Metal işçileri olarak aslında tüm işçiler gibi bizler de sırtımızda asalak olarak yaşayan patronlara ve bizleri sırtımızdan bıçaklayan ihanetçi ve çeteci sendikal anlayışa karşı yıllardır mücadele içindeyiz. ‘98’den tam 17 yıl sonra, örgütlülük anlamında tam bir bütünlük arz etmese de metal işçileri ilk defa toplu bir ayağa kalkış gösterdi. MESS ve Türk Metal çetesine karşı Bursa başta olmak üzere ülkenin dört bir yanı metal işçilerinin eylemleriyle çalkalandı.
B/S/H/’ın bölgede tuttuğu yer ve önemi
Trakya’nın en büyük fabrikası olan Alman sermayeli B/S/H/, Türk Metal çetesinin kale olarak gördüğü Çerkezköy’de kuruludur. Yaklaşık 6 bin çalışanı bulunmakta. B/S/H/’ta çalışmayı tercih etmemizin nedeni, burada MESS ve Türk Metal çetesine karşı metal işçilerinin er ya da geç herhangi bir kıpırdanmasının Trakya’da irili ufaklı tüm fabrikaları etkileme potansiyeliydi. Hatta diğer sektörlerde çalışan işçileri dahi etkileyebilecek pozisyonda bir fabrikadır.
Sınıfın verili durumu ve işçi tipolojisi
İşçi tipolojisine genel olarak baktığımızda oldukça deneyimsiz ve genç bir işçi kuşağı mevcut. İşçilerin birçoğu fabrikalarda çalışıyor, yanı sıra da aileden gelen mülkleri olan topraklarını işleyerek geçimlerini sağlıyorlar. Fabrikalardan elde edilen düşük geliri, topraktan elde ettikleri kazançla telafi etmekteler. Bu da doğal olarak buradaki işçilerin tepkilerini görece köreltmektedir.
Mücadele deneyimlerine baktığımızda çok ciddi bir mücadele geçmişi yok. ‘98 metal işçisinin ayağa kalkışında bu fabrikada da benzer tepkiler yaşanmış, işçiler istifa eğilimi göstermiş toplu bir biçimde.
O dönemi yaşayan işçilerin tek hatırladığı yedikleri sopa. Ve sürecin ardından Türk Metal çetesinin uyguladığı baskı ve yenilgi kalmış akıllarında.
Başka sözde sendikalara eğilim olmuş, fakat onlar da Türk Metal’in kale saydığı bu bölgede, hele ki B/S/H/’ta örgütlenme içine girmeyi tercih etmemişler. Trakya Döküm’de de söyledikleri gibi “örgütlenin, üye yapın öyle gelin” nasihatinde bulunmuşlar.
Metal Fırtına sürecinde B/S/H/
Her ne kadar dışarıdan düzenli bir faaliyet götürsek de B/S/H/’a, Metal Fırtına süreci ilk başladığı dönemde fabrikanın içerisinde çalışmaya henüz yeni başlamıştık. Ama sınıf mücadelesinde güç sınırlılıklarına takılan bir anlayış burada bir hareketi örgütleyemez, ileriye taşıyamaz ve ezilirdi.
Biz de burada güç ve sınırlılıklarımıza takılmadan bir odak olmaya, etrafımızda güç toplamaya dönük hareket ettik. İçeride yıllardır sendikanın ve patronun oluşturduğu bir korku imparatorluğu vardı.
Bu korku imparatorluğu ve yoğun sömürü altında sınıf bilincinden ve mücadele eğiliminden uzak olan işçiler süreci gizli gizli de olsa internet ortamında sadece izlemekle yetiniyordu.
Türk Metal çetesi daha en baştan işçileri basınç altında tutmak adına, Metal Fırtına sürecini Metal İşçileri Birliği sayfasından takip edenleri telefonla arayarak tehdit etmiş, ilk önlemleri kendince almaya başlamıştı. Genel olarak Türk Metal çetesinin bu basıncı işçilerde bir karşılık bulmuş, işçilerin çoğu görünürde MİB sayfasından kopmuştu. Fakat gizliden gizliye yine de izlemeye devam ediyorlardı. Ama birbirine güvenen işçiler bile bu olanları birbiri ile paylaşmaktan çekiniyordu.
B/S/H/ Fabrika Kurulu
Bu açıdan hızlı bir biçimde diğer bölümlerden ve fabrikalardan tanıdığımız, ilk olarak güvenebileceğimiz işçi arkadaşlarımızı bir araya getirmeye çalıştık. İlk etapta bir araya getirdiğimiz sınırlı sayıda işçiyle bir işçi kurulu oluşturduk. Politik olarak çok farklı düşüncelere sahip olan işçilerin bir araya gelmesi sınıf mücadelesinin birleştirici gücünü bir kez daha gösterdi. Fabrika dışında toplantılar yaptık, taleplerimizi belirledik, bunun üzerine kararlar aldık ve uygulamaya çalıştık. Ve bu fırtınayı Trakya’ya taşımak için ilk önemli örgütlü adımı atmış olduk.
Aynı zamanda Facebook üzerinden ulaşılan yeni işçilerle de tanışılmaya devam ediliyordu. Bu yeni işçi arkadaşlarımız da kendi bulundukları fabrikalarda öncülük eden işçilerdi. Hemen hemen bütün bölümlerden işçi arkadaşımızın temsilen de olsa bu kurulun içerisinde olması avantajdı.
Türk Metal çalışmayı açığa çıkarmak, ezmek için Facebook’tan farklı hesaplar açarak bize ulaşmaya, işçi kurulunu ve MİB’li işçileri açığa çıkarmaya çalışıyordu. Bu yüzden yeni işçilerle tanışırken çalışmamızı güvenceye almak adına en baştan MİB’li arkadaşlar ilk irtibatı kuruyorlar, sonrasında güvenilir işçiler olduğuna karar verdiğimizde bizler de görüşmeye başlıyorduk. Duruma göre de fabrika kuruluna dahil ediyorduk. Toplam olarak bakıldığında fabrikada halen fiili bir hareketin varlığı ortada yoktu. Fabrika kurulumuzdaki işçi arkadaşların genel fikri istifalar için erken olduğuydu.
Kurulda birçok farklı görüşün olduğunu söylemiştik. İleriki süreçlerde sermaye ve onun uşağı Türk Metal’in bunu kullanmaması için sınıf birliği, kimliği vb. üzerine döne döne konuştuk. Sosyalist kimliğimizi açıkça ortaya koyduk. Kurulumuzdaki en dini bütün olan işçiler şahsında dahi olumsuz hiçbir tepkiyle karşılanmadık.
Türk Metal çetesi sermayenin bekçisi
Diğer illerde gelişen hızlı ve aktif süreç özellikle B/S/H/ sermayesini epey kaygılandırmaya başladı. “Bursa’dan işçiler gelecek fabrikayı basacak!” söylentisi dolaşıyordu. Buna önlem olarak, olası saldırıda Alman sermayesini canı pahasına savunacak fedaileri, 2 hafta gece gündüz fabrikanın tüm kapı önlerinde beklemeye başladı. İçeride ise tuvaletlere yazı yazanları yakalamak için temsilciler tuvalet kapılarını beklemeye başladılar. Fabrika yöneticileri ve Türk Metal çetesi taarruzdaydı.
Çerkezköy Şube başkanı dengesini iyice yitirmiş halde Facebok’tan düzenli olarak MİB’e sayıyor, “Çerkezköy’e giriş var, çıkış yok!” tehditlerini savuruyordu. Aynı süreçte tek başına hiçbir yere gitmiyor, sürekli ona yapılacak bir saldırı korkusuyla arada 25-30 kişilik ekibiyle Çerkezköy merkezde şöyle bir tur atarak MİB’li arıyor, aynı zamanda buradayım diyordu.
Yanı sıra Trakya’da servis duraklarında gruplar oluşturarak MİB’li avına çıkmışlardı. MİB imzalı afiş, yazılama, duvar gazetesi vs. itinayla sökülüyor, karalanıyordu. Yapanlara ise 10-15 kişi tarafından saldırılıyordu.
Fabrika yöneticilerinin ve Türk Metal çetesinin bu korkularını işçiler büyük bir keyifle izliyordu. Türk Metal’in bütün bu saldırıları ve önlemlerine rağmen afiş, bülten, bildiri faaliyetimizi, yaratıcılığımızı kullanarak, çok etkin ve yaygın bir şekilde gerçekleştirdik.
Bursa’da ve diğer yerlerde süreç sönümleniyor
Bizde süreç daha yeni yeni ısınmaya başlıyordu ki diğer illerdeki fabrika önlerinde direnişler sönümlenmeye ve başka sendikalara geçişler olmaya başlamıştı. Yanı sıra da paralar dağıtılmaya başlanmıştı. Diğer illerdeki işçi tensikatları, sendikalara dönüşlerin olması ve paraların yatması ile beraber B/S/H/ işçisinin üzerine ölü toprağı serpilmişti. İçeride genel olarak, “zaten mücadele eden başka işçiler var, yavaş yavaş kazanımlar oluyor, para geliyor” anlayışı ile geri, korkak ve garantici bilinçle hareket edenler tarafından biz öncüler yalnızlaştırıldık. Yine de bu geri duruma takılmadan hareketi geliştirmek adına adımlarımıza devam ettik.
Biz bu çabalar içerisinde burada süreci örgütlemeye çalışırken açık bir biçimde davranmamız kaçınılmazdı. Doğal olarak patron ve Türk Metal çetesi tarafından yapılan bir dizi saldırı ile karşılaştık. Kurulumuzda bulunan arkadaşlarımız işten çıkarmalarla tehdit edildi. Komitenin çalışmaları içinde bulunan işçiler açığa çıkarılmaya çalışıldı. Bizlerin bölümleri ve vardiyaları değiştirilerek örgütlü bağımız zayıflatılmaya çalışıldı. Bölümler arasında dolaşmamız engellendi. Sürekli olarak takip edilerek baskı altında tutulmaya çalışıldık. Patron temsilcileri tarafından tek tek bu mücadeleden vazgeçmeye zorlandık.
Bu baskılar ve tehditler komitemizde olan bazı arkadaşlarımızda gerilemeye yol açtı. Güven sorunu yaşadılar. Bunda tabii ki burada ciddi bir hareketin gelişmemesinin de bir payı oldu. Patron ve çete işbirliği ile tüm bölümlerde toplantılar yapıldı, zam vaatlerinde bulunuldu. Tüm baskılara rağmen yine de ses çıkaran işçiler bastırılmaya çalışıldı.
B/S/H/ yönetimi ve MESS diğer yerlerde olduğu gibi Türk Metal çetesinin izlediği yoldan gitmeyerek buradaki süreci bizzat kendi yönetti ve başarılı da oldu. Diğer yerlerde olduğu gibi bu yolla sus payları yatırıldıktan hemen sonra maaşlara zam yapılacağı umudu yaratıldı. Bu da işçilerde bir karşılık buldu ve işçiler bu yalana inandı.
İşten atılmalar yaşanıyor
İşçi arkadaşlarımız bizlerden kaçar hale gelmişti. Sonuç olarak içeride sınırlı güçle gösterdiğimiz çaba bir türlü gereken karşılığı bulmadı. Ardından öncü işçilerin işten çıkarılması saldırısı ile bizler de yüz yüze kaldık. Sermaye B/S/H/’taki çalışmaya en uygun saldırı anını seçmişti. Bayramı fırsata çevirerek, hem bayram arifesinde hem de fabrikanın 15 gün toplu tatile çıkarıldığı gün işten çıkarıldık. Bu türden saldırının yaşanabileceğini önden tahmin etmiştik. Hareket yaratma noktasında yaşadığımız sıkıntı zaten ortada iken, böylesi bir işten atma saldırısı içeriyi iyiden iyiye sessizliğe büründürecekti. Buna karşı yapılması gereken, önce hızlı bir biçimde artık hiçbir kaygı gütmeden içeride istifaları toplu bir biçimde başlatmak ve kapı önünde direniş örgütlemekti.
Bu iki temel hedefin örgütlenmesinde de genel olarak süreci örgütlemede yaşadığımız benzer sorunları yine yaşadık. İşten atılan birçok işçiye ulaştık ama kapı önünde bir direnişe birçok işçi yanaşmıyordu. Hatta komitede bulunan işçi arkadaşlarımızın ve işten atılan diğer öncü işçilerin de kafaları bir oranda karışıktı. Bu karışıklıkta ilk defa böyle bir deneyim yaşamaları ve geri sınıf bilinci temel bir etkendi. Burada toplu bir odak oluşturmak, aynı zamanda hukuki süreci örgütlemek adına avukatların katıldığı bir toplantı örgütledik. Toplantıya katılan işçi arkadaşların birçoğu söz olarak, haklı bulsalar da iradi olarak uzun süreli bir direnişin örgütlenmesi noktasında çekincelerini ifade ettiler. Ama yine de fabrika önüne gidilmesi ve yaşanacak tabloyla sürece bakılması gerektiği noktasında fikir birliğine varıldı. Fabrika önünde direnişe başlanması ve içeriden gelen işçilerle beraber toplu istifalar örgütlenmesi hedeflendi. Halen içeride olan bağlarımız ve güçlerimizle bu süreci örmeyi planladık.
Fabrika önü direnişi: anlamı ve önemi
Fabrika yönetimi işten atma saldırısı karşısında gelişebilecek direnişin etkisini kırmak amacıyla, direniş kararının duyurulmasıyla beraber izinleri bir hafta daha uzattı. Ve direniş günü geldiğinde bir avuç insan da olsak sermayenin, Türk Metal çetesinin yüzlerce uşağının ve polisin-TOMA’nın olduğu fabrika önüne MİB’in tüm desteği ile dikildik. Çerkezköy bölgesinde B/S/H/ tarihinde bir ilk yaşanıyordu. Yıllardır dayakla zorla herkesi sindiren Türk Metal çetesi aciz kalmıştı. Günlerce internetten “gelemezsiniz, engelleriz” nidaları atmalarına rağmen fabrika önüne gelmiştik. Atılan işçiler olarak MİB’lilerle ve yanı sıra sınırlı emek dostu ile beraber iş çıkışında fabrika önünde bekleyişimize başladık. Ama örgütlemeye çalıştığımız bir hareket gelişmedi ve tek bir işçi dahi o sermaye, Türk Metal, polis ablukasının içinden yanımıza gelmedi. Geçen servisler içerisinden sallanan birkaç eli saymazsak işçiler suskunluk fesadına büründü. Böylesi bir tablonun ortaya çıkması şaşırtıcı değildi. Ama sınıf bilinci geri olan direnişçi işçilerin birçoğunun tablosunu geriye çekmeye yetti de arttı bile. Kapı önüne gelen işçi arkadaşlar, buradan bir şey çıkmayacağı, burada durmanın boş bir çaba olacağı düşüncesinde idi.
Zorlama ile ikinci bir kez daha fabrika önüne gidilse de süreç onlar için kafalarında maddi kazanç olarak gördükleri davalardı artık…
Tüm geri yanlarına rağmen bu iki günlük direniş tarihsel bir anlam ve önem taşıyor, bunu unutmamak lazım. Biz onuruna ve sınıfına sahip çıkan işçiler olarak hiçbir şey yapmadan, düşmanın karşısına dikilmeden çekip gidemezdik. Trakya’da yenilmez olduğu düşünülen Türk Metal’i karşımıza aldık ve B/S/H/ tarihine bir imza attık.
Metal Fırtına sürecinde ve öncesinde politik müdahalemiz
Daha önce de belirtiğimiz gibi B/S/H/’ta çalışmak, MİB’li işçiler olarak bizim için bir öncelik ve bilinçli bir tercihti. Doğal olarak içeriden yürütülen çalışmayı güçlendirmek ve tamamlamak adına dışarıdan da fabrikada yaşanan sorunlar üzerinden düzenli ve sistemli bir müdahalemiz vardı. Yaşanan sorunlar üzerinden duvar gazeteleri, özel sayı bildiriler, genel bildiriler, Metal İşçileri Birliği bültenleri ile düzenli olarak sesleniyor, işçileri mücadeleye çağırıyorduk. Hemen hemen tüm gündemleri B/S/H/’ta yaşanan süreçlere uyarlayarak harekete geçmeye çağırıyorduk. Metal Fırtına süreci yaşanmaya başlamadan önce bu türden sözleşmeye karşı tepkilerin yaşanabileceğini öngörmüştük. İşçileri sözleşme sürecinde ve sonrasında söz, yetki karar işçiye anlayışı etrafında sözleşmeye taraf olmaya, komitelerle sürece dahil olmaya çağırıyorduk. Bu çalışma biçimine Metal Fırtına sürecinde de devam ettik. Yanı sıra Facebook sayfası üzerinden de tüm yaşanan gelişmelere ve gündelik akan süreçlere yazılarımız ve paylaşımlarımızla müdahale ettik. Yazılarımızı genel olarak Fabrika Kurulu adı altında seslenerek yaptık. Bunun içeride süren çalışmayı güçlendiren bir yönü oldu. Sonradan komite dışından bize ulaşan işçiler buradaki güçlü politik etki üzerinden ulaştı. Bu işçilerle yapılan konuşmalardan kurulun güçlü etkisinin izlerini gördük.
Bir diğer politik müdahale biçimimiz de sürecin en başından sonuna MİB’in dışarıdan da fiziksel olarak da fabrikadaki çalışmanın içerisinde olmasıydı. Çünkü biz burada çalışmayı örmeye başladığımız süreçte Bursa’da sermaye, polis ve Türk Metal elbirliği ederek işçilerle MİB’in fiziki bağını koparmaya, MİB’i devre dışı bırakmaya çalışıyorlardı. Burada ise içeride bir MİB’li işçinin olması avantajı ile sürecin en başında kurulun içine MİB çalışanını da katarak, MİB’in yalıtılmasını engelledik. Bunda da azami bir başarı elde ettiğimizi söyleyebiliriz.
Birleşik bir hareket yaratma çabamız
B/S/H/ fabrikasında olmamız bizim diğer fabrikalara müdahale etmemizi de kolaylaştırdı. Çünkü diğer fabrikalarda çalışanlar da harekete geçmek için B/S/H/’ta gelişecek harekete bakıyordu. Bursa için Renault ne ise Trakya bölgesi için de B/S/H/ motor gücü konumundadır. Bunu Facebook üzerinden ulaşan işçilerin kendi ağızlarından da birçok kez duyduk. B/S/H/ burada birleşik bir mücadele yaratılması açısından da kritik bir öneme sahipti. Biz de bu avantajdan hareketle diğer fabrikalardan işçilere ulaşmaya çalıştık. Koordineli olarak merkezle bağlantılı yürüyen çalışma sayesinde Arçelik, HEMA, Trakya Döküm, EGO’dan işçilere ulaştık. Buradan işçilerle birleşik mücadeleyi örme noktasında Fabrikalar Arası Kurul oluşturma çabamız oldu. Bu çabamız da buradaki işçilerin genel geriliklerinden dolayı bir karşılık bulmadı. Bunda B/S/H/’ta bir hareketin başlamamasının da bir etkisi oldu. B/S/H/ Kurul Temsilcisi olarak Trakya Döküm işçilerinin toplantılarına katıldık, yönlendirici olduk. Burada yaşanan ve onlar için bir ilk olan 2 saatlik iş bırakma eylemine önemli etkimiz oldu.
Diğer sendikaların ve sol grupların süreçteki tutumu
Bölgemizde diğer sendikalar gerek metal fırtına sürecinde olsun gerek bizim direniş dönemimizde olsun buradaki hiçbir fabrikaya kendileri gidememiştir. Bizim fabrikada da bir grup işçi arkadaşımız Birleşik Metal-İş ve Çelik-İş yöneticileri ile görüşmüşler. Fakat işçilere genel olarak söylenen, “Siz bir hareket başlatın, üye yapın, çoğunluk alın biz de sizin bu mücadelenizi ileri taşırız” olmuştur. Özü itibarıyla korkakça yanaşmışlardır. Gerçi bunda şaşılacak bir durum yok. Gerek Birleşik Metal-İş, gerekse Çelik-İş bölgede işçiler için Türk Metal’den farksız durumda. Onların örgütlü olduğu fabrikalarda da kölece çalışma koşulları hüküm sürmekte, düşük ücretler oralarda da var. Bu yüzden de işçiler güven duymamış, bunlara yanaşmamıştır. Buradaki durum özet olarak işçilerin diğer sendikalarla kendiliğinden bağ kurması biçiminde oldu. Bu arada Birleşik Metal-İş EGO’da çoğunluğu sağlamasına rağmen, kısa sürede baskı ve zorla, öncü işçilerin işten atılması ve işçilerin tekrar Türk Metal’e geçişleriyle süreç son bulmuştur.
Çıkarmamız gereken sonuçlar ve dersler
Metal Fırtına bizlere bir kez daha gösterdi ki bu topraklarda devrimci bir sınıf hareketi geliştirmek ve düzeni sarsmak için bu fabrikaları gerçek kalelerimiz haline dönüştürmemiz gerekiyor. Buraları hem içeriden hem dışarıdan kuşatamazsan sınıf hareketini yönlendiremezsin. Evet, örgütlülüğümüz daha yeni ve zayıfken bu fırtınaya yakalandık. Daha deneyimsiz ve geri bir sınıf tablosunda fırtınayı buraya taşıyamadık. Ama hareket başladığında işin başındaydık. Genel anlamda yaptıklarımızı değerlendirdiğimizde verili güç sınırlılıklarında azami bir başarıdan söz edebiliriz. Bugün için somut kazanımlarımız olmadı. Fakat Trakya’da metal işçileri ve işçi bölükleri MİB’i biliyor ve halen takip ediyor.
Yeni bir sınıf bölüğü gelişmekte; kendince yolunu bulmaya çalışan, örgütlenme ve mücadele eğilimi taşıyan genç bir işçi bölüğü. Hareket eğilimi olan bu işçi bölüğü genç, tecrübesiz, örgütsüz ve sınıf kimliği açısından geri durumdadır. Bugün için sınıfın verili tablosu bu. Bu işçilerin çoğunluğu halihazırda sermaye devletine karşı net bir mücadele içinde değiller. Çalışma alanlarında bir dizi sorunla boğuşmalarına rağmen, odak noktaları sadece ekonomik sıkıntılardır. “Para olursa her şey katlanılmaya değer” gibi bir anlayış hakim. Mücadele kendini dayattıkça ve sınıf kimliğinin gelişmesiyle beraber bu işçiler de bu anlayıştan kurtulacaklar, “insanca çalışma koşulları ve ücret, iş güvencesi ve özgürlük” vb. için de mücadele edeceklerdir.
Metal Fırtına bir kez daha sorumluluk alanlarına ve zorunluluk noktalarımıza işaret etmektedir. Bizler Renault, Ford, Tofaş, Arçelik, B/S/H/ gibi metal sanayisinin kalbi olan fabrikalarda olacağız. Hem içeride hem dışarıda olacağız, işçilerin arkasında değil yanında olduğumuzu göstereceğiz. Metal işçisi bizi bilecek, bizle bağı olacak.
Fiziki bağlar ve imkânlar sınırlı olduğunda, yaşandığı üzere harekete politik yön vermenin sınırları olacaktır. Politik olarak bizim dediğimizi kabul etseler de zor ile karşılaştıklarında sermayenin oyunlarına ve zoruna karşı sınıfa karşı sınıf tutumuyla karşı çıkamamaktadırlar. Tam da bundan kaynaklı bu stratejik fabrikalarda MİB’li işçilerin olması hayati bir önem taşıyor. İçeriden ve dışarıdan süreklileşen mücadele birbiriyle kopmaz bağlarla bağlıdır.
Metal işçisi bu oyunu bozacak
Sınıf içinde sürekli bir tepki birikimi mayalanıyor. Daha zorlu, dişe diş mücadeleler biz metal işçilerini bekliyor. Metal Fırtına ile yaşadığımız deneyim işçilerin sınıf devrimcilerini daha fazla tanımalarını, güven duymalarını sağlamıştır. Şimdi bu güveni örgütlü güce dönüştürme zamanıdır.
Görünen o ki sermaye iktidarı, sınıfa dönük planladığı kiralık işçilik, kıdem tazminatının gaspı, özel emeklilik gibi kapsamlı saldırılara karşı sessizliğimizi koruyacağımızı zannediyor. Evet, dün ayağa kalktık ve yenilmiş de olabiliriz, fakat metal işçileri olarak bunu kabullenmeyecek, sermayeden ve onun uzantılarından hesap soracağız. Söz, yetki, karar metal işçisinin olana ve zaferi kazanana kadar fiili-meşru, militan mücadelemizi sürdüreceğiz.
Direnişçi B/S/H/ işçileri