- 23-24 Ocak tarihlerinde tutuklu KESK üyelerinin duruşması görülecek. Yargı süreci hakkında neler düşünüyorsunuz ve KESK olarak dava sürecine nasıl hazırlandınız?
- Geçen yıl, bundan 11 ay önce 19 Ocak'ta KESK'e yönelik bir operasyon yapıldı. İlk etapta 167 arkadaşımız gözaltına alındı. Daha sonra çeşitli illerde mahkemeler oldu. Bu mahkeme süreçlerinde İstanbul dışındaki arkadaşlarımızın tamamı serbest kaldı. Şu anda KESK'in cezaevlerindeki 47 tane üyesi sendikal faaliyetlerinden dolayı tutuklu bulunmakta.
Burada ilginç olan İstanbul davası. İstanbul davasındaki arkadaşlar 11 aydır mahkemeye çıkmadan cezaevlerinde tutuluyor. Bu bir yanıyla da hukuksuz bir şekilde arkadaşlarımızın rehin alınması durumudur. O nedenle bu bizim açımızdan kabul edilemez, 11 ay hiçbir mahkeme görülmeden arkadaşlarımızın masumiyetleri, sendikal faaliyetleri ortadayken cezaevinde tutulmalarının başka bir hesaplaşmanın ürünü olduğu görülüyor.
Biz 23-24 Ocak'taki davaya KESK olarak ciddi bir hazırlık yapıyoruz. 23-24 Ocak'ta, mahkeme sürecinde Çağlayan Adliyesi’nin önünde olacağız, üyelerimizle ve dost kurumlarla birlikte. Çağlayan Adliyesi’nin önünde arkadaşlarımıza destek olacağız. Mahkeme süreci boyunca da sloganlarımızla, halaylarımızla arkadaşlarımızın hissedebileceği bir biçimde, onların yaşadıkları şeylerin bir parçasını yaşadığımızı ifade edeceğiz. Bütün demokrasi güçlerini, emek güçlerini 23-24 Ocak'taki davaya bekliyoruz öncelikle.
Perşembe günü saat 09.30'da Çağlayan Adliyesi’nde olacağız. KESK yöneticileri, milletvekilleri ve uluslararası bir heyet de gelecek. 09.30'da Çağlayan Adliyesi’nde bekleyişe başlayacağız ve mahkeme süresince de Çağlayan Adliyesi’nde olacağız.
- Tutuklanma gerekçeleri neler? İddianamede neler yer alıyor?
- İddianameler, sendikal faaliyetlerin yoğun olduğu iddianameler; 4+4+4 eylemine katılmak, basın açıklaması yapmak, toplantı yapmak gibi bizim sendikal hayatımızda var olan şeyler. 4+4+4 eylemlerini hep beraber yaptık. Eğer 4+4+4 eylemlerinde bir suç işlendiyse bütün Eğitim-Sen üyeleri işledi.
Biz sürekli basın açıklaması yapıyoruz. İfade özgürlüğü, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Her kurum, oluşum basın açıklaması yapma özgürlüğüne sahiptir. Hem anayasal bir haktır. Sonuçta biz sendika üyeleri olarak toplantılar yaparız. Bu toplantıların izlenmesi bile anti-demokratik bir şeydir. Arkadaşlarımızın nerelere girdikleri, nerelere çıktığı, kimlerle konuştukları (ki görüştükleri arkadaşların hepsi de sendikalı arkadaşlar), telefon görüşmelerinden tutun, özel yaşamlarına kadar her şeyleri irdelenmiş. Böyle bir durumda oluşan iddianame de hukuk dışı bir biçimde oluşturulmuş. Çünkü ifade özgürlüğü olan birçok şey, örgütlenme özgürlüğü olan birçok şey bu iddianamede suç olarak ortaya çıkmış.
O yüzden de biz arkadaşlarımızın sendikal faaliyetlerinden dolayı cezaevlerinde çürütülmesine direneceğiz. Böyle bir şey olamaz, çünkü hepimiz sendikal faaliyet sürdürüyoruz, emek mücadelesi sürdürüyoruz, demokrasi mücadelesi sürdürüyoruz. Onların başına gelenin, bu tür faaliyetleri sürdüren, hükümetin yağma düzenine, talan düzenine, yolsuzluk düzenine itiraz eden herkesin başına gelebileceğini gösteriyor.
O yüzden de biz 23-24 Ocak'ta varlığımızla, örgütümüzle, üyelerimizle, dostlarımızla ve uluslararası heyet ile birlikte Çağlayan'da olacağız.
Kızıl Bayrak / İstanbul