2015 yılında, 40 yıldır sömürü, kölelik ve işbirlikçilik üzerine kurulmuş saltanat sarsıldı bu topraklarda. Binlerce metal işçisi sömürü ve kölelik yetmezmiş gibi bir de işbirlikçi sendika ağaları tarafından tabiri caizse kırbaçlanarak kan ve ter ile kurulmuş düzenin yüküne tutsak bırakılmıştı. Bu böyle gelmemişti, tarihimizin anlattığı gibi ve yine böyle gitmedi.
Bosch işçileri sendika kılığındaki Türk Metal şebekesinden 2012 yılında istifa ettiler. Bosch işçileri 1 yılı bulan mücadeleleri sonucunda işten atılmış, tercihleri yok sayılmış, Bosch sermayesi ve Türk Metal şebekesi tarafından amansız bir saldırıya konu olmuştu. Tercih edilen Birleşik Metal-İş ise ‘çağdaş sınıf sendikacılığı’ kılığındaki icazetçi anlayışı ile işçilerin mücadelesini sahiplendi, bir adım ileriye taşımadı.
Arsızlığın ve riyakarlığın timsali MESS ve işbirlikçisi sendikal düzen saltanatına güveniyor, arsızlıkta ve riyakarlıkta sınır tanımıyordu. Fakat yanıldılar.
Bosch’taki durumdan dolayı işçilerin yetkisi mahkeme salonların süründü, durdu. İşçiler bu yüzden ne zam alabildiler ne de sözleşme yapabildiler, hayat pahalılığında boğuldular. 2012’deki mücadelesinden dersler çıkaran Bosch işçileri bu kez iradelerini Türk Metal ağalarına bırakmadılar.
Eylemlerle, kararlılıkla Türk Metal ağalarının yakalarına yapışarak, kısa zaman önce sonuçlanan 2014 MESS TİS sürecindeki gibi bir satışa engel oldular. Metal işçilerinin satış sözleşmelerine mahkum olmadıklarını gösterdiler.
Bu süreçte Bosch işçilerinin yanında olan Metal İşçileri Birliği, bu sürecin aynı zamanda temel bir öznesiydi. Bosch işçilerini Türk Metal ağalarına karşı uyarmak, kazanmaları için yön göstermek adına MİB, hep işçilerin omuz başında oldu. Kazanıma giden süreci tüm metal işçilerine gösterdi. Aynı zamanda sözleşmenin kısa zamanda yayılmasına vesile oldu.
Bosch’ta imzalanan sözleşmenin farklılığı ile Renault’da başlayan protestolar yavaş yavaş ilk başta Bursa olmak üzere MESS kapsamındaki birçok fabrikaya yayıldı. 14 Nisan’da başlayan tepkiler, 22 Nisan’da MİB’in Renault önünde işçilere yaptığı konuşma ve temasları ile başka bir boyut kazandı.
İşçiler Türk Metal çetesine ihtar çekerek, 26 Nisan’a kadar talepleri yerine getirilmezse istifa edeceğini duyurdu. Bu süreçte, MİB fabrika fabrika çağrılar yaptı, zaten öfkeli olan işçilerin sesi ve öncüsü oldu. Fabrikalarda uyarı amaçlı eylemler yapıldı. Şube başkanları, fabrika temsilcileri baskı altına alındı. Tüm bunlar, metal işçilerinin gözleri önünde MİB’in yayın araçlarından biri olan facebook sayfasında anbean aktarıldı.
Çeşitli fabrikalarda birbirini tanımayan ancak aynı sömürücü ve işbirlikçi düzen tarafından ezilen işçiler MİB üzerinden 26 Nisan’da Kent Meydanı’nda gerçekleştirilecek buluşmanın ayrıntılarını belirledi. Güvenliğinden düzenine, programından bitişine kadar planlarını yaptı.
26 Nisan günü geldiğinde ise öğlen saatlerinde Renault işçileri kola kola girerek alana girdi, Mako işçileri kendi pankartları ile toplu bir şekilde alana giriş yaptı. Mesaiyi yarım bırakan Coşkunöz işçileri yine alana toplu giriş yaptılar. Maysan Mando, Ototrim, Diniz Johnson Controls Oto, Tofaş ve daha bir sürü fabrikadan işçiler alanda yerlerini aldılar.
Kendi hazırladıkları dövizlerle, pankartlarla Kent Meydanı’nda devleştiler. İşçiler ortak hazırladıkları ihtar metnini okuyarak Türk Metal ve çetesine 5 Mayıs’a kadar süre verdiler. Bu kez talepleri ortaklaşmıştı. Meydanları doldurmanın cüreti ile 3 maddelik taleplerini sıraladılar. Tüm baskı ve engellemelere rağmen işçiler Kent Meydanı’nı doldurarak tarihe Metal Fırtına olarak geçen bir sürecin kıvılcımını çaktılar. Bundan sonraki süreçte işçiler söz verdikleri gibi talepleri kabul edilmediği için üretimi durdurdu, istifa etti.
Bu kararlılıkla fırtınayı çeşitli illere, yüzlerce fabrikaya yaydılar. Türk Metal çetesini eli kolu bağlı bıraktılar, MESS kodamanlarını borsalara bildirim yapmak için sıraya dizdiler. Sonunda kısmi kazanımlarla da olsa süreç sonuçlandı. Metal işçisine ve sermayedarlara unutulmaz bir ders verildi.
Metal işçisi bu süreçte kendi gücünü de, kendi yetersizliklerini de gördü. Birlik olduğunda, ortak hareket ettiğinde MESS-Türk Metal saltanatını sarsabileceğini, yıkabileceğini gördü. Fabrikalar Arası Koordinasyon gibi önemli bir mücadele aracı ortaya çıkartıldı. Ancak mücadeleyi çok daha ileriye taşıyamamanın sorunlarını da gördü. Her ne kadar komiteler süreci yönetse de, işçilerin sınıf bilincinden olan uzaklığı, tarihsel deneyimlerden mahrum olmaları onları zayıflatarak daha ileriye gitmesine engel oldu.
İşçi sınıfının, metal işçisinin tarihinde bir çığlıktır 26 Nisan, metal işçilerine bir çağrıdır. Sendikal ağalık ve MESS’in kölelik düzenine karşı hiç dinmeyecek, unutulmayacak bir öfkedir. En çok da artık bu topraklarda eskimiş sendikal anlayışlara, icazetçi mücadele çizgisi karşısında “yeni”nin cisimleşmiş halidir.
26 Nisan, işçi sınıfını geleceğe götürebilecek tek anlayışın “Sınıfa karşı sınıf” perspektifi ile “İşgal, grev, direniş” çizgisi olduğunun en yakın örneklerinden biridir. Metal işçisi bu süreçten öğrenmeli, sınıf bilincini ve deneyimini geliştirmek için bağımsız komitelerini kurmalı, yeni mücadele süreçlerine hazırlanmalıdır.
Hazırlıksız, birbiri ile kenetlenmemiş, öncüsü ile buluşamamış işçi sınıfının kazanması zordur. Her bir işçi sürece bu gözle bakmalıdır. Yeniden birlikleri yaratmak, fabrikalar arası koordinasyonu geliştirmek ve bir bütün olarak hareket etmek artık işçi sınıfının en acil görevidir!
Metal İşçileri Birliği
26 Nisan 2019