Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, Afrika dışında on ülkede daha maymun çiçeği virüsü tespit edildi. İngiltere, İsviçre, Portekiz, İspanya, Fransa, Belçika, İsveç, İtalya, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Avustralya’da yüzlerce vaka resmi olarak kayıtlara geçmiş bulunuyor.
Maymun çiçeği virüsü ilk olarak 1958 yılında, Danimarkalı bir virolog tarafından denek olarak kullanılan ve yengeç yiyen makak maymunlarında tespit edilmişti. Hastalığa neden olan virüsün adı buradan geliyor. Bu salgına neyin yol açtığı konusunda henüz fazla bir şey bilinmiyor. Araştırmacıların virüs hakkında daha fazla bilgi elde etmek için yoğun çaba harcadıkları belirtiliyor. Mevcut araştırma verileri, Afrika’nın bazı bölgelerinde endemik olan virüsün insandan insana bulaşmaya daha uygun hale gelerek evrim geçirmiş olabileceği yönünde.
Maymun çiçeği virüsünün çiçek virüsü ile “akraba” olduğu da belirtiliyor. Çiçek virüsünün yok edildiğinin varsayıldığı 1980 yılından sonra “çiçek aşısı” yaptırma oranları hızla düştü. Bu aşının maymun çiçeği enfeksiyonunu önlemede yüzde 85 etkili olduğu söyleniyor. Çiçek aşısı olmayanlara bu virüs daha kolay bulaşabiliyor.
Afrika’da 2017’den beri maymun çiçeği vakalarında artış kaydediliyordu. Ancak, Corona virüsünün dünya çapında salgına dönüşmesinin gölgesinde kaldı.
Dünya kapitalist sistemi Corona salgınında sınıfta kaldı. Sağlık sistemleri çökme aşamasına geldi ve 20 milyonu aşkın insan yaşamını yitirdi. Corona salgınının giderek kontrol altına alındığı varsayılırken, insanlık şimdi de küresel çapta yayılma potansiyeli taşıyan maymun çiçeği salgını ile tehdit altında.
DSÖ verilerine göre, ilk olarak 13 Mayıs 2022’de İngiltere’de Nijerya kaynaklı üç maymun çiçeği vakası kayıtlara geçti. Gelinen aşamada Afrika dışında onu aşkın ülke daha bu virüse “ev sahipliği” yapıyor. Bunun ne kadar büyük bir salgına dönüşeceği kestirilemiyor. Epidemiyologlar, normalde son derece nadir görülen bu virüsün, toplumların içine bu kadar girmiş olmasından duydukları rahatsızlığı ifade ediyorlar.
Covid-19’da olduğu gibi, maymun çiçeği virüsünün de küresel çapta bir salgına dönüşmesi durumunda insanlığın karşılaşacağı tablo belli. Kapitalist sistem sağlık yerine silaha ve savaşa yatırım yapmayı yeğlediğinden, zaten yıpranan sağlık sistemleri çökme aşamasına gelecektir. Bu da yeniden milyonların hayatına mal olacaktır.
Kapitalizm ayakta kaldıkça yıkım sürecek!
İnsanlığı tehlikeye atan yapısıyla endüstriyel gıda üretimi ile endüstriyel tarım ve hayvancılık yeni ölümcül salgınların ortaya çıkmasını hızlandırmaktadır. Gıda mamulleri doğal yaşamı tehlikeye atan süreçlerden geçirilmektedir. Halk sağlığını korumak için endüstriyel tarım sona erdirilmeli, gıda üretimi yeniden şekillendirilmelidir. Bu da kâr amacı gütmeksizin, üretimin doğal yollarla yeniden yapılandırılmasını gerektirmektedir. Ancak kapitalizmin kâra dayalı işleyişi bunu olanaksız kılmaktadır.
Dünyayı salgın hastalıklardan, yıkıcı iklim değişikliklerinden, emperyalist çatışmalardan, bölgesel savaşlardan ve iç savaşlardan kurtarmak için, kapitalizmi tümüyle aşmak gerektiği gerçeği giderek daha belirgin hale gelmektedir.
Kapitalist sistemin egemenleri, küresel salgınları doğadan insana bulaşan ve “öngörülemeyen vakalar” olarak göstererek, emekçi kitleleri “kolayından” aldatma yoluna gidiyorlar. Covid-19 salgınında bunu yaptılar. Yeni bir küresel salgın potansiyeli taşıyan maymun çiçeğinde de aynısını yapacaklar.
Kapitalizm, dünya halklarının sağlığını Covid-19 türü salgınlara karşı koruma kapasitesinden yoksun olduğunu ortaya koymuş bulunuyor. Yaşanan küresel salgınların ve doğal felaketlerin sorumlusu, doğayı hoyratça yıkıma uğratarak ekolojik dengeyi altüst eden kapitalizmdir. Onun “kâr, daha çok kâr”a dayalı işleyişidir. Kapitalizm ayakta kaldığı sürece, bu işleyişe son vermek mümkün değildir.
Sağlık sistemi yerine silahlanmaya devasa rakamlar ayıran bu sistem, çürümüş bir ceset olarak tarihin çöplüğüne atılmayı bekliyor. Dolayısıyla, salgınların önünü alma, ekosisteme ve doğaya sahip çıkma mücadelesi, gezegenimizi yaşanmaz hale getiren emperyalist kapitalizmi hedeflemek durumundadır. Ancak kâra değil toplumsal ihtiyaçlara öncelik veren bir sistem olan sosyalizm yaşanan yıkımların önüne geçebilir.
A. Vedat Ceylan