Onlarca İHA ve Apache helikopter, yüzü aşkın tank ve zırhlı araç, binden fazla İsrail askeri aynı anda Cenin kentine, daha özel planda ise kent içinde bulunan Cenin Mülteci Kampı’na saldırdı. İçerideki krizi derinleşen dinci-faşist hükümetin şefi Binyamin Netanyahu, 24 saatlik bir askeri harekatla Cenin’deki direnişçileri ortadan kaldırma ve direnişin altyapısını tahrip etme hedefiyle saldırı emrini verdi. Vahşi saldırıya “Bahçe ve Ev” adı uygun bulundu. “Yargı reformu” konusunda Netanyahu hükümetine itiraz eden muhalefetteki Siyonist partiler dahil, İsrail’deki siyasal güçler saldırıya alkış tuttu. İç politikada çatışanlar, Filistin halkına saldırı noktasında birleştiler. Ancak Cenin’deki direnişi bitirme hevesleri kursaklarında kaldı.
İşgalci Siyonistlerin hezimeti!
Netanyahu başkanlığındaki dinci-faşist hükümet 24 saatte hedeflerine ulaşabileceğini var sayarak saldırıyı başlattı. Ancak kısa sürede bu hedefe ulaşamayacaklarını fark edip süreyi 48 saate çıkarttılar. Karşılaştıkları direniş 48 saatin de yeterli olmayacağını onlara gösterdi. Bunun üzerine Netanyahu, “saldırı için belirlenmiş bir süre yok” diye açıklama yaptı. 48 saat dolduğunda ise Siyonist medya, İsrail ordusunun Cenin’den çekilmeye başladığını duyurdu.
İşgalci ordu çekilmeye başladığında Filistinli direnişçiler direnmeye devam ediyordu. Cenin’de öldürülen İsrailli subayın bu son çatışmalarda vurulduğu söyleniyor. İsrail savaş aygıtı hem modern silahlarla donanmış hem kural/hukuk tanımaz vahşiliği ile bilinir. Oysa bu modern savaş aygıtı, kuşatma altındaki Cenin’den direnişlerin ateşi altında çekildi. Bu, “efsane ordu” için utanç verici bir hezimet oldu. Zira iki gün süren çatışmalarda ilan ettikleri hedeflerin hiçbirini gerçekleştirmeden çekilmek durumunda kaldılar.
Bu arada İsrail medyasında da saldırının hezimetle sonuçlandığını, Netanyahu’nun kendini kurtarmak için böyle bir saldırıya giriştiğini, kendi amaçları için orduyu bu duruma düşürdüğü yönünde yorumlar yapıldı. Zira koca İsrail savaş aygıtının dört bir taraftan kuşattığı küçük bir kampın derinliğine girmekten aciz kalması ve ilan ettiği hedefleri gerçekleştirmeden geri çekilmek zorunda kalması tüm Siyonistleri rahatsız eden bir gelişme oldu.
Yıkım, direniş, zafer!
İsrail savaş aygıtı yıkıcı bir güçtür. Bunu Cenin’de bir kez daha gösterdi. Hem havadan hem karadan evleri bombaladı, dozerlerle kampın altyapısını tahrip etti, evleri yıktı. Dördü çocuk 12 kişiyi öldürdü, 20’si ağır 120 kişiyi yaraladı, aralarında çocukların da olduğu onlarca kişiyi tutukladı. İslami Cihad’ın askeri kanadı Kudüs Tugayları basın sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, öldürülenlerin sadece üçünün direnişçi, diğerlerinin ise sivil olduğunu söyledi. Oysa Siyonist rejim, Kudüs Tugayları’na bağlı Cenin Taburu’nu yok edeceğini iddia etmişti.
İşgalcilerin çekilmesinden hemen sonra evlerini terk etmek zorunda bırakılan kamp sakinleri geri gelmeye başladı. Yıkım ve kayıplara rağmen basına konuşan halktan insanların morallerinin yüksek olması dikkat çekti. Aynı saatlerde kampta toplanan yüzlerce genç ise ‘zafer kutlaması’ gerçekleştirdi, Cenin Taburu lehine sloganlar arttı. Medyaya konuşan halktan insanlar Cenin Taburu ile diğer direnişçileri adeta ‘kutsiyet’ atfedercesine takdir ettiklerini dile getirdiler. Yıkımın yanı sıra elektrik ve su olmamasına rağmen kampta zafer havası esiyordu.
Halkın direnişe tam destek vermesi direnişin kazanmasında önemli bir rol oynadı. Zira kamp sakinlerinin sadece bir kısmı işgalci askerlerin baskısıyla evlerini terk etti. Kamp sakinlerinin direnişçilere, “Evlerimiz size açıktır. İşgalcilere karşı direnişte istediğiniz gibi kullanabilirsiniz” mesaj gönderdikleri bildirildi. Sürecin toplamına bakıldığında İsrail saldırısına sadece Cenin Tugayı ile diğer direnişçi örgüt mensuplarının değil, bütün kamp sakinlerinin direndiği görülüyor. Siyonist savaş aygıtını acze düşüren de bu toptan direniş kararlılığı oldu.
Direnişle dayanışma Batı Şeria’nın tüm kentlerine, İsrail’de yaşayan 48 Filistinlilerine ve Gazze Şeridi’ne yayılmadı. Batı Şeria, Gazze ve Kudüs’te 4 Temmuz günü genel grev yapıldı. Yemen’in başkenti Sana’da ise Filistin halkıyla dayanışma için dev bir gösteri düzenlendi. Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta da İsrail’in saldırganlığı protesto edildi. Küba ile Nikaragua başta olmak üzere bazı Latin Amerika ülkeleri Siyonist rejimin saldırganlığını kınadı ve işgal hareketinin derhal durdurulması çağrısında bulundu. Dayanışmanın yaygın olmasının bir nedeni İsrail savaş makinesinin vahşeti ise, diğeri de direnişçilerin sergilediği müthiş kararlılıktır.
Batı Şeria’da direnişte yeni dönem
İsrail savaş makinesinin Cenin’de hezimete uğraması, Batı Şeria’daki direnişte “yeni bir düzey” olarak değerlendiriliyor. Zira daha önce hedef aldığı kent ya da mülteci kamplarına yakıp yıkarak, katliam yaparak giren İsrail ordusu, Cenin’de bunu başaramadı. Bu ise, daha önce Güney Lübnan ve Gazze’de olduğu gibi, Batı Şeria kentlerinin de giderek birer direniş kalesi haline getirme sürecinin başladığına işaret ediyor.
Kuşatma altında tutulan, gece-gündüz havadan izlenen küçük bir alanda sergilenen direnişin yeni bir düzeye işaret ettiği aşikar. Bu deneyim hızla diğer kent ve mülteci kamplarına taşınacaktır. Bu ise, Filistin direnişinin merkezinin adım adım Batı Şeria’ya kayacağı şeklinde yorumlanıyor. Cenin direnişi, İsrail’le işbirliği yapan Filistin Yönetimi’nin izlediği uzlaşmacı çizginin de iflası olarak değerlendiriliyor. Zira işgale karşı etkili olanın uzlaşma değil direniş olduğu bir kez daha kanıtlandı. Bu arada işgalcilerin Cenin’den çekilmesinden sonra Gazze’den İsrail’e füze fırlatılması, bundan sonra saldırılara farklı alanlardan karşılık verileceği mesajı olarak değerlendiriliyor. Bazı Siyonist yorumcuların da Cenin’de yaşananlardan benzer sonuçlar çıkardığı görülüyor.
İsrail savaş aygıtı, uğradığı hezimetin yarattığı histeriyle Cenin’i farklı şekillerde hedef almaya, yeni cinayetler işlemeye devam edecektir. Ancak bu ne işgalcilerin Cenin’de uğradığı hezimeti ne direnişin başarısını ve yarattığı sonuçları değiştirmeyecektir.