, tarım alanlarının güçlendirilmesine vb. ise bütçe ayrılmadı. 

Bütçenin hangi sınıftan toplandığı ve hangi sınıfın çıkarları için kullanıldığı, kapitalist sistemin vahşiliğini gözler önüne seren göstergelerden biridir. Bu devasa bütçe emekçilerin emek-gücü ile üretiliyor ama onlara sefaleti dayatan sistemin çarklarının dönmesi için kullanılıyor. İşçi sınıfı ürettiği muazzam değerden aldığı payı ancak kapitalizme karşı örgütlü ve fiili/meşru mücadeleyi yükselterek artırabilir. 

K. Düşgör