Metal işçisinin sermayeye karşı mücadelesindeki önemli anlardan biri de 2015 yılında kopan Metal Fırtına’nın 5 Mayıs tarihidir. İşçi sınıfının mücadelesinin sıçramalı bir şekilde geliştiğini, bu yanıyla umutsuz zamanlarda bile işçi sınıfı mücadelesinin her türlü gelişmeye açık olduğunu o dönem hep birlikte yaşayarak gördük.
İşçi sınıfı saflarının son derece dağınık olduğu, mücadele örgütleri olan sendikalarının burjuvazi tarafından teslim alındığı, siyasal bilinç planında işçilerin büyük bir kısmının gericiliğin ve şovenizmin etkisi altında bulunduğu, geriye kalanın ise burjuva sosyal demokrasisinin etkisinden kurtulamadığı bir tabloda MİB büyük bir başarı ortaya koydu.
Yıllardır uyutulan metal işçisine anlatılan hikayenin aslı Bosch işçilerinin ortaya koyduğu kararlı mücadeledir. İhanet şebekesi Türk Metal’in yalanları Bosch işçilerinin almış olduğu görece iyi zamla ortaya döküldü. Böylelikle metal işçisi, “Demek ki iyi bir ücret zammı alınabiliyormuş” diyerek, tepkisini daha net, daha kararlı bir şekilde ortaya koymaya başladı. Başta Renault’da olmak üzere tepkiler hızla yayıldı. Ve ek ücret zammı talebi ile işçiler hareketlenmeye başladılar. Yemekhanelerdeki kaşık-çatal eylemleri, üretimde topluca ses çıkarma ve servislere binmeme eylemi, sendika temsilcilik önlerinde toplanma eylemi gibi son derece çeşitli eylemlerle işçiler dağınık olan saflarını toparladılar. İşçiler arasındaki birlik fikri bu eylemlerle güçlenmeye başladı. Yıllardır aynı fabrika çatısı altında sömürülen, aralarında mesafeler bulunan işçiler bu küçük ama etkili eylemler ile yakınlaştı ve kaynaştılar. Sonrasında sendika yönetimlerine karşı tepkilerin ve ek zam taleplerinin haykırıldığı mesai çıkışı yürüyüşleri, sürecin daha da güçlenmesini sağladı. Son olarak 26 Nisan’da Bursa Kent Meydanı’nda başta Renault, Çoşkunöz, Mako, Ototrim’den olmak üzere işçilerin yaptığı ihtar eylemi ile işçiler Türk Metal’den kopuşa doğru yürüdüler.
Bu yürüyüş kendiliğinden yaşanmadı. Süreç bu aşamaya, bizzat MİB’in süreci alnının akı ile yönetmesi sayesinde geldi. Atomlarına kadar ayrılmış işçiler doğru ve cüretli bir öncülük ile hızla toparlandı. Kısa sürede taban örgütlülükleri oluştu. İşçiler kendi sözcülerini çıkardılar. Yine MİB’in öncülüğü ile tüm hareket tarafından kabul gören Fabrikalar Arası Kurul oluşturuldu. MİB’in de içinde olduğu meşru bir üst örgütlenme bu süreçte kuruldu.
Bunlar yaşanırken, Renault işçilerinin bu süreçte özel bir yerinin olduğunu ifade etmek gerekir. Sürecin en başından beri hareketin en diri ve dinamik fabrikasıydı Renault. Bunda fabrikanın geçmiş mücadele deneyimlerinin bir payı olmakla birlikte, asıl neden Renault işçilerinin MİB’le kurmuş olduğu, özellikle sosyal medya hesabı üzerinden ifade edilen “Bizim sayfamız” ifadesiydi. MİB’li olmak noktasında bilinç planında ne kadar yeterli olup olmadığı ayrı bir tartışmanın konusu olmakla birlikte, bir ruh bütünlüğü, bir otorite olarak MİB’in görülmesi süreci Türk Metal ile kopuşa getirdi. Bir işçi arkadaşımızı bile işten attırmayacağız anlayışı, birliği korumanın ilk şartı olarak Renault işçilerinin bilincine kalın çizgilerle yazıldı.
Böylesi bir atmosferde süreç kopuş için belirlenen 5 Mayıs tarihine evrildi. FAK’ta belirlenen kararlar ile organize sanayi camii yanında Türk Metal’den kurtuluş için istifa masaları kuruldu. Ancak Türk Metal’in provokasyonu ile bu başarılamadı. İlk olarak basın mensupları gerekçe gösterilerek saldırı başlatıldı. Türk Metal çetesi, Kızıl Bayrak gazetesi muhabirlerine yaptığı saldırının devamında Renault işçilerine de saldırdı. İşçiler, hareketin yapısal zaaflarını henüz aşamamış oldukları için, haksız duruma düşmeyelim düşüncesiyle o anda saldırıya gerekli tok yanıtı veremediler. Ancak işçilerin bu meşru istifa tepkisine karşı işçiye şiddet uygulanması ters tepti. Aynı gün Renault işçileri istifaları çoğunlukla tamamladılar. Çevre fabrikalarda da istifalar çok hızlı bir şekilde yayıldı.
Asıl sınav istifa için sabah çıkan vardiyanın akşam işbaşı yapmasında verilecekti. Hızla büyüyen işçi hareketine karşı Renault patronu taraf olacak ve işçi atarak ipleri eline almaya çalışacaktı. Nitekim bazı işçilerin kartları gece vardiyası girişinde basmadı. İşçilerin buna yanıtı, kenetlenerek topluca iş başı yapmamak oldu. İki vardiya, işten atılan arkadaşları işe alınana kadar içeri girmeyeceklerini belirtiler. Yaklaşık 4 saat süren kararlı bekleyişin ardından fabrika yönetimi atılan işçileri geri almak zorunda kaldı.
Bu eylem her yanı ile sürecin yeni bir aşamaya geçtiğinin kanıtıydı. Dağınık işçiler bu duruma son vermiş, aralarında örülü bulunan güvensizlik duvarlarını yıkmıştı. Eller toplu bir şekilde şaltere uzandığında ellerinde muazzam bir gücün oluştuğunu gördüler. Bu yanıyla baştan sendikadan talep ettikleri ek zammı burada açığa çıkan güçle kendileri almaya karar verdiler. Süreç “Arkadaşım yoksa üretim yok!”tan “Hak yoksa üretim yok!” evresine girdi. Renault işçisi, sonrasında kendi sınırlarını aşan fiili grevler sürecinin ilk sınavını başarılı bir şekilde vermişti. Böylece işçi sınıfı mücadelesi tarihine önemli bir günü yazma onurunu yaşadı.
O zamandan bu yana olumlu olumsuz bir dizi deneyim yaşadık. Ancak mücadele sürüyor. Sermeye sınıfının sömürü zincirlerinden kurtulana kadar, sınıflar ortadan kalkana kadar da sürecek. Bir kez daha görmüş olduk ki işçi sınıfı sermayeye karşı en başta fiili-meşru-militan mücadele ile kazanım elde edebiliyor. Renault işçilerinin de yaşadıkları deneyimlerden ders çıkararak bu mücadelede yerlerini alacaklarından kuşku duymuyoruz.
Trakya’dan bir işçi