Eskişehir’in Mihalıççık ilçesinde bulunan Yıldızlar SSS Holding’e bağlı Doruk Madencilik’te aylardır ücretlerini alamayan ve şirketin kirli oyunlarıyla hak kayıplarına uğrayan işçiler hakları için nihayet mücadele ateşini yakmışlardı. Ancak devreye giren sendikal bürokrasi bir kez daha uğursuz rolünü oynayarak işçilerin eylemlerini pasifize etmeye muvaffak oldu.
Aylardır doğru düzgün ücretlerini alamayan işçiler bu da yetmezmiş gibi yer üstünde çalışıyor olarak gösterilip ücretleri de yarıya düşürülmüştü. Gelinen yerde yaşamlarını dahi idame ettirmekte zorlanan işçiler 28 Ağustos’ta başlattıkları eylemlerini 31 Ağustos’ta madenin içerisinde açlık grevine dönüştürmüşler ve seslerini geniş kitlelere ulaştırmayı başarmışlardı.
Tam da bu esnada Türk-İş ve ona bağlı Maden-İş bürokratları devreye girmiş ve sicili bir hayli karanlık olan Yıldızlar SSS Holding’in hizmetine koştu. Şirketin boş vaatlerini kullanarak işçileri etkileyen bürokratlar, açlık grevi ve maden ocağında bekleyişin 5 Eylül’de sonlandırmasını sağladılar.
Aylardır işçilerin yaşadıkları bu sorunları bilmelerine rağmen belki bazı yerel sendikacılar dışında kılını kıpırdatmayan bu bürokratlar bir kez daha işçinin değil sermayenin imdadına yetiştiler.
İşçilerin mücadele isteğine karşın şirketin kıdem tazminatlarını 3 taksitte ödeme ve geçmiş maaşların yer altı çalışma farklarının ödenmesi vaadi ile eylemi maden ocağı önünde bekleyişe dönüştürdüler. Oysa şirket sendikal haklar konusunda topu TMSF’ye attı.
İlerleyen günlerde anlaşmanın netleşeceğini söyleyen sendika ağaları ya Yıldızlar SSS Holding’in bu konudaki kirli seceresini “unutmuş” ya da koltuklarında rahatları bozulmasın diye işçilerin eylemlerini pasifize etmek istemektedir.
İşçilerin maaşlarını “kredi” gibi kullanıyorlar
Sadece Haziran 2020’de Elazığ’da Yıldızlar SSS Holding’e ait bakır işletmesinde yaptıklarına baktığımızda bile bu kan emicilerin neler yapacaklarını tahmin etmek zor olmayacaktır. Burada işçiler 11 ay boyunca maaşlarını alamadıkları için eylem yapmış, neticede bir görüşme sağlanmış ancak görüşmeden bir sonuç çıkmamıştı. Ertesi gün 110 işçi SGK’dan gelen mesajlarla işten atıldıklarını öğrenmişlerdi. Üstelik işçileri Kod 29’dan, yani “işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı” maddesine dayanarak işten çıkartarak tazminatlarını da gasp etmişti.
Yıldızlar Holding, Covid 19 gerekçesiyle kısa çalışma ödeneği aldığı halde bu dönemde işçileri çalıştırmasına rağmen iki ay boyunca izinde göstererek sigortalarını da gasp etmişti.
Bu holdingin kirli siciline baktığımızda hep aynı tabloyla karşılaşıyoruz. İşçilerin maaş ödemeleri düzenli olarak en az 3 veya 4 ay geriden geliyor, hakları için eyleme geçen işçiler kendilerine söz verilmesine karşın Kod 29 ile işten çıkarılıyor, alacakları ise yine taksitler ile uzun bir zamana yayılarak ödeniyor.
Yıldızlar SSS Holding, Eti Gümüş’te 950 işçiyi 3 aylık maaşlarını ödemeden tazminatsız bir şekilde işten attı.
Yozgat’taki kurşun çinko madeninde 130 işçi tazminatları ödenmeden işten atıldı.
Holding bünyesinde bulunan Çanakkale’deki NESKO Madencilik’te de 4 aylık alacakları biriken işçilerin eylemine karşı 11 işçiyi işten atan şirket yönetiminin, vermedikleri iş güvenliği ekipmanları için de sahte imzalar attığı işçiler tarafından ifade edilmişti.
Gümüşhane Yıldız Bakır İşletmesi’nde de işçiler sürekli olarak iki ya da üç maaşlarının içeride bırakılmasına karşı yaptıkları eylemlerle haklarını aramışlardı.
Çankırı'da bulunan Granito Girarto seramik fabrikasında da işçiler 2018 yılında ücretsiz izne çıkarılmış ve aylarca maaş alamamışlar ve kendilerine hiçbir açıklama dahi yapılmamıştı.
Yüzlerce maden arama ruhsatına sahip olan holdingin yöneticileri; yüzde yirmi, yirmi beşlik büyüme rakamlarından bahsederken on binlerce işçinin maaşlarını sürekli olarak geciktirerek işçilerin deyimiyle “faizsiz kredi” olarak kullanmayı adet edinmiştir.
Fiili-meşru mücadele
Yukarıda hatırlattığımız sadece birkaç örnek bile büyük bir tekel olan Yıldızlar SSS Holding’in vereceği sözlerin hiçbir anlam taşımayacağının kanıtıdır.
Doruk Madencilik’te çalışan işçiler geç de olsa bu kan emici sermaye grubuna karşı haklarını fiili-meşru bir mücadeleyle almak için ilk adımı attılar. Ancak sendika bürokrasisi o uğursuz elini bir kez daha sermayenin yardımına uzatmış ve işçilerin ileri eylem biçimlerini daha sığ bir noktaya çekmiştir.
Ne yazık ki bugüne kadar sendikanın da ortada bıraktığı işçiler büyük bir yanılsamayla tazminatlarını alarak başka madenlerde çalışma niyetinde olduklarını ifade ediyorlar. Oysa ki maden işçileri güçlü bir sınıf bilinci ve buna paralel bir örgütlenme ve fiili mücadele süreçlerini yaratmadıkları sürece gittikleri diğer ocaklarda da aynı sorunlarla karşılaşmaktan kurtulamayacaklardır. Madenleri sömürü ve ölüm ocakları olmaktan çıkarmanın tek yolu işçilerin örgütlü-meşru mücadeleyi yükseltmeleridir.