“İşten atılmamıza karşı hiçbir şey yapmadılar!”
Serkan Öğütücü: 25 Ağustos günü evdeydim. Takım lideri beni aradı. Acilen işe gelmemi söyledi. Gece vardiyasındayım, neden diye sordum. “Bilmiyorum” dedi. Üretim müdürü seni çağırıyor dedi. Yarın görüşsek olmaz mı dedim. Bilmiyorum ben bir sorayım dedi. İki dakika sonra tekrar beni aradı. Üretim müdürünün kabul etmediğini, acilen gelmem gerektiğini söyledi. Ben de üretim müdürünü aradım, neden çağırdığını sordum. İşyerine gelmem gerektiğini söyledi. Tamam dedim. Ardından iki dakika sonra beni aradı ve tazminatsız olarak işten çıkartıldığımı söyledi. Ben de neden olduğunu öğrenmeye çalıştım. “Sen daha iyi bilirsin” dedi. Bilmediğimi söyledim, bilsem sormazdım dedim. O da "Tamam fazla uzatma evine kağıt gönderdim" dedi. Büyük bir ihtimalle beni sendikal olaylardan işten çıkarttılar. Ama bunu ne sendika ne de işveren kabul ediyor. Sendika arkamızda durmuyor. Artık bu saatten sonra yanınızda değil karşınızdayız diyor sendikacılar. Bunun nedeni onlara güvenmediğimiz için kendi avukatlarımızı tutmamızdı. Kendi avukatlarımızı tuttuk diye bizim arkamızda olmayacaklarını söylediler. Tazminatsız işten atılmamıza karşı hiçbir şey yapmadılar. İşyerinde olmalarına rağmen çıkartıldığımızdan haberlerinin olmadığını söylediler. Grev esnasında, grevden sonra herhangi bir işçinin işten atılmayacağı söylenmişti. Ama grev bittikten sonra benimle beraber 5 kişiyi işten çıkardılar. 150 işçinin de çıkarılacağını duyduk. Arkadaşlarımız kurban gibi bekliyor çıkarılmayı ve sendika hala hiçbir şey yapmıyor. Sendika bizi arayıp bir kere olsun geçmiş olsun demedi.
“Sendikayla ilişkilerimizi kestik”
Uğur Akay: 07.00-19.00 vardiyasında çalışırken çay paydosunda yemekhaneye gittik. Yemekhanede çayımızı içerken bölüm amiri insan kaynaklarına gitmemi istedi. Orada bakım müdürü Metin ve insan kaynaklarından Sena Hanım ve tanımadığım iki kişi vardı. Bana “Uğur artık seninle çalışmayacağız, sözleşmeyi tek taraflı feshettik” dediler. Gerekçe olarak da facebook’ta paylaştığım yumruk logosunun işyerine hakaret anlamına geldiğini söylediler. 25. maddenin 2. fıkrasının b. bendine dayanarak işten atıldığımı söylediler. Ben bunu kabul etmediğimi, bana haksızlık yapıldığını söyledim. Derken güvenlik amiri tarafından kolumdan tutularak soyunma odasına götürüldüm. Kartlarımı, anahtarlarımı aldılar ve zorla dışarı attılar. Ne sendika yanımdaydı, ne de işveren somut bir açıklama yaptı. Ertesi gün sendikaya gittik. Hiç göremeyeceğimiz insanlar oradaydı. Beni ikna etmeye çalıştılar. Biz de bunu anlayınca oradan çıktık. Başka bir avukatla devam ettik. Bunu duyan sendika genel başkanı şubeyi arayarak “başka avukat tutanlara biz maddi ve manevi destek vermeyiz” demiş. Biz de bunları duyduk ve sendikayla artık ilişkilerimizi kestik. Artık onlarla aynı yolda yürümeyeceğiz.
“Mücadele edeceğiz ve hakkımızı alacağız”
İsmail Ünal: Kent Gıda’da 10 yıldır çalışıyorum. Herkesin bildiği gibi 15 Temmuz’da greve çıktık. 7 Ağustos’ta grev istemediğimiz bir şekilde sonuçlandı. O günden sonra benim için Tek Gıda-İş Sendikası Tek Gıda İşverenler sendikası olmuştur. O günden sonra ne temsilciyle, ne de şubeden biriyle görüşmüşlüğüm var. Cuma günü 8 Ağustos’ta işbaşı yaptık. 10 Ağustos’tan itibaren günde 12 saat çalıştık. Ben Pazar günleri gitmiyordum. 25 Ağustos’ta işyerinden aradılar. Tahmin ediyordum. Grevde ön plana çıkmamdan dolayı ve grevin bitirildiği gün temsilcilere laf söylememden dolayı kara listeye alındığımı biliyordum. Telefon geldiğinde ne olduğunu tahmin etmiştim ancak tazminatsız olduğunu tahmin etmemiştim. Esas nedeni sendikaya verdiğim bir iki ayardı. Ancak tebliğde işyerini aşağılama, işverene hakaret, işçileri işyerine karşı kışkırtma ve facebook’taki bazı paylaşımlarım yer alıyor. Facebook’ta paylaşım yaptım ama kesinlikle işverene hakaret yok. Her şey temsilci ve şube başkanına yönelikti. Beni işyerine çağırıyorlar, sendikanın sözde haberi yok. Pınar Hanım, insan kaynaklarından iki kişi var ama bir tane sendika temsilcisi yok. İmza atmalı mı atmamalı mıyım bilmiyorum. Ben de kabul etmediğimi, imzalamayacağımı söyledim. Akşama kadar temsilci ve sendikadan arayan olmadı. Arasalardı açmayacaktım zaten. Yine de mücadele edeceğiz ve hakkımızı alacağız.
Atilla Kasap: 25 Ağustos sabahı işveren tarafından aranarak fabrikaya ulaştım. Güvenlik karşıladı beni. Grev sürecinde işçiyi işverene karşı kışkırttığım gerekçesiyle 25. maddeden tazminatsız işten atıldım. Ben de işverenle değil sendikayla sıkıntımın olduğunu dile getirdim. Güvenlik nezaretinde işyerinden ayrıldım. Sendika avukatlarını tercih etmediğimiz için sendikadakiler bizlerin arkasında durmadılar. Biz de kendi imkanlarımız doğrultusunda hukuki işlem başlattık.
Zafer Cengiz: 2008 yılından bu yana Kent Gıda’da engelli kadrosunda çalışıyorum. Engelli kadrosunda olmama rağmen verilen tüm ağır işleri yapıyorum. Hiç sesimi çıkartmadım. Arkadaşlar da bunu söylüyordu ve o ağır işleri yapmamamı söylüyorlardı. Ben yapabildiğim tüm işleri yapacağımı söylüyordum. Paramı alınterimle kazandım. Ve greve çıktık. Grev sırasında slogan attırdım. Bu benim hakkım diye düşünüyorum. 25 Ağustos’ta “işçileri galeyana getirmek, işçileri işverene karşı kışkırtmak, işvereni küçük düşürmekten” 25/2. madde gerekçe gösterilerek işten çıkarıldım. Benim 6,5 yıldır aidat ödediğim sendika başka avukatlara gitmeyin dedi. Ben de grevde bizi satan sendikanın avukatına güvenmediğimi söyledim. Ben 6,5 yıldır aidat ödediğim sendikaya, 6,5 yıldır emek verdiğim fabrikaya hakkımı helal etmiyorum.
Kızıl Bayrak / Gebze