Günümüzde işçiler fabrikalarda ağır koşullarda çok düşük ücrete çalışmaya mahkûm ediliyor. Her gün yeni bir hak gaspıyla güne uyanan işçiler, fabrikalarda adeta cehennemi yaşıyorlar. Son zamanlarda sendikalaşma eğiliminin artması işçilerin sermayenin bu saldırılarına boyun eğmediklerini gösteriyor. Fakat örgütsüz ve dağınık olan işçi sınıfı başlattıkları mücadeleyi ya patronun saldırılarını cevapsız bırakarak ya da sendikal bürokrasinin engeline takılarak bir yerden sonra tıkanma yaşıyorlar.
HT Solar’da işgal var!
Çin sermayesine ait olan HT Solar fabrikası Tuzla Serbest Bölge’de yaklaşık bir yıl önce kuruldu. HT Solar fabrikası da yanı başında bulunan CSUN fabrikası gibi güneş panelleri üretiyor. Tüm fabrikalarda olduğu gibi işçilere burada da kölece çalışma koşulları dayatılıyordu. Sermayenin bu saldırılarına karşı örgütlenme ihtiyacı duyan işçiler Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldular. Sendikalaşma faaliyetinden rahatsız olan patron ise 5 işçiyi işten atmış ve yanıt olarak 4 Aralık tarihinde işçiler fabrikayı işgal etmişlerdi. İşgal sırasında kardeşleşmeyi ve dayanışmayı öğrenen işçiler ortaya koydukları fiili meşru mücadele çizgisiyle özgüven kazandı. İşte o zaman karşılarında sadece patronu değil devletiyle ve sendikalara çöreklenmiş işbirlikçilerle karşılaştılar. 5 arkadaşlarını geri işe aldırtmak için başlattıkları eylemlerini kendi elleriyle sendikal bürokrasiye teslim eden HT Solar işçisi işgal sonrası 32 arkadaşını daha kaybetti. Polis ve gözaltı korkusunu işçilere yayarak fiili ve meşru işgali bitiren sendika yönetimi atılan işçilere sahip çıkmayarak fabrikadaki ilk pratiklerini de göstermiş oldular.
Sınıf mücadelesinin önündeki engel sendikal bürokrasisi!
Sınıf bilincinden ve taban örgütlülüğünden yoksunluk, yaşanan sömürü koşullarına karşı bir şekilde sendikalaşan işçileri kolaylıkla sendika bürokrasisinin ağına takabiliyor. Sınıf mücadelesini zerre kadar umursamayan bu ağalar, bir süre sonra fabrikalarda kendi hâkimiyetini kurarak işçilerin önünde barikat görevi görüyorlar. İşçilere dost görünen bu ağalar her fırsatta da işçileri sırtından hançerliyorlar.
HT Solar fabrikasında da süreç böyle ilerledi. Sendika yetkisi fabrikaya geldikten hemen sonra kendi anlayışına uygun komite kuran sendika, HT Solar işçilerinin iradesini sürecin dışına itti. Rahatsızlıklarını dile getiren işçiler oyalama taktiği uygulanarak geçiştirildi. Yanındaki işçi arkadaşlarına karşı güven sorunu yaşayan işçiler ise sessiz kalmayı tercih ederek bürokratların değirmenine su taşımış oldu. Yakın zamanda TİS’in imzalanması ve temsilcilerin belli olması ile HT Solar’da bir dönem geride kaldı. Fakat bu süreç nasıl işletildi bakalım.
İşçiler TİS taslağında ne talep edildiğini öğrenmeden TİS imzalanmış oldu. Fabrika bahçesinde işçilere TİS’i güzellemeler yaparak açıklayan sendikacılar, iyi bir kazanım elde ettiklerini haykırıyorlardı. Kazanımı sadece alınan üç kuruşluk zam olarak gören sendika ağaları, kötünün iyisi anlayışı üzerinden işçilere “ölmektense sıtmaya razı olun” demesini çok iyi biliyorlar. Daha önemlisi ise HT Solar işçileri bizzat kendisi ile ilgili kararlar alınacağı, taleplerin belirleneceği süreçte işin dışında tutuldu. Söz, yetki, karar mekanizmasından yoksunluk işçileri edilgenleştirdi ve böylelikle talepler patronun istediği şartlara göre rahatça belirlendi.
Temsilciler ise seçimle değil atamalarla gerçekleştirildi. ‘80 darbesiyle yasalaşan ve işçi sınıfının bir hak kaybı anlamına gelen temsilci atamaları üzerinden Birleşik Metal-İş Sendikası, sık sık sermayenin bu dayatmasını kabul etmediğini ve bulunduğu fabrikalarda temsilcilerin atama ile değil seçimle geldiğini vurgular. Fakat HT Solar fabrikasında bu durumun tam tersi yaşandı. Zira Birleşik Metal-İş nasıl ki komiteyi kendi belirlediyse, temsilciyi de kendisi belirledi. Böylelikle HT Solar işçileri bir kez daha sürecin dışında tutuldu. Gelişmeleri duyumlar ve söylentiler üzerine öğrenmeye çalışan işçiler temsilcilerinin de kim olduğunu tesadüfen öğrendi.
Söz, yetki, karar HT Solar işçilerine...
Sermaye sınıfı örgütlü ve sistematik bir şekilde işçi sınıfına saldırıyor. İşçi sınıfının herhangi bir kazanımını kendi kaybı olarak biliyor ve attığı her adımı stratejik olarak atıyor. Hal böyleyken işçi sınıfı da günlük kazanımlarla yetinmeyip geleceği kazanmak perspektifiyle hareket etmeli. Bu da sınıfa karşı sınıf duruşuyla olur.
Bu duruşu hayata geçirmek içinse sendika yönetiminden bağımsız taban iradesine dayanan mekanizmaları fabrikada yaratmak gerekiyor. Sendikal bürokrasinin panzehiri olan taban inisiyatifi HT Solar’da da hayata geçerse sendika yönetimi icazetçi, uzlaşmacı anlayışını fabrikada bu kadar rahat dayatamaz. Fabrikada bu işleyişi hayata geçirmek için ise öncü işçilerin üzerine düşen görevlerini yerine getirmesi önemli. Söz, yetki, karar hakkını hayata geçiren bir işleyiş HT Solar’da hayat bulursa kazanan her zaman işçiler, işçi sınıfı olur.
Tuzla’dan sınıf devrimcileri