Emperyalist güçlerin dünyanın birçok bölgesinde yürüttükleri iç savaşlar, işgaller ve ulusal boğazlaşmalardan, yanı sıra neden oldukları sosyal yıkımlar ve açlıktan dolayı yüz milyonlarca insan ülkelerinden kaçmak zorunda kalıyor. Bu dehşeti yaratanlar, özellikle de batılı emperyalistler, bu insanların kaderi üzerine durmaksızın “insani” tartışmalar yürütüyor, zirveler topluyorlar. 21. yüzyılın bu trajedisine güya çözümler arıyorlar. Avrupa sınırlarına duvarlar örerek aşılmaz “Avrupa kalesi” yaratmak, çözümlerden biridir.
Kilometrelerce uzunlukta örülen duvarlar yeterli görülmediği için Avrupa Birliği Sınır Güvenliği Birimi (Frontex) kuruldu. AB sınırlarında yaygın insan hakları ihlallerine ve ölümlere neden olduğu için insan hakları ve ilerici kurumlarca feshedilmesi istenen örgüt, mültecilere karşı en etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Frontex’in bugünkü ana faaliyetleri, AB’nin dış sınırlarındaki operasyonlar, AB’den sınır dışı etme işlemleri, yerel sınır koruma makamlarının desteklenmesi ve risk analizleridir. Dahası bugün Frontex, Arnavutluk, Sırbistan ve Senegal gibi AB üyesi olmayan ülkelerde de operasyonlar yürütüyor. Frontex, mültecilere karşı işlediği suçlardan dolayı bizzat emperyalist ülkelerde sayısız raporlara konu edilmesine rağmen faaliyet alanları 2004 yılından bu yana sürekli olarak genişlemekte ve her bakımdan daha da etkin hale getirilmektedir.
AB üye ülkeleri ile iş birliği içinde Avrupa Birliği’nin dış sınırlarının kontrolünden sorumlu olan bu kirli örgüt, 2004 yılında Varşova’da kuruldu. Resmi olarak Frontex’in sorumluluk alanı, Avrupa’ya olan “göç akışlarını koordine etmek”tir. Zira Avrupa’ya kaçmak bir suç olarak görülüyor (yasadışı göç) ve mülteciler ne pahasına olursa olsun Avrupa’dan uzak tutulması gereken bir tehdit olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla 2004’ten beri varlığını sürdüren Frontex, çok yönlü olarak güçlendirilip genişletiliyor. Başlangıçta 6 milyon euroluk bir bütçeye sahip olan organizasyon bugün milyarlarca euroluk bütçeye sahiptir.
Her bakımdan güçlendiriliyor
Frontex’in bütçesi, 2019-2020’de 500 milyon eurodan 2021-2027 döneminde 5.6 -11 milyar euroya yükseltildi. Zira Avrupa Sınırı ve Sahil Güvenlik hakkındaki 2019/1896 sayılı AB Yönetmeliği, Frontex’i bir Avrupa sınır koruma otoritesi olarak genişletmektedir. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Konseyi’ne göre bu çabalar Schengen dış sınırlarının kontrolündeki boşluklara dayanmaktadır. AB yasal çerçevesi Frontex’i “dış sınır kontrolleri, geri dönüş, sınır ötesi suçla mücadele ve sığınma hakkı” alanlarında daha da geliştirmektedir. Frontex’e daha güçlü yetki verilmesi, 2027 yılına kadar on bin uzmandan oluşan daimi bir gücün oluşturulması, kendi gemi, uçak ve araçlarını satın alması öngörülmektedir.
Avrupa sınır koruma teşkilatı reformu ile 2011 yılından bu yana Frontex’e personel ve mali açıdan dahil olan İsviçre’nin orantılı mali katkısı da artırılıyor. Mali katkı, 2021’de 24 milyon İsviçre frangından 2027’ye kadar yaklaşık 61 milyon İsviçre frangına yükselecek.15 Mayıs’ta İsviçreli seçmenler, İsviçre’nin Frontex hakkındaki yeni AB düzenlemesini kabul edip etmeyeceğine karar verecek. Göçmen Dayanışma Ağı tarafından yönetilen “Frontex Referandumuna Hayır” komitesi bu nedenle yeni AB düzenlemesini kabul etmemek için tasarıya karşı referanduma gidiyor. İsviçre’deki insan hakları kurumları, ilerici-demokratik çevreler ve sol akımlar bu doğrultuda kampanya yürütüyorlar.
AB düzenlemesinin kabul edilmesi durumunda, İsviçre, Avrupa sınır koruma ajansına insani ve mali katkılarını artıracaktır. Öte yandan, İsviçre, Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik ile ilgili AB düzenlemesini kabul etmemesi halinde Schengen ve Dublin Ortaklık Anlaşmalarından dışlanabileceği korkusunu yaşamaktadır.
Mültecilere karşı ırkçı bir savaş örgütü
Yasa dışı geri itmeler, şiddet, sefalet ve ölüm, Avrupa’nın dış sınırlarında günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Mülteciler ve göçmenler haklarından mahrum bırakılıyor, dövülüyor ve sınır dışı ediliyor. Sınırlar daha fazla silahlandırılarak mülteciler için büyük bir kabusa dönüştürülüyor. Frontex bunun dolaysız sorumluluğunu taşıyor. Yasadışı geri itmelerle mültecilerin uluslararası hukuka aykırı olarak iltica başvurusu yapma hakkını engelliyor. Frontex ayrıca, Libya Sahil Güvenlik gibi Avrupa dışındaki 20 sınır koruma makamıyla da çalışıyor. İnsanları güvenli bir şekilde Avrupa’ya getirmek yerine, Libya gibi iç savaşın şiddetlendiği ülkelerdeki kamp ve gözaltı merkezlerinde şiddet ve insanlık dışı koşullarda tutuyor.
1989’da Berlin duvarı yıkıldığında, dünyadaki 15 sınır duvarından biriydi. Bugün bu sayı 90’a çıkmış bulunuyor. Sınırların militarizasyonu istikrarlı bir biçim almış durumda. Dünyanın sınırlarında elektrikli çitler ve dikenli teller var, helikopterler ve insansız hava araçları kullanılıyor. Yüksek teknolojili sistemlerle donatılıyor. Frontex bu militarizasyon sürecinde kilit bir oynuyor. 2000 yılından bu yana dünyada sınır kapılarında onbinlerce kişinin öldüğü belirtiliyor.
Frontex’in milyarlarca euroluk ekipman bütçesi var. Bu gelişmeden en çok yararlananlar Avrupa silah şirketleridir. Silah lobisi Frontex ile yakından bağlantılıdır. 2017 ve 2019 yılları arasında Frontex ile silah şirketleri arasında yüzü aşkın toplantının yapıldığı iddia ediliyor. Silah lobisi Avrupa sınırları için silah tedarikini teşvik ettiği için AB’nin organlarında temsil ediliyor. Şirketler kazanıyorken, mülteciler AB’nin dış sınırlarında ölüyor. İnsanların kaçmak zorunda kaldığı savaş bölgelerine silah teslimatlarıyla çatışmaları körükleyen aynı şirketler, AB’nin dış sınırları için de baskıcı teknolojiler üreterek mültecilerin sefaletinden bir kez daha yararlanıyorlar.
Frontex sistematik olarak suç işliyor
Frontex, yasadışı geri itmelere ve insan hakları ihlallerine katıldığı için yıllardır ağır eleştirilerin muhatabı oluyor. Uluslararası Af Örgütü, Frontex’in Akdeniz’de kaçan insanları durdurmak ve onları Libya, Yunanistan gibi gözaltı merkezlerine geri göndermeye zorlamak için bu ülkelerin Sahil Güvenliği ile birlikte çalıştığını belgeledi. Frontex, yalnızca AB’nin dış sınırlarında aktif olmakla kalmıyor, aynı zamanda Schengen bölgesi genelinde geri dönüşlerin planlanması ve yürütülmesinde de sorumluluk taşıyor. AB’nin dış sınırındaki ülke yetkililerin, sınırı geçmeye çalışan kişileri tespit etmelerine yardımcı oluyor. Oysa uluslararası hukuk kapsamındaki geri göndermeme ilkesine göre, zulüm veya kötü muamele görme riski altında olan kişiler sınır dışı edilemez.
Frontex’in zorla geri göndermeler sırasında güç kullandığına dair da çok sayıda rapor var. Yanı sıra, sınır dışı edilen mültecileri geri almaları için AB üyesi olmayan ülkelere de baskı yapıyor. AB’nin bu kirli ve ırkçı örgütü, geri dönüş sürecinde şiddet, işkence ve kötü muameleye yol açmakta ve hatta bazen mültecilerin yaşamını tehlikeye atmaktadır. Avrupa Parlamentosu üyeleri bile bazı ülkelerin sınırlarında vurulma ve öldürülme olayları yaşandığına ilişkin endişelerini dile getirmek zorunda kaldılar. Zira Avrupa’nın dış sınırlarında zulüm, savaşlar veya yoksulluktan kurtulmak için kaçan onbinlerce insan öldü.
Frontex, Akdeniz ve Ege’de kendi gemileriyle sahadadır ve teknelerin ülkelerden-adalardan birine ulaşmasını sistematik olarak engellemektedir. İHA ve helikopterleri ile önemli bir rol oynayan Frontex, mültecilerin kaçmak istedikleri ülkelerin Sahil Güvenlik Komutanlığı ile iş birliği yaparak, keşfettikleri tekneler hakkında onları bilgilendirmekte ya da bizzat kendisi tekneleri açık denizlere terk etmektedir. Yakalananları ise hapis, gözetim merkezleri ve insani koşulların bulunmadığı mülteci kampları beklemektedir. Frontex denilince akla, taciz, şiddet ve militarizasyon, tecrit, ırkçılık, batık mülteci tekneleri ve sınır dışı etmeler gelmektedir.