Türkiye işçi sınıfının tarihi işgal, grev ve direnişlerle doludur. Kapitalizmin Türkiye’de 1950’li yıllarda giderek gelişmesiyle birlikte işçi sınıfının yaşam koşulları ağırlaşmıştır. Açlık, yoksulluk, baskı işçi sınıfının belini daha da bükmüştür. Elbette zulmün olduğu yerde direniş de vardır. Tarih bunu birçok vesileyle bizlere kanıtlamıştır: 1963’te Kavel işçilerinin greviyle, 1965’te Zonguldak Kozlu maden işçilerinin direnişiyle, 1968’de Derby işgaliyle, 1969’da Singer ve Alpagut işgalleriyle, 1970’te 15-16 Haziran Direnişi’yle, Sungurlar Kazan işgaliyle, 1980’de Tariş işgaliyle ve işçilerin öfkelerinin dışa vurduğu daha birçok fabrika eylemlilikleriyle tarih bize bunu göstermiştir.
Singer İşgali, kumaşları değil işçi sınıfını birleştiren bir mücadele
ABD tekeli olan Singer’in, bu topraklarda kurduğu sömürü düzeninin tarihi çok eskilere dayanır. Singer, 130 yılı aşkın bir süredir bu coğrafyada yaşanan birçok ekonomik, sosyal ve siyasal değişimlere tanıklık ederek gelmiştir. Singer, birçok evin köşesini “süsleyen” bir dikiş makinesi markasıdır.
Osmanlı’ya bir pazarlama şirketi olarak giren Singer, 1959 yılında Kartal’da fabrika açarak üretime başladı. İki ayrı şirket kurarak faaliyetlerini sürdürdü. İşçiler, fabrikada baskı altında çalıştırılıyor, insan yerine konmuyor, onlara ağır çalışma koşulları dayatılıyor ve işçilerin en doğal haklarına bile kısıtlamalar getiriliyordu. Patronun işçilerin örgütlendiği Maden-İş’i tanımaması, kendi himayesi altındaki Çelik-İş Sendikası’nı fabrikaya getirme çalışması işçilerde bardağı taşıran son damla oldu. Böylesi yoğun sömürü koşulları karşısında işçilerin patrona cevabı, 1964’te Kartal fabrikasında greve çıkmak oldu. İşçilerin hep birlikte örgütlenip greve katılmaması, diğer yandan patronun grevi kırmak için türlü ayak oyunlarına başvurması grevin başarıya ulaşmasını engelledi. Böylelikle patron işçiler üzerindeki baskılarını arttırarak, çalışma koşullarını daha da çekilmez hale getirdi. İşçilerde bir yandan öfke mayalanmaya devam ediyordu. 1967’ye gelindiğinde bu sefer Singer’in satış mağazalarında çalışan beyaz yakalı emekçiler ücret talebinin ötesinde, iş güvencesi ve baskı koşullarına karşı greve çıktı. Beş buçuk ay süren bu grevde de tam anlamıyla başarı kazanılmış olamadı. Ancak beyaz yakalı işçilerin ücret talebinin ötesine geçerek mücadele etmiş olması, işçi sınıfı tarihi adına önemli deneyim bırakmış oldu. Fabrikada koşullar ağırlaşıyor, işçilerin beli daha da bükülüyordu. 1969’a gelindiğinde bu kez Singer işçileri koşulları değiştirmek ve istedikleri sendikayı getirmek için harekete geçti. Patronun gelişen mücadele karşısında öncü işçileri işten çıkarmasıyla birlikte işçiler fabrikayı işgal etti. Bir buçuk ay süren bu işgal eyleminde polisle işçiler arasında sert çatışmalar yaşandı, bu sürede birçok işçi yaralandı, gözaltına alınarak tutuklandı. Ancak işçilerin kararlı mücadeleleri patronu Maden-İş’i kabul etmek zorunda bıraktı, işçilerin çalışma koşulları ve hakları konusunda kazanımlar elde edilmiş oldu.
1968’de gerçekleşen Kavel işgali ile birlikte Singer işgali, sarı sendikacılığa karşı vurulmuş önemli bir darbedir. Diğer yandan ‘60’lı yıllarda yükselen gençlik hareketinin, işçi sınıfını toplumsal mücadelede özne olarak kabul etmesinde Singer işgali önemli bir yer tutar. Üniversitelerdeki gençlik örgütlerinin ortak imzalarıyla yayınladığı “Singer Damgalı Malların Ardındaki Oyun ve Grev” başlıklı broşür, gençlik ile işçi sınıfının buluştuğunun kanıtıdır. Yine o dönemde yükselen anti-emperyalist mücadelede Singer direnişinin bir simge özelliği taşıması da önemli bir noktadır.
P. Sevra