ABD Başkanı Joe Biden İsrail’deyken Lübnan’daki Hizbullah Hareketi lideri Hasan Nasrallah’ın uzun bir konuşması televizyon kanallarında yayınlandı. Belirtildiğine göre konuşma, İsrail’in Temmuz 2006’daki saldırısına karşı Hizbullah’ın kazandığı zafer vesilesiyle yapıldı. Buna karşın Biden’ın İsrail’de bulunduğu sırada yayınlanması tesadüf değil. Çünkü konuşma sadece Lübnan’daki siyasi güçlere ve Siyonist rejime değil, bir yönüyle Biden’a da hitap ediyordu. Konuşma hem İsrail hem Arap medyasında geniş tartışmalara vesile oldu. Tartışmalar halen devam ediyor.
Hizbullah İHA’larla uyardı
Hizbullah kurulduğundan beri, yani 40 yıldır Siyonist rejimle çatışıyor. 2000 yılında işgalci İsrail ordusunu Güney Lübnan’dan kovmayı başardı. ABD’nin direktifiyle Temmuz 2006’da Hizbullah’a savaş ilan eden İsrail, hiç ummadığı bir hezimet yaşamıştı. İşgalci İsrail ordusunun ‘yenilmez’ olduğu efsanesi o savaşta yerle-yeksan oldu. Bu arada her iki taraf da ‘karar anını’ belirleyecek olası bir savaş için kuvvetlerini tahkim ediyor. Taraflar, böyle bir savaşın kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Siyonistler, Lübnan’ı yakıp/yıkarak Taş devrine döndürecekleri tehdidini savururken, Nasrallah ise, Kudüs’ün Siyonist işgalden kurtarılacağından kuşku duymadığını söylüyor.
Son dönemde Akdeniz’de keşfedilen zengin doğalgaz rezervleri, taraflar arasındaki çatışmaya yeni boyutlar kattı. Zira Siyonist rejim, Lübnan karasularında bulunan Kariş sahasındaki doğalgazı gasp etmek istiyor. ABD aracılığıyla Lübnan yönetimine baskı yaparak, Kariş bölgesinin İsrail’e bırakılmasını güvence altına alacak bir anlaşma yapmaya zorluyor. Tam bu noktada devreye giren Hizbullah, böyle bir dayatmayı kabul etmeyeceğini, Lübnan gazını çalmak için yapılacak her girişimi engelleyeceğini ilan etti.
Biden’ın ziyaretinden kısa süre önce, Kariş bölgesinde gaz araması yapan İsrail gemisi üzerine Hizbullah İHA’ları uçuruldu. İHA’lar silahsızdı. Ancak bir süre fotoğraf çektikten sonra İsrail savunma sistemleri tarafından fark edilip düşürüldü. Bu olay İsrail’de bir tür panik yarattı. Zira olay, Hizbullah’ın istediği zaman İHA’larla saldırı düzenleyebileceğini somut olarak gösterdi. Hizbullah liderliği, bunun ‘mütevazi bir uyarı’ olduğunu açıkladı. “Biz uçakları İsrail düşürsün diye gönderdik. Ancak bu konuda ciddi olduğumuzu da anlasınlar” mesajı veren Hizbullah, İHA’ları İsrail hedefleri üzerinde uçurarak bir anlamda meydan okumuş oldu. Buna rağmen Siyonistlerin İHA olayına karşılık vermemeleri dikkat çekicidir. Zira İsrail bire yirmi-otuz kat şiddetle, askeri/sivil ayrımı yapmadan yanıt veren kural tanımaz bir devlettir.
“Lübnan gazını alamazsa, kimse gaz alamaz”
Konuşmada gaz alanları konusundaki anlaşmazlıklara değinen Hizbullah lideri, Lübnan’ın hakkı olan gazı çıkarıp satarak içinde bulunduğu derin kriz ve yoksulluktan kurtulması gerektiğini söyledi. Ancak ABD-İsrail ikilisinin buna engel olduğunu ima eden Nasrallah, bu dayatmaların kabul edilmeyeceğini, eğer Lübnan’ın gazını çıkarıp satmasına engel olunursa, kimsenin gaz çıkarıp satmasına izin vermeyeceklerini belirtti.
ABD’nin savaş arabasına binen AB devletlerinin İsrail’le gaz anlaşmaları yaptıkları dikkate alındığında, bu uyarının direk muhatabı Siyonist rejimdir. Yani Nasrallah “ya Lübnan’ın gazını çıkarıp satmasını kabul edeceksiniz, ya da sizin gaz çıkarmanıza engel olacağız” mesajı veriyor. Mesaj hem gazı bir an önce çıkarıp satmak isteyen Siyonist rejimi hem gaz ihtiyacının bir kısmını İsrail’den karşılamayı hayal eden AB şeflerini diken üstünde bırakacak cinsten. Lübnan yönetimine küstahça dayatmalarda bulunan Biden yönetiminin de bu meydan okumayı yok sayması kolay değil.
“Savaşmak, açlıktan ölmekten çok daha şereflidir”
Başkalarının (özellikle İsrail’in) gaz çıkarıp satmasını engelleme iddiası, bir tür savaş ilanıdır. Nitekim Nasrallah, Lübnanlıların ekmek ya da benzin kuyruklarında birbirini öldürmeyeceğini, açlıktan ölmektense savaşmayı tercih edeceklerini söyledi. “Savaşmak, diz çöküp açlıktan ölümü beklemekten çok daha şereflidir” ifadelerini kullanan Hizbullah lideri, buna hazır olduklarını, gerek olması durumunda bundan kaçınmayacaklarını vurguladı.
Bu keskin ifadeler, öncekilerden belirgin bir fark içeriyor. Zira Nasrallah, İsrailli yöneticilerin olası bir ahmakça saldırısına karşı savaşı bir savunma yolu olarak gündeme getiriyordu. İlk defa, kendi haklarını savunmak için gerekirse savaşacaklarını, bunun için yeterli hazırlık, donanım ve kararlığa sahip olduklarını söyledi.
Olayın çatışma boyutuna varması durumunda sorunun Kariş alanından ibaret kalmayacağını “Kariş, Kariş’ten sonra ve sonrası” olacağını ifade eden Nasrallah, çatışmaların geniş alanlara yayılacağını iddia ediyor. Bu meydan okuma ile Nasrallah, çıtayı belirgin bir şekilde yükseltmiş oldu. İsrail kanalları dahil olmak üzere Arapça yayın yapan birçok kanalda konuşmayla ilgili yapılan değerlendirmelerde bunun “yeni bir denklem” olduğu ifade ediliyor. Buna göre, güçler dengesinde belirgin bir değişim yaşanıyor.
“Yaşlı Biden ABD’nin son halini temsil ediyor”
Vurgulamak gerekiyor ki, Hizbullah liderinin konuşmasının bir başka önemli boyutu daha var: O da ABD’nin zayıflayan bir imparatorluk olduğuna yapılan vurgu ve bunun “ayakta zor duran Biden” metaforuyla izah edilmesidir. ABD’nin eskisi gibi güçlü olmadığını, ayakta zor duran Biden gibi yaşlanan ve güç kaybeden bir hegemon güç olduğunu ifade eden Nasrallah, ABD’nin Ortadoğu’da istediği gibi at koşturduğu dönemin geride kaldığını savunuyor.
Bu değerlendirmenin kişisel olmaktan çok, “direniş ekseni” liderliğinin ortak görüşü olduğu belirtiliyor. Zira Hizbullah lideri resmi olmasa da bu eksenin sözcüsü kabul ediliyor. Bu bağlamda gerekirse savaşa girilebileceği vurgusunun da kişisel ya da salt Hizbullah’la sınırlı olmadığı söylenebilir. Zira olay savaş boyutuna varırsa bunun bir İsrail-Hizbullah savaşı sınırlarında kalması mümkün görünmüyor. Olası bir savaş, emperyalistlere yaslanan Siyonist rejimle “direniş ekseni” arasında birçok cephede cereyan etme ihtimali yüksektir.
Bundan hareketle, Hizbullah ya da “direniş ekseni” liderliğinin savaş istediği söylenemez elbet. Son zamanlara karada İsrail’in saldırılarına yanıt verilmemesi yönündeki soru ya da eleştirilere, “bunun uygun zaman, uygun koşullarda yapılacağı” yanıtı veriliyordu. Nasrallah’ın bu çıkışının, ABD’nin bölgede bir savaşa girişemeyeceği değerlendirmesiyle de bağlantılı olduğu görülüyor. Elbette “direniş ekseni”ne bağlı güçlerin hazırlık ve donanımıyla ilgili boyutları da var. Nitekim Hizbullah lideri, savaş tehdidini ‘psikolojik savaş’ bağlamında dile getirmediğini, bu konuda ciddi ve kararlı olduklarını söylüyor.
Bütün veriler, dünyadaki değişime bağlı olarak bölgede de denklemin değişme sürecinin davam ettiğini gösteriyor. Biden’in ‘İran karşıtı bir cephe oluşturma’ girişiminin fiyaskoyla sonuçlanması da Nasrallah’ın çıtayı yükseltmesi de bu değişimle bağlantılıdır. Doğalgaz paylaşımı konusundaki anlaşmazlıkların çatışma boyutuna varıp varmaması ise, Hizbullah’ın bir ikilemle karşı karşıya bıraktığı ABD ile İsrail’in Lübnan’a karşı alacakları tutumla doğrudan bağlantılı olacaktır.