Sınıf çalışmasının deneyimleri ve son olarak geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen MİB sempozyumu aynasında, siyasal sınıf çalışmasıyla ilgili bir tartışma yürütülmesi gerekmektedir. Bu tartışma gelecekte güçlü mevziler bırakmasını hedeflediğimiz bütün çalışmalar açısından temel bir yerde durmaktadır.
Konuya girmeden bir örnek vererek başlamak yerinde olacaktır. Tekel işçileri, Sinter işçileri, Renault işçileri için gerçek anlamda kazanım nedir? Hedeflediği ekonomik ya da sendikal hakkı alması bir kazanım mıdır? Kuşkusuz, sınırlı da olsa emeğin korunması anlamında bir kazanımdır. En önemlisi de, hakların mücadele ile kazanılabileceği noktasında önemli bir deneyim elde edilmiştir. Fakat asıl kazanım, bir sınıf bölüğü olarak hareket etmeyi başarmış işçilerin bundan sonra da bir sınıf olarak hareket edebilmesidir. Özellikle öncü işçiler için esas alınması gereken nokta burasıdır. Edindiği deneyimi ve enerjiyi diğer sınıf bölüklerine taşıyabiliyor, yenilerini yaratmak için yeniden ve yeniden deniyorsa ve bu birikim ve enerjiyi sınıf bilinci ile birleştirebiliyorsa, gerçek kazanım elde edilmiştir.
Elbette işçi sınıfı ciddi mücadele süreçlerinden geçerek, engelleri aşa aşa, zorlukları yaşaya yaşaya öğrenecek, siyasal bilince, en ileri anlamıyla iktidar bilincine partisiyle kavuşacaktır. Sınıf bölükleri kendiliğinden kendi sınıf siyasetine kavuşamayacağı için, sınıfa ve özellikle hareket halindeki sınıf bölüklerine siyasal bilinci taşımak fazlasıyla önem taşımaktadır. Bir deneyimin, enerjinin sönümlenmesini, eriyip gitmesini istemiyorsak, bu zorunludur.
Düzen emekçilere kendi gündemlerini dayatmakta, onların beyinlerini gerici önyargılarla bulandırmakta, hatta kendi suçlarına ve çürümüşlüğüne ortak etmektedir. Bunu aşmanın yolu işçilerin mücadeleye atılmasından geçmektedir. İşçi direnişleri, grevler, hak arama eylemleri bu yüzden bir okuldur. Sermayeyle/düzenle karşı karşıya gelen emekçi kitleler gözlerinin önündeki perdeyi yavaş yavaş kaldırmaya başlarlar. Elbette köklü önyargılar bir anda atılamayacak, düzen ideolojilerinin emekçilerin bilincinde yer etmiş kiri-pası varlığını devam ettirecektir. Ama sosyal mücadele sınıfı tutsak eden zincirlerin kırılmasını kolaylaştıracaktır.
Sermaye adına işçileri denetim altında tutan sendika bürokratları, zincirlerin farkına varılmaması için siyasal gündemleri işlemekten geri durmazlar. İşçiler harekete geçtiğinde, bilincin açıldığını, gözler önündeki perdelerin kalkmaya başladığını bildikleri için, kimileri sağdan, kimileri soldan konuşarak, işçi sınıfının bilincine ket vurmaya çalışırlar. Her birisi de, ciddi siyasal sorunları sermayenin değişik kesimlerinin çizgileri üzerinden tartışmaktan geri durmazlar.
MİB sempozyumu
İşçi sınıfını siyasallaştırmanın yolu, siyasal gündemleri an ile birlikte işlemekten, bağlantısını ustalıklı kurmaktan geçmektedir. Tek bir anı tüm süreçlerden soyutlayarak olmasa da, tarihsel ve siyasal perspektiften birçok yönü ile kopartıp ele alan MİB sempozyumu sunumlarında, bilinçli olmasa da dar bir perspektif sunulmuş, an anda kalmıştır. Genel kabul gören anlayışla, önce dünya gündemleri, sonra Türkiye ve sonra da kendi alanlarına ilişkin konuşmalar yapılmıştır.
Bugün sendika genel kurullarında yapılan konuşmaların çoğu da kendi siyasal çizgilerinin dünyada gerçekleşen olaylarla birlikte anlatımıyla geçiyor. Ancak onlar bunu kendi gerçek gündemlerinden kaçmak için, işçi sınıfını denetim altında tutmak için yapıyorlar. Onlar bunu bilinçli bir şekilde yapıyorlarsa, bizim de bu gündemleri bakışımıza uygun bir biçimde ele almak gibi bir görevimiz var. En küçük bir sorunun dahi diğer sorunlarla, gündemlerle bağını başarıyla kurmak, her vesileyle sınıf bakış açısını ortaya koymak durumundayız.
MİB sempozyumunda metal sürecinin diğer siyasal süreçlerden birçok yönü ile kopuk bir şekilde ele alınması, belli noktalara vurgu yapmak kaygısının bir sonucu olabilir. Ancak bu durum konunun derli toplu ele alınmasının önüne geçmiştir. Metal fırtınası, diğer siyasal süreçlerle bağlantısı kurularak, işçi sınıfının eylemlilik içerisinde ne kadar ilerleyebildiğini gösterebilmek için kazanımların bu anlamda neler olduğunu işaret edilerek ele alınabilmeliydi. Ülke çapına yayılan bir eylemlilik sürecinde dışa vuran mücadele dinamizmi ve enerjisinin nasıl ve hangi koşullarda açığa çıktığı hala çok yönlü olarak ele alınmayı beklemektedir.
İşçi sınıfı ve emekçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyi ne denli geri olursa olsun, mücadelede ciddi ve kalıcı sonuçlar elde edebilmek, sınıf hareketini ileriye taşıyabilmek için, sınıf çalışmasında siyasal gündemleri işlemek, işçi sınıfının dünyada ve Türkiye’de gelişen olaylara ve gündemlere dair perspektifini ortaya koymak hayati önemdedir. Siyaset sahnesi üzerinden dünyada ve Türkiye’de yaşananların tümü de sınıfsaldır. Burjuvazinin siyasetinin karşısına işçi sınıfı kendi siyasetiyle çıkabilmelidir, bizim hedefimiz budur. Siyasi gelişmelere hangi sınıfın penceresinden bakılıyorsa o sınıfın çıkarlarına göre değerlendirmeler yapılır, o doğrultuda hareket edilir, ettirilir. Bizler işçi sınıfının siyasal çıkarları üzerinden dünyaya bakar, yorumlar, görevlerimizi bu çerçevede ortaya koyarız.
Tüm toplumsal sorunlar ile gündemlerin birbiri ile bağlantısı olduğunu genel planda bilsek, söylem planında bu bağlantıyı kurmakta sorun yaşamasak da, pratikte bunları ustalıklı bir biçimde, sınıfın bilinç ve örgütlülük düzeyini hesaba katarak başarıyla ortaya koymakta zorlanma yaşayabiliyoruz. Siyasal sınıf çalışmasında bu açıdan ustalaşmak gibi bir sorunumuz var.
Türkiye’de işçi ve emekçiler solun/devrimcilerin genel konulara ilişkin düşüncelerini derinlemesine bilmeseler de, onların emekçilerin yanında olduğunun, hakları ve çıkarları için mücadele ettiğinin farkındadırlar. Gün be gün körüklenen önyargılar dahi bunu kıramamıştır. Dolayısıyla, biz kendimizi anlatmadan bizim ne düşündüğümüz belli yönleri ile ortadadır zaten. O zaman yapılması gereken, sınıf cephesinde yaşananlar ile olaylar ve gündemler arasındaki bağın kurulmasını sağlamak, önyargıları bu yolla kırarak sınıfın bilincini geliştirmektir. Bugüne kadarki deneyimlerimiz de göstermiştir ki, bu yapılabildiği ölçüde kalıcı ilişkiler çıkarmak başarılabilmiş, işçi sınıfının siyasal mücadele alanına çekilmesinin ilk imkanları böyle oluşmuştur.