Paris’te bulunan yaklaşık 900 yıllık Notre-Dame Kilisesi’nin 15 Nisan 2019’da yanması elbette ki Avrupa kültür mirası bakımından üzücü bir olaydı. Yangının hemen ardından iki gün içinde 1 milyar avroyu aşan bir bağış toplanmıştı. Arnault, Moët, Hennessy, Louis Vuitton, Pinault, Gucci, Yves Saint Laurent, Balenciaga, Bettencourt-Meyers- L’Oréal ve Total gibi ünlü tekellerin yanı sıra, zenginler bağış için adeta birbirleriyle yarıştılar.
Ne var ki bu kilise yangınında gösterilen “duyarlılık” ve ani “cömertlik” Amazon ormanları söz konusu olunca gösterilmiyor/gösterilemiyor. Bunun en bariz örneği, Amazon yağmur ormanlarındaki yangınlara binlerce yenisinin eklendiği bir dönemde Fransa’da toplanan, dünyanın en zengin yedi ülkesinden oluşan G7 Zirvesi’nde, dilenciye sadaka verir gibi, yangınların söndürülmesi için Brezilya’ya 18 milyon avro yardım teklif edilmesiydi.
Dünyanın ciğerleri olarak bilinen, soluk alıp vermesine yüzde 20 oranında katkı sağlayan Amazon ormanlarının yanmasının söz konusu kilise yangını kadar dikkat çekmemesi, ancak haftalar sonra dünya basınında sözü edilir hale gelmiş olması, içinde yaşadığımız kapitalist dünya sisteminin nasıl da inanılmaz derecede bir çürümüşlüğün içinde olduğunu gösteriyor.
İsviçre tekelleri ve merkezi İsviçre’de bulunan uluslararası tarım tekelleri Amazonlar’dan soya kaynaklı ürünler ithal ediyor ve milyarlarca dolar kazanıyorlar. Örneğin Cenevre’nin “Chemin de Normandie 14” adresinde gözde bir binada, ABD kökenli Cargill International SA’nın dünya çapında en büyük tarımsal ticaretinin merkezi bulunuyor. Dünya tahıl ticaretinin büyük bir kısmı burada işlem görüyor. Dünya çapında insan ve hayvan için “yem” buradan yönlendiriliyor.
ABD kökenli Cargill, Türkiye’de AKP iktidarı eliyle tarımı bitirme noktasına getiren ve nişasta bazlı şeker üretimi için pancar üretimini neredeyse sıfıra indiren aynı Cargill’dir. Cargill Cenevre’den bütün dünyaya buğday, arpa, mısır ve soya fasulyesi gibi hububatların ticaretini yapıyor.
8 bin kilometre ötede, Amazon bölgesinde Brezilya, Bolivya, Kolombiya, Paraguay ve Peru’da yağmur ormanları yanıyor. Binlerle ifade edilen yangınların çıkmasıyla, büyük tropikal ormanların yok olmasıyla Cargill’in ve İsviçre’nin ne ilgisi var, denebilir. Aradaki binlerce kilometre mesafeye rağmen öyle bir ilişki fazlasıyla var.
ABD çevre örgütü Mighty Earth tarafından yayınlanan son bir rapora göre, ne tesadüftür ki yangınların “çıktığı” alanla İsviçre’deki yan kuruluşları üzerinden tahıl ticareti yapan dört büyük tahıl tekeli Cargill, Bunge, Louis Dreyfus ve Archer Daniels Midland’ın ürünlerini tedarik ettikleri alan tam olarak aynı. Bu “tesadüf” uydu çekimleriyle ortaya çıktı.
Yukarıda adı geçen ve İsviçre’de faaliyet gösteren dört uluslararası ticaret devinin yanı sıra, dünyanın en büyük soya tüccarı olan Brazilian Amaggi Group’u da belirtmek gerekiyor. İsviçre tekeli Nestle ise yukarıda adı geçen tekellerin en gözde müşterilerinden biri.
Brezilya Amazonları içinden geçen yaklaşık 1500 kilometrelik BR-163 federal karayolu boyunca özellikle çok sayıda orman yangını var. Brezilya soya fasulyesinin en büyük alıcısı olan Cargill, buradan tedarik ettiği ürünleri BR-163 federal yolu üzerinden Santarem limanına taşıyor ve buradan gemilerle tüm dünyaya sevk ediyor.
2017 verilerine göre Cargill ve Bunge SA İsviçre’deki şirketleri üzerinden her biri 500 milyon dolarlık ticaret yaptılar. Yine İsviçre’nin Cenevre kentinde faaliyet gösteren Louis Dreyfus Company Suisse 5,7 milyar avro ticaret hacmine ulaştı. Archer Daniels Midland adlı tekel ise tam 13 milyar dolar bir hacimle diğerlerini geride bıraktı.
Cargill tekeli, çiftçilere ürün depoları ve tartı istasyonları sübvanse etmekte ve böylece ürünleri yerinde satın almayı garantilemektedir. Daha fazla ürün yetiştirip satmaya heveslenen çiftçilerin de daha fazla ekim alanları elde etmek için ormanları yaktıkları dile getiriliyor.
Bu açık olgular gösteriyor ki Cargill, Bunge, Louis Dreyfus ve Archer Daniels Midland gibi tahıl tekelleri ile birlikte, McDonalds ve Burger King gibi et tekelleri yağmur ormanlarını yok etmeyi teşvik ediyorlar.
Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro’nun seçim vaatlerinden biri de Amazon ormanlarının kullanıma açılmasıydı. Nitekim vaat yerine getiriliyor. Cargill vb. tekellerin yanı sıra bizzat Bolsonaro’nun başında bulunduğu Brezilya devleti de Amazon yağmur ormanlarındaki yangınları körüklüyor.
Dünya kamuoyu ve çevre örgütlerinin baskısı ile bu bölgede tahıl ticareti yapan uluslararası tekeller 2006’da bir anlaşmaya imza attılar. Anlaşmaya göre tekeller ürünlerini ormanı yok eden üreticiden almayacaklardı. “İktidara gelirsem Amazonları üretime açacağım” diyen bir devlet başkanının olduğu yerde, anlaşmaya elbette ki uyulmayacaktı. Ve ne yazık ki öyle de oldu, oluyor.
Amazon yağmur ormanlarının alev ve dumanlarının ortasında bütün dünyaya seslenen yerli Kayopo kabilesi sözcüsü Raoni Metuktire, “Brezilya halkını ve uluslararası topluluğu Bolsonaro’ya karşı harekete geçmeye çağırıyorum. Orman yangınlarından o sorumludur. Çünkü o çiftçileri ek ekim alanları elde etmek için yağmur ormanlarını alevler içinde bırakmaya çağırdı” diyerek tam adres verdi.
Her türlü hammadde için en büyük ticaret merkezi olan İsviçre, dünyanın her yerine mücevher, metal, petrol ve doğalgaz satışı yapan Vitol, Trafigura ve Glencore gibi dev tekellerle dünya kamuoyunun dikkatlerini zaten üzerine çekiyordu. Ancak tarımsal ürünler söz konusu olduğunda İsviçre’nin en önemli ticaret merkezi olduğu bugüne kadar az biliniyordu. Tahıl ticaretinde İsviçre Londra’yı geçerek birinci sıraya yerleşmiş bulunuyor. Böylece İsviçre, Amazon yağmur ormanları yangınında da en büyük ‘günaha’ sahip.
Karl Marx’ın o yalın ve veciz ifadesiyle “Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” sözü konuyu çok net özetliyor. Uluslararası kapitalist tekeller Bolsonaro ile el ele, dünyanın ak ciğerleri olarak bilinen Amazon yağmur ormanlarını yok ediyorlar.
Amazon ormanlarının yakılıp yok edilmesinde kaçak ağaç kesimi, tarım ve hayvancılık için arazilerin açılması temel önemde rol oynuyor. Madencilik, altyapı projeleri ve barajların da ormansızlaşmada payı küçümsenemez boyutta. Öte tarafta hidroelektrik santralleri de büyük yıkımın kaynağı durumundadır ve çok büyük HES programları da devrededir. Gerisinde ise Çin, ABD ve AB’li büyük kapitalist şirketler bulunmaktadır.
Özetle HES ve maden şirketleri, et kartelleri ve tarım endüstrisi ile amazon bölgesi adım, adım yok olmaya sürükleniyor.
Kaynaklar: Neu Zürcher Zeitung (NZZ), Spiegel Online, Berner Zeitung, Sonntagszeitung.