12 Eylül askeri faşist darbesinin üzerinden 36 yıl geçti. Bugün darbenin yıldönümündeyiz. Bu darbe hem işçi sınıfına hem de toplumun ileri kesimlerine, devrimci güçlerine yönelik bir ezme ve yok etme operasyonuydu.
Amaç emperyalistler ve sermaye için dikensiz gül bahçesi yaratmaktı.
Amaç, örgütlü ve mücadeleci işçi sınıfından kurtulmak, elini kolunu bağlamaktı. Sermayeye ve MESS’e kök söktüren işçiler, CIA başkanının “bizim çocuklar” dediği generaller eliyle ezilecek, böylelikle sermaye üstün kılınacaktı.
Bunun için zamanın “işveren” sendikası TİSK’in başkanı “bugüne kadar işçiler güldü bundan sonra biz güleceğiz” diyerek darbeye alkış tutacaktı.
Bu kodamanın bir bildiği vardı.
IMF-DB tarafından hazırlanmış bir yıkım programı vardı:
Darbeden hemen önce hazırlanan 24 Ocak kararları uygulanmalıydı. Ücretler düşürülmeli, geçim zorlaştırılmalı, çalışma şartları ağırlaştırılmalı, vergiler yükseltilmeli, sosyal haklar tırpanlanmalıydı.
Darbeden önce bu programı uygulamak yürek işiydi. Darbe olduktan sonra asker postalıyla ezilen toplumsal muhalefetin üzerinden geçip bu programı uyguladılar.
İşçi sınıfının safları dağıtıldı, örgütleri ezildi, özellikle işçi sınıfının öncü kolu olan metal işçileri bir gecede fabrikalara sokulan Türk Metal belası yoluyla denetim altına alındı. Böylelikle ücretler düşürüldü, sosyal haklar tırpanlandı.
Böylelikle Koçlar’ın, Sabancılar’ın, Narinler’in yüzü gülmeye başladı.
Darbe bir anlık oldu bitti değildi. Yeni bir baskı ve ağırlaştırılmış sömürü rejimi kuruluyordu. İşçilerin başından sopanın eksik edilmediği, ücretlerin hep düşüşe endeksli olduğu bir rejimdi bu.
Metal işçileri geçtiğimiz yıl estirdikleri metal fırtınayla esas olarak bu rejimden büyük bir gedik açtılar. On yıllardır bellerini büken bu acımasız sömürü düzenine, onun koçlarına, tasmalılarına karşı ayağa kalktılar.
Fakat Mayıs ayından sonra da daha iyi görüldü ki, 12 Eylül generalleri yok ama onun ruhunu, misyonunu, amaçlarını taşıyan ve aynı şekilde metal işçisine davranan bir iktidar sistemi var.
MESS’in egemen olduğu, hükümet ve devletin kayıtsız şartsız ona hizmet ettiği, çürümüş Türk Metal’in korunup kollandığı bir sistem gördü karşısında metal işçisi. Kim demiş generaller öldü darbe bitti diye, darbenin kurduğu sistem teklemeden sürüyordu, sürüyor da!
15 Temmuz darbe girişimi ne değiştirdi; hiçbir şey! Olan şey 12 Eylül’e benzemiyordu. Çünkü söz konusu olan işçi sınıfına ve toplumsal muhalefete karşı bir darbe değil, bugüne kadar iktidarı paylaşan ve egemen güçlere karşı hizmet eden güçlerin sert bir iktidar kavgasıydı. Fakat darbe girişiminin ezilmesini fırsata dönüştürüp ilan edilen OHAL’lerle bu düzen sadece pekiştiriliyor.
İşte bunun için girişim bastırıldı ama 12 Eylül’den miras, sistem olduğu gibi devam etti. Koçlar ve diğer sermaye güçleri mevcut iktidara tam destek verdiler. Bunun için daha darbe girişiminin tozu dumanı kalkmadan Tofaş’ta kıyım yapabildiler..
MESS, Türk Metal ve diğer 12 Eylül’ün namlı örgütleri için işler olduğu gibi devam ediyor. Çünkü 12 Eylül darbesi, bu darbe ile yaratılmış işçi düşmanı kurumlar ve onların acımasızca çarklarını çevirdiği kapitalizm işlemeye devam ediyor.
Bu kurumlar, bu çarklar, bu darbe düzeni ortadan kaldırılmadığı müddetçe de 36 yıldır çektiğimiz cefa devam edecek.
İşte bunun için işçi sınıfının bu düzeni yenmekten başka çaresi yok!
İşçi sınıfının “demokrasi” diye yutturulan belini hep büken, hep sömüren, hep MESS’ten ve sermayeden yana çalışan bu düzenden ve onun kurumlarından kurtulması için mücadele etmekten başka çaresi yok!
2015 Mayıs’ında ilk adımı attık 2017 bu yolda artık 36 yıllık bu işçinin canına okuyan darbe düzeninden kurtulacağımız bir yıl olsun.
Metal İşçileri Birliği
12 Eylül 2016