Avusturya-Salzburg’da 10 Mart’ta Belediye ve Eyalet Meclisi seçimleri yapıldı. Seçim sonuçları Salzburg’da siyasi tablonun yeniden şekillenmesine neden oldu. Salzburg’da Belediye Başkanlığı 2004-2013 yılları arasında sağcı muhafazakâr Avusturya Halk Partisi ÖVP’nin elindeydi. 2014’te kaybeden ÖVP, 2019’dan buyana ise FPÖ ile birlikte belediye başkanlığını elinde tutuyordu.
Şimdiye kadar Salzburg’da çoğunluğa sahip olan ÖVP, 10 Mart’ta yapılan seçimlerde yaklaşık %20 oy aldı. Bu parti %15 oranında oy kaybederken Avusturya Komünist Partisi’nin (KPÖ) yükselişi, gerici çevrelerde “felaket” yorumları yapılmasına neden oldu. Avusturya Sosyal Demokrat Partisi-SPÖ ise, yüzde 26 oy oranı ile “en güçlü parti” konumuna yükseldi. Ancak bu seçimin “en büyük kazananı” Avusturya Komünist Partisi oldu. Salzburg’da bir önceki seçimde sadece yüzde 3,7 oy alan KPÖ, 10 Mart seçimlerinde oylarını yüzde 23’e çıkararak şehirde ikinci parti oldu.
Seçimin birinci turunda hiçbir aday Eyalet/ Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Oberbürgermeister) için gerekli çoğunluğa ulaşamadığından en çok oy alan iki adayın yarıştığı seçimin ikinci turu 24 Mart’ta yapıldı. İkinci turda KPÖ’nün Başkanı adayı Kay Michael Dankl ile SPÖ’nün adayı Bernhard Auinger yarıştı.
***
KPÖ'nün yerel seçimlerindeki başarısı, “sol siyasetin sağın yükselişini önleyebileceği ve Avusturya’daki toplumsal sorunlara ve krizlere çözümün, sol görüşlerle de mümkün olacağı” tartışmalarını beraberinde getirdi.
KPÖ başarısını, izlediği “istikrarlı sosyal politikaya” bağlıyor. “Sorunu olanların sorunlarını dinlemek ve çözüme odaklanmak KPÖ’nün hanesine başarı olarak yansıdı” deniliyor.
Büyük kentlerde zor karşılanabilen konut fiyatları, geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, hasta ve yaşlılara bakım sorunları Salzburg’unda ivedi sorunları olarak öne çıkıyor. KPÖ 2021’den beri ülkenin ikinci büyük kenti Graz ile Salzburg civarındaki bazı küçük belediyeleri yönetiyor. Bu “yönetim modelinin” belediyelerde sorunların çözümüne odaklanması, Salzburg Şehir Meclisi’ndeki KPÖ’lü vekillerin maaşlarının büyük bir kısmından acil durumlarda insanlara yardım etmek için vazgeçmesi, “Yerel ve sosyal sorunlara odaklı” siyaset yapıldığında ve “Kervan ürkütülmediği” sürece, ona oy olarak geri dönüyor.
Ancak yerelde düzenle uyumun sağladığı bu “rahatlık”, farklı sorunlar söz konusu olduğunda, KPÖ’nün utanç verici tutumlar almasını beraberinde getiriyor.
Bu nedenledir ki, Avusturya dahil, tüm dünyada İsrail'in Gazze'de yaptığı soykırıma karşı Filistin halkıyla dayanışma hareketinin ön saflarında komünistler yer alırken, Avusturya’nın “Komünist” Partisi KPÖ, bu konuda net bir tutum almayarak utanç verici bir duruma düşmüştür.
“Kazanma strateji”
Anlaşılan o ki, KPÖ “kazanma stratejisinin” bir parçası olarak sömürüye ve soykırıma sadece sessiz kalmıyor, onaylıyor da.
KPÖ, İsrail’in Filistin’de uyguladığı soykırım, Batı ile ABD’nin Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı yürüttüğü savaş vb. konularda mümkün oldukça laf etmemeye ve “tarafsız” görüntüsü vermeye çalışıyor.
KPÖ'nün önder kadrolarından Salzburg adayı Dankl ve onun gibileri ise daha da ileri giderek, İsrail’in yanında yer alıyor. Salzburg’un “komünist” adayı Dankl, 7 Ekim'den sonra açıkça İsrail'in yanında saf tuttu ve İsrail'in “kendini savunma hakkına” vurgu yapacak derecede rezil bir tutum aldı.
Dankl'ın büyük rol modeli olan KPÖ'nün Graz belediye başkanı Elke Kahr, yakın zamanda İsrail büyükelçisiyle rahat bir sohbet ortamında buluştu ve Gazze'deki soykırım ve işgale dair tek cümle sarf etmedi. “Komünist” etiketi taşıyan Elke, sisteme uyum sağlamak adına, soykırım suçu işleyenlerle aynı fotoğraf karesinde yer alacak derecede düşkünleştiğini gösterdi.
KPÖ “hayırsever” sosyal politikalarıyla yeni bir kılığa bürünmüş ve “dürüst” sosyal demokrat bir çizgi izliyor. Yani SPÖ'nün artık yapmadığı-yapamayacağı bir politika izliyor. SPÖ sağa kayıyor, KPÖ onu izliyor ve onun boşalttığı yere yerleşiyor. Uluslararası ilişkilerde ise sermayenin kuyrukçuluğunu yapıyor.
***
KPÖ örneği, sistemin açtığı alana yerleşmek için toplumsal devrim hedefini terk edenlerin devrimci olmayacağının somut göstergesidir. Özel mülkiyeti, sermayeyi yani kapitalizmi hedef almadığınız sürece, sermayenin çizdiği sınırlar içinde belediyecilik yapabilir ve hatta Avusturya’nın en büyük ikinci kenti Graz’da olduğu gibi birtakım başarılara da imza atabilirsiniz. Tüm bunları “kervanı ürkütmediğiniz sürece” Graz’da yapılabildiği gibi, hele üstelik maaşınızdan da vazgeçiyorsanız, yapabilirsiniz.
Bu çizgi sizi yapsa yapsa parlamento çerçevesinde kalan sol görüşlü bir seçim çevresi yapar. Komünist asla yapmaz.
“Komünistler seçimlere katılmayı ve burjuva parlamentosundan olduğu gibi yerel yönetimlerden de devrimci amaçlar için yararlanmayı ilke olarak reddetmezler. Fakat bunu yaparken, kurulu düzen altında yerel yönetimlerin işlevi, gücü, sınırları ve dolayısıyla sorunlara çözüm olanakları konusunda herhangi bir yanılsama yaratmamaya da çok özel bir dikkat gösterirler. Buna ilişkin burjuva ve reformist aldatmacaların içyüzünü kitleler önünde ortaya koymayı da temel önemde bir görev sayarlar.” (“Yerel seçimler ve Sol”, Ekim sayı 232)
“Burjuva ve reformist aldatmacaların içyüzünü kitleler önünde ortaya koymak”, “kervan ürkütülmeden” olmuyor. KPÖ'nün son dönemlerdeki “kervan ürkütmeden” elde ettiği seçim “başarısına” ve politik duruşuna bakıldığında “ilerici” sosyal politikalarına rağmen bu parti için "komünist" nitelemesi hem fazla ve hem de anlamsız kalıyor. Uluslararası ilişkilerde ise rezil bir gericilik noktasına kadar savrulabiliyor.
***
10 Mart’ta yapılan seçimlerde KPÖ adayı ile aralarında sadece 821 oy farkı olan SPÖ’nün adayı işi şansa bırakmak istememiş olacak ki, eski Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’i yardıma çağırdı. Fischer, SPÖ’nün adayı Bernhard Auinger’e oy verilmesi için çağrıda bulundu. Eski Cumhurbaşkanı’nın seçime bir etkisi oldu mu bilinmez ama KPÖ’nün adayı 24 Mart’ta yapılan ikinci tur seçimde yine SPÖ adayının gerisinde kaldı ve kaybetti. Birinci tur seçime oranla oylarını daha da artıran SPÖ’nün adayı Auinger Salzburg Eyalet Belediye Başkanlığını kazandı.
Kazananın kim olduğu çok bir şey değiştirmeyecek. Çünkü esas kazanan yine tüm kurumlarıyla yerli yerinde duran sermaye düzeni oldu. Sermaye için önemli olan ise -kimin yaptığından bağımsız olarak- düzenin çarklarının dönmeye devam etmesidir.