Yaklaşan yerel seçimler ülke gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Oysa ekonomik krizle birlikte bir yandan işçi ve emekçilerin yoksulluğu ve hak kayıpları artarken, diğer yandan işsizlik tırmanıyor. Asli görevi işçi sınıfının çıkarlarını korumak olan sendika konfederasyonlarının başındaki ağalar, işçilerin yoksulluğunu ve mağduriyetini bir kez daha hiç dert etmiyorlar. İşçinin çıkarını korumaya geldiğinde susan bu bürokrat takımının başka işlerle meşgul olduğu görülüyor. İşçilerin dikkatini kendi cephelerinden yerel seçim gündemine çekiyorlar. Kimisi düzen siyasetçilerini ziyaret ederken, Hak-İş gibi yandaşlar da açıktan AKP’ye oy toplama peşinde koşuyorlar.
Örneğin, geçtiğimiz günlerde Türk-İş ve ona bağlı kimi sendika şubeleri Sakarya’nın AKP’li Serdivan Belediye Başkanı Yusuf Alemdar’ı ziyaret etti, seçimlerde desteklerini sundular. Bu ziyaret yandaş basında “Sendika temsilcilerinden Başkan Alemdar’a tam destek” başlığıyla manşet olunca, ziyarete katılanlardan Harb-İş Şube Başkanı Yaşar Yavuz bir açıklamayla itirazını belirtti. Sadece AKP’ye gitmediklerini, diğer düzen partilerine de gittiklerini açıklama gereği duydu, tank-palet işletmesinin özelleştirilmesini hatırlattı. Belli ki tank-palet fabrikasının özelleştirme gündeminde olması ve işçilerin olası tepkileri bu itirazı yapmasına yol açmıştır.
Her seçim öncesinde sendika bürokratlarının düzen partileriyle görüştüğü basına sıklıkla yansıyor. Kuşkusuz ilerici kimlikleriyle bilinen DİSK ve bağlı sendikalar da CHP gibi daha “sol” görünümlü düzen partileriyle görüşmekte bir sorun görmüyorlar. Çünkü ortaklaştıkları sendikal anlayış icazetçi, diyalogcu bir anlayıştır. Tüm sendika ağalarının, düzen partileriyle diyalogla işçi sınıfının sorunlarına çözüm aramak ve bu yolla hak arama mücadelesini kötürümleştirmek gibi bir “görev”leri vardır. Bunun bir başka örneğini DERİTEKS sendikasının geçtiğimiz günlerde Binali Yıldırım’la olan kahvaltılı buluşmasında da görmüştük.
Hak-İş’in daha ayrı bir yerde durduğu biliniyor. Zira AKP’nin seçim kampanya çalışmalarının bir ayağı olarak iş görmektedir. Örneğin Hak-İş bürokratları tam tekmil AKP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki ve AKP Altındağ Belediye Başkan Adayı Asım Balcı’yı ziyaret etmiş ve Hak-İş Genel Başkanı, “31 Mart seçimlerini Türkiye’nin bekası olarak görüyoruz” diyerek, açıktan AKP’ye oy istemiştir.
Hak-İş, yandaşlığını her alanda gösterdiği için AKP iktidarınca ödüllendirilmektedir. Bu ödülün bir yanı kamudaki taşeron işçilerinin iktidar olanaklarıyla Hak-İş’e bağlı sendikalara üye olmaları, aidat ödeyen işçi sayısının arttırılmasıdır. Böylelikle Hak-İş’in sendikalı işçiler içindeki temsiliyet oranı yüzde 17’den yüzde 37’ye yükseltilmiştir. Diğer yandan Hak-İş bürokratları, Salim Uslu örneğinde olduğu gibi milletvekilliği ile ödüllendirilmeyi beklemektedirler. Salim Uslu Hak-İş Genel Başkanı iken, 2007 seçimlerinde AKP’ye açık desteğini dile getirerek, “AK Parti’nin geçen dönem aldığı oyu artırarak tek başına iktidar olmasını diliyoruz” demişti. Sonuçta Salim Uslu, AKP Çorum milletvekilliğine “terfi” etmişti. Elbette bu yöntemde Hak-İş yalnız değildir. Türk-İş de DİSK de parlamentoya giden yolda basamak yapılagelmiştir.
Hak-İş yandaşlığın hakkını sadece seçim dönemlerinde değil, işçi sınıfını etkileyen her kritik evrede vermektedir. Gerek asgari ücrete zam döneminde gerek kıdem tazminatı tartışmalarında sermayenin ve devletin çıkarları onun önceliği durumundadır. Ayrıca “milli ve dini” duyguları sömürerek işçi ve emekçilerin bilincini bulandıran AKP’nin her türden gerici propagandasına Hak-İş, Türk-İş gibi sendika konfederasyonları koro halinde katılıyorlar. İşçilerin gerçek sınıfsal sorunları karşısında elleri bağlı duranlar, sermayenin ve AKP’nin çıkarına olan politikalara ise kulakları sağır edercesine alkış tutuyorlar.