DEV TEKSTİL İstanbul Temsilciliği ve TOMİS İstanbul Temsilciliği “Sendikalara, devrimci ilerici kurumlara, muhalefet partilerine açık çağrımızdır!” diyerek ortak bir açıklama yayınladı. Ortak açıklamada “Suçlu kim?” sorusu soruldu. Açıklama şu şekilde:
Sendikalara, devrimci ilerici kurumlara, muhalefet partilerine açık çağrımızdır!
Suçlu kim?
Sinbo ve SML direnişleri bugün polis saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Saldırılara gerekçe olarak ise Valilik ve Kaymakamlık kararı gösterildi. 25/2'ye (Kod29), ücretsiz izne, yani işçi sınıfına dönük hak gasplarına karşı direnenlere saldırının gerekçesi ise Anayasa’dan, yasalardan doğan haklarını aramaları, patronların talimatıyla iktidarın valilere, kaymakamlara verdiği keyfi yasaklara karşı durmalarıdır. Burada suçlu kim?
Saldırı işçi sınıfının emek, onur gelecek mücadelesinedir!
Saldırının amacı açıktır: İşçi sınıfına ve topluma dayatılan yıkıma karşı hak ve onur mücadelesi verenleri engellemek, öncüleri şahsında işçilere gözdağı ve korku yaymaktır. Bunun için azgınca saldırıyorlar. Başka bir nedeni de yok! İktidar sahipleri de çok iyi biliyor ki işçi sınıfına dayatılan kölelik koşullarına karşı derin bir öfke birikiyor. 1 Mayıs’ın öngünlerinde bu öfke daha da derinleşiyor ve sınıfın tepkisini örgütlü biçimde ortaya koymasının zemini güçleniyor. Bu zemini öncü işçilerin mücadelesi daha da güçlendiriyor. Sermaye ve hizmetindeki iktidar bunu gördüğü için sermayenin çıkarları ve istekleri doğrultusunda keyfi saldırılarını devreye sokuyor. İşçi sınıfının direnişlerine yapılan saldırının arkasında bunlar var…
Peki, kimler suçlu?
Bunca keyfiliklerin arkasındaki asıl suçlular hak arayan işçiler değil, sermaye sınıfı ve onların bir dediğini ikiletmeyen iktidar, haklı ve onurlu direnişçilere azgınca saldıran kolluk kuvvetleridir. Bu saldırılar devletin bütün kurumlarıyla patronların hizmetinde olduğunu gösteriyor.
Sinbo ve SML sermayedarları da diğer patronlar gibi direnişleri kırmak için uzun zamandır saldırı hazırlığı hesapları yapıyorlardı. Sinbo yönetimi ve uşakları aracılığı ile fabrika içinde “Süleyman Soylu ile görüşüyoruz”, "gereğini yaptıracağız’’ vb. söylemleri yayılıyordu.
Bu söylentilerin üzerine Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Sinbo yönetimini özel olarak ziyaret ederek bir dizi görüşme gerçekleştirdi. “Bu ülkenin” bakanı direniş çadırının önünden geçerken sivil polisler bu ülkenin vatandaşı olan ve haklı talepleri için mücadele eden direnişçilerin etrafını sardılar. Bu tutum bile bakanların işçi ve emekçilerin değil sermaye sahiplerinin bakanı olduğunu gösteriyor.
Aynı zamanda valililer, kaymakamlar Migros’ta olduğu gibi patronların özel talimatıyla direnen işçiler eylem yapmasınlar diye sokak sokak, kapı önü yasakları koyarak keyfilikte sınır tanımayan kararların altına imza attılar.
SML yönetiminin de bu saldırılarda payı olduğu açık. Hafta başında DEV TEKSTİL’e bir an önce sorunun çözülmesini istediklerine dair görüşme daveti göndererek direnişçilerin taleplerini aldılar. Taleplerin başında işe iade geliyordu. İşe iade başta olmak üzere direnişçilerin taleplerini kabul eden SML yönetimi nedense, saldırılardan bir gün önce kararından vazgeçtiğini bildirdi. Anlaşılıyor ki SML yönetimi de devletin saldırısını garantiye almış olacak ki direnişçilerin taleplerini karşılamaktan vazgeçti. Aynı zamanda fabrika içinde “dışardakiler anlaşmak istemiyor”, “DİSK Tekstil’le sözleşme yapıyoruz. Onlarda dışardakilerin içeri girmesini istemiyor, onları bozguncu olarak görüyorlar” gibi söylemleri de uşakları aracılığı ile fabrikada yaymaya, direnenleri karalamaya başladılar.
Bu yaşananlar kimlerin suçlu olduğunu gösteriyor. Suçlular; işçilerin haklı ve meşru taleplerini bastırmak isteyen sermaye sahipleri ve onların bir dediğini ikiletmeyen iktidardır. Devletin bütün kurumları da sermaye sahiplerinin emir eri gibi davranarak tetikçilik yapmaktadırlar. Bir de ehlileşmiş sendikacılara pandemi koşullarında hayata geçirilen göstermelik önlemleri meşrulaştıran, açıktan ya da dolaylı yollarla direnenleri karalayan açıklamalar yaptırarak ellerini güçlendirmeye, işledikleri suça meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadırlar.
Keyfi saldırılar, sınıfımız adına yürüttüğümüz haklı direnişlerimizi engelleyemeyecek!
Sinbo ve SML’de karşı karşıya kaldığımız saldırılar karşısında direnişlerimizi güçlendirerek sürdüreceğiz. Sinbo'da yaşanan saldırının ardından Sinbo önünde her gün yapılan sesleniş polis ablukasına rağmen TOMİS yöneticileri, SML direnişçileri, desteğe gelen DGB ve BDSP’liler tarafından gerçekleştirildi. Seslenişin belli bir aşamasından sonra polis yine azgınca saldırarak fabrika önünde direniş iradesini sürdürenleri gözaltına aldı. Gün içerisinde 14 kişi azgın saldırı ile gözaltına alındı. Sermaye ve hizmetindekiler ne kadar saldırırsa saldırsın, 1 Mayıs öngünlerinde hayata geçirilen keyfi yasakları tanımayacağız, direnişimizi sürdüreceğiz.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) açık çağrımızdır!
Migros’ta, PTT’de, Sinbo’da, SML’de hayata geçirilen saldırılar tüm işçi sınıfına dönük saldırılardır. Torba yasa ile işçi ve emekçilerin haklarını gasp edenlere, göstermelik “önlemlerle” fabrikaları korona merkezlerine çevirenlere, sendikal hakları keyfi biçimde askıya alanlara, anayasayı, yasaları takmayanlara karşı yürütülen direnişleri ve yükselttikleri haklı ve meşru istemleri daha ne kadar görmezden geleceksiniz. Sizlerin varlık nedeni olan saldırılar hayata geçiyor. Bunlara karşı direnenleri sahiplenecek misiniz? Yoksa hala aynı “görmedim, duymadım, bilmiyorum” tutumunu sürdürerek kendi varlık nedenlerinizin zemininin parça parça dinamitlenlenmesine seyirci kalmaya devam mı edeceksiniz?
Artık “benden olmayan ne hali varsa görsün” tutumundan vazgeçmenizin zamanı değil mi? Değilse ne zaman? Unutmayın var olan direnişler Türkiye işçi sınıfının DİSK’in, KESK’in mücadele değerlerini temsil ediyorlar ve geleceğe taşıyorlar. Greif Direnişi karşısında sergilediğiniz uğursuz rolünüzü artık bir kenara bırakın, misyonunuza uygun davranın ya da “kepenkleri kapayın”…
Sizlere açık çağrımızdır. Patronların talimatlarıyla hareket eden iktidarın keyfi yasaklarına karşı gelin Pazartesi günü direniş çadırımızı birlikte kuralım! Bu adımı atarak sizlerde 1 Mayıs’a getirilmek istenen keyfi yasaklar başta olmak üzere tüm keyfiliklere karşı direnenlerle mücadele yoldaşlığı yapın…
Devrimci ve ilerici kurumlara açık çağrımızdır!
İşçi sınıfın ve toplumun karşı karşıya kaldığı saldırılara karşı mücadele eden bir dizi ilerici kurum direnişimize desteklerini sunuyorlar. Ne yazık ki bir dizi kurum başta Sinbo ve SML direnişi olmak üzere direnişleri görmezden geliyorlar. Bunların başında Emek Partisi, Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye Komünist Hareketi (TKH), Devrimci İşçi Partisi (DİP), Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP) gibi partiler geliyor. Açıklamalarında, yayınlarında, söylemlerinde direnenlerin dillendirdiği ve uğruna her türlü saldırıyı göze aldıkları talepleri dillendiriyorlar. Direnenlerin sınıfları adına ortaya koydukları direnişlere ne yayınlarında yer veriyorlar, ne de destek sunuyorlar. Bu tutum ilerici iddialar taşıyan hiçbir partiye ve kuruma yakışmaz. Yukarda ifade ettiğimiz dostlarımıza ve tüm devrimci ilerici güçlere dayanışmayı büyütme ve Pazartesi günü direniş çadırını birlikte kurma çağrısı yapıyoruz.
CHP başta olmak üzere muhalefet partilerine açık çağrımızdır!
Her gün esnaf ve küçük üretici çiftçilerin sorunlarını işliyorsunuz, meclis gruplarınıza taşıyorsunuz. İşçi sınıfının baskılandığı, yıkıma uğratıldığı koşullarda esnafın, çiftçinin yıkıma uğraması kaçınılmazdır. Bu gerçeği sizler de fazlaca biliyorsunuz. Neden esnaflara, çiftçilere yaptığınız ziyaretlerin bir tanesini de hakları için direnen işçilere yapmıyorsunuz? Neden fabrika önlerine gidip işçileri de dinlemiyorsunuz? Bunu yapmadığınız müddetçe İktidarın toplumu sürüklediği yıkıma karşı attığınız adımlarınız, söylemleriniz iktidarın pandemi önlemleri gibi göstermelik olmanın ötesine geçmeyecektir.
İşçi ve emekçileri işsizlik rakamları açıklarken görmekten vazgeçin. İşçi sınıfı rakamlardan ibaret değildir. Canlı ve kanlı olduğu gibi tüm zenginlikleri yaratandır. Sizlerin de bir kısmını temsil ettiğiniz sermayedarların zenginliklerini işçiler fabrikalarda hayatlarını ortaya koyarak üretiyorlar. Tutumlarınız bir kere daha göstermiştir ki sizin için de asıl olan temsil ettiğiniz sermaye çevrelerinin çıkarıdır.
Sizler, AKP iktidarının toplumu uğrattığı yıkıma karşı samimi bir duruş içerisinde olmak istiyorsanız direnen işçilerin yanında, Anayasayı, yasaları hiçe sayarak saldıranların karşısında olmalısınız. Şimdiye kadar çok sayıda CHP milletvekili, yöneticisi direnişçileri arayarak “biz direniş çadırınıza ziyarete gelmeye çalışacağız. Gelemesek de Emek Büromuz gündemine aldı gelecek” dediniz. Söylediğiniz sözler hep havada kaldı.
İktidarın topluma dayattığı yıkıma karşı duruşunuzda samimiyseniz eğer, bütün muhalefet partileri ve milletvekilleri olarak Pazartesi günü direniş çadırlarımızı kurmaya keyfi yasaklara bizimle birlikte karşı koymaya gelirsiniz. Size açık çağrımızı bir kere daha iletiyoruz.
Son söz…
Bizler sınıfımız adına direniyoruz. Direnişimizin talepleri milyonların karşı karşıya kaldığı saldırıların ortadan kaldırılmasına dönüktür. Buradan bir kere daha haykırıyoruz. Gerçekten tüm çalışanlara ücretli izin verilmedikçe ve tam kapanma yapılmadıkça çadırımızı kurmaya devam edeceğiz. Sermayenin küçük hesapları ve dar çıkarları için tüm demokratik haklara kazanımlara dönük keyfi saldırılarına boyun eğmeyeceğiz. Bu duruşu güçlendirmek ve kazanımla sonuçlandırmak bu ülkenin bütün ilericilerinin görevidir. Gelin hep beraber direniş alanlarımızı, demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi büyüttüğümüz alanlara çevirelim!
Anayasayı, yasaları hiçe sayanlara, fabrikalarda orman kanunlarını hayata geçirenlere, toplumun bütün ilerici birikimini hedef alanlara ve sermayenin talimatlarını ikiletmeyenlere hep birlikte güçlü bir yanıt verelim.
Suçlu kime yanıtınız sermaye, iktidar ve bunların hizmetindeki bütün kurumları ise pazartesi direniş alanında görüşmek üzere…
DEV TEKSTİL İstanbul Temsilciliği
TOMİS İstanbul Temsilciliği