Filistin yönetimi “Oslo Anlaşması”nı askıya aldı

Basınç altında alınmış olsa da askıya alma kararı önemlidir. Zira Filistin halkının davasını tasfiye etme hevesine kapılan “üçlü şer ekseni”ne teslimiyetin reddedildiği mesajı güçlü bir şekilde verilmiş oldu.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 01 Ağustos 2019
  • 07:35

Filistin yönetimi, çeyrek asır önce İsrail’le imzalanan “Oslo Anlaşması”nı askıya aldığını ilan etti. ABD gözetiminde siyonist İsrail Başbakanı ile dönemin Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Yaser Arafat tarafından imzalanan anlaşma, Birinci İntifada’nın yarattığı basıncın ürünüydü. Beyaz Saray’ın bahçesinde bir seremoni eşliğinde imzalanan anlaşma ile bazı tavizler karşılığında Filistin direnişinin tasfiyesi hedeflenmişti. 

“Oslo Barışı” diye anılan anlaşma ne barış getirdi ne de anlaşmanın Filistin sorununun çözümüne katkısı oldu. Batı Şeria ile Gazze Şeridi arasında bölünen bir Filistin yönetimi kurulsa da İsrail’in toprak gaspı, katliamları, toplu tutuklamaları arsızca devam etti. Nitekim direnişçi örgütler ilk andan itibaren anlaşmayı reddettiler. Ancak FKÖ’de etkin olan El Fetih’le bazı gruplar, Oslo’ya umut bağlayarak İsrail’le iş birliği yapmayı kabul ettiler.

***

Bu uğursuz anlaşmadan çeyrek asır sonra Filistin halkının sorunları hafiflemek bir yana daha da ağırlaştı. Trump’ın ABD başkanı seçilmesiyle küstahça bir planın hedefi haline getirilen Filistin halkı, kader belirleyici bir tasfiye saldırısıyla karşı karşıya bulunuyor. Trump’ın ırkçı-siyonist rejime verdiği desteğin ürünü olan “Asrın Anlaşması”yla Filistin davası yine bazı kırıntılar karşılığında tasfiye edilmek isteniyor.

Bu uğursuz planın patenti ABD’den, finansı şeriatçı Körfez şeyhlerinden, icraatı siyonist rejimden. Filistin halkını kırıntılara razı edebileceğini varsayan bu “üçlü şer ekseni” ne iyi ki, ummadığı bir direnişle karşılaştı. Uzlaşmacı Filistin yönetimi bile anlaşmayı ilk andan itibaren reddetti. Mahmud Abbas gibi “Amerikan barışı”na umut bağlamış bir lider dahi anlaşmayı tanımadığını ilan etti. Filistin halkıyla direnişçi örgütler ise, anlaşmayı bozguna uğratmak için var olan tüm güçleriyle mücadele edeceklerini ilk günden ilan ettiler.

 ***

Mahmut Abbas’ın Oslo Anlaşması’nı askıyla alma kararı almasında, Filistin halkının “Asrın Anlaşması” diye adlandırılan saldırıya karşı gösterdiği tepkinin önemli bir payı var. Hem direnişçi örgütlerin hem El Fetih içindeki direniş yanlısı kesimlerin kararlı bir tutum almalarının, Abbas’ın bu ‘cüretli’ adımı atmasında rolü var.

Basınç altında alınmış olsa da askıya alma kararı önemlidir. Zira Filistin halkının davasını tasfiye etme hevesine kapılan “üçlü şer ekseni”ne teslimiyetin reddedildiği mesajı güçlü bir şekilde verilmiş oldu. 

Oslo anlaşmasının askıya alınması, Filistinli tüm örgütler tarafından hararetle selamlandı. Bu gelişme, Filistin hareketleri arasındaki parçalanmanın sona erdirilebilmesi için de fırsat sayılıyor. Tüm taraflar, Filistin davasını tasfiye etme saldırısına karşı birleşik bir mücadele örgütlemenin önemine vurgu yapıyor. Oysa İsrail’le suç ortaklarının öncelikli hedefi Filistinli örgütler arasındaki ayrışmayı daha da derinleştirmekti. Ancak son gelişmelerin de gösterdiği gibi sonuç tersi oldu. Henüz nasıl sonuçlanacağı belli olmasa da Filistin’de tüm taraflar parçalanmaya son verme zamanının geldiğinin altını çiziyorlar.

***

Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin yönetiminin attığı adımı destekleyen direnişçi örgütler, bunun pratik adımlarla da birleştirilmesinin önemine dikkat çekiyorlar. Sadece Filistin yönetimiyle El Fetih’in değil, tüm örgütlerin-partilerin temsilcilerinin yer alacağı bir koordinasyon komitesinin oluşturulması talep ediliyor. Oluşturulacak komitenin hem planlama hem uygulama sürecine öncülük etmesinin önemine vurgu yapılıyor.

Yansıyan bilgiler koordinasyon komitesi kurma konusunda bir mutabakat olduğuna işaret ediyor. Yazık ki, bu kadarı pratik süreci başlatmak için yeterli olmuyor. Zira oluşturulacak komitenin toplanacağı mekan konusunda anlaşma sağlanabilmiş değil. El Fetih toplantının Batı Şeria’da yapılması gerektiğini savunurken, diğer örgütler ise, İsrail gözetimi altında bulunan Batı Şeria’nın uygun bir mekan olmadığını belirtiyor. İdeolojik çizgileri farklı olan örgütlerin anlaşması kolay olmasa da artık El Fetih’le Hamas temsilcileri de Filistin davasını savunma temelinde birleşmek gerektiğini kabul ediyorlar. Bu, sorunların aşılabileceği beklentisini güçlendiriyor.

Henüz aşılamayan sorunlar olsa da tüm taraflar Hamas’la El Fetih arasındaki bölünmeye bir an önce son verilmesi gerektiğini döne döne söylüyorlar. Bu sorun çözüldüğünde Gazze ile Batı Şeria arasındaki bölünmenin de ortadan kalkması için zemin hazır olacak. Bu ise, Filistin direnişini hem moral hem politik hem uluslararası alanda güçlendirecektir.

Konuyla ilgili açıklama yapan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin (FHKC) Gazze’deki temsilcisi, bölünmeye son verecek somut adımların bir an önce atılması gerektiğini hatırlattı. Hem Batı Şeria’daki El Fetih yönetimi hem Gazze’deki Hamas yönetiminin siyasi tutsakları serbest bırakarak birleşme konusunda samimi olduklarını gösterebileceğini belirten temsilci, siyonist işgale karşı etkili bir direnişin ancak Filistinli güçlerin kenetlenmesiyle örülebileceğini bir kez daha hatırlattı.

Asrın anlaşması adıyla başlatılan saldırıyı püskürtmek için farklı alanlarda farklı araçlarla yürüten güçlü bir direniş şart. Bu ise, Filistinli güçlerin ortak dava etrafından birleşmeleriyle mümkün olacak. Birliğin sağlaması için koşullar her zamankinden daha elverişli. Beklenen de birleşme sürecinin bir an önce pratik adımlar atılarak başlatılmasıdır.